Güncelleme Tarihi:
Bazı aileler çocuklarına teknolojinin nasıl kullanılması gerektiği konusunda ayrıntılı bilgiler veriyor, bazıları ise çocuklarını teknolojiden adeta korkutuyorlar. Peki, aslında teknoloji bizim ve çocuklarımızın hayatında ne kadar yer almalı dersiniz? www.silingomom.com internet sitesinin kurucusu İrem Erdilek, sosyal medya haberleri veren Mashable isimle blogda bu konu ile ilgili yer alan önemli bir haberi sizler için toparladı. İşte dijital çağ ebeveynlerine 5 ders…
1. Teknolojinin Sınırları Yoktur
Yeni jenerasyonun çok çok farklı olduğunu artık fark etmemiz gerekiyor. Eskiden teknolojik oyunların bile bir sınırı vardı. Bilgisayarlar ve konsol oyunlar evde veya bir mekanda olmalıydı. Oysa bugün arabada, markette, yemek masasında, tuvalette bile herhangi bir cihaz ile haşır neşir olmak mümkün. Üstelik gençler teknolojinin öneminin oldukça farkında ve mükemmel şekilde de kullanıyorlar. Yetişkinlerin, gençlerin teknolojiyi anlama ve kullanma süratine yetişmeleri çok zor.
2. Fişi Ne Zaman Çekeceğinizi Bilin
Bilgisayar ve konsol oyunları gibi yeni teknoloji ürünleri çocukların kendilerini geliştirebileceği, strateji kurgulayabilecekleri ve el-göz koordinasyonunu geliştirebilecekleri harika oyuncaklardır. Ancak biz ebeveynler için en önemli nokta yeterli sürenin ne olacağının kararıdır. Yapılan bir araştırmaya göre günün iki saatten fazlasını ekran başında geçiren çocukların psikolojik problemlerle karşı karşıya kalma riski %60 daha fazlaymış.
İdeal süre ne olmalı? 2009′daki bir çalışmaya göre 8 ile 18 yaş arası çocukların günde ortalama 7.5 saati teknolojik cihazlarla geçiyormuş. Amerikan Pediatri Akademisi’nin önerdiği süre ise 1-2 saat. Aradaki fark korkutucu.
Ebeveynlerin anlaması gereken şey; teknolojinin kötü ve uzak durulması gereken bir şey olduğu değil, aksine ideal sürede ve bilinçli kullanımını sağlamasıdır.
3. Tercih ile Bağımlılık Arasındaki Fark
Bu iki kavram arasında büyük fark vardır. Bir çocuk sadece sevdiği ve arkadaşlarıyla dışarıda vakit geçirmekten daha fazla zevk aldığı için bütün bir akşamını internette geçirebilir. Herhangi bir cihaz olmadan da gayet rahat bir gün de geçirebilir ama işte tercihi bilgisayar olabilir. Oysa bağımlı biri, teknolojinin uzağında duramaz, rahatsız olur. Kolej öğrencileri arasında yapılan bir ankete göre gençlerin %38′i on dakikadan daha fazla ayrı kalamıyormuş. İşte bu bir bağımlılık!
Sadece gençler değil elbette, yetişkinler de aynı sıkıntıları yaşıyor. Yeni bir çalışmanın sonucuna göre yetişkinlerin %53′ü ‘online’ olmadıklarında kendilerini mutsuz hissediyorlarmış. Yetişkinlerin çoğu teknolojik cihazı başka bir aktiviteye tercih ederken, gençler tahminimizden çok daha bağımlı durumda olabilirler. Onlara örnek olmalıyız.
4. Çocuklarımızı Bize Bağlayan Teknolojiye Odaklanın
Çocuklarımızda ilişkimiz nasıl? Onlara tüm dikkatimizi verebiliyor muyuz? Yoksa birbirimizden tamamen ayrı mı yaşıyoruz? Aile üyelerinin her birinin elinde bir cihaz, yan yana ama ayrı dünyalarda yaşamak veya uygun oyun ve uygulamalarla ortak bir aktivitede bulunmak. Seçim bizim. Önemli olan ebeveyn ile çocukları bir araya getirecek bir düzen bulmaktır.
5. Denge Modeli Olun
Son yıllarda Facebook ve Twitter gibi sosyal platformlar sayesinde müthiş bir bağlantı kuruldu kişiler ve hatta kurumlar arasında. Gelecekte bu işin çok daha gelişeceği ve çok daha önemli hale geleceği tahmin ediliyor.
Ebeveynlerin, genç neslin ‘online’ olarak bağlantı kurma gereksinimlerini görmezden gelmeleri oldukça anlamsız. Ancak, yine bu gençlerin 10 dakikadan daha uzun bir süre e-mail, mesaj ve sosyal medya hesaplarını kontrol etmeden duramadıkları gerçeği de oldukça endişe verici. Ne zaman ki dışarıda kısa bir yürüyüşe çıkmak veya bir arkadaşıyla fiziksel olarak yan yana gelmek yerine vaktini bilgisayar veya telefonuyla geçirmek istiyor, işte o zaman tehlike çanları çalıyor demektir.
Biz yetişkinler çocuklarımız gibi bir konsol oyunundan zevk alabildiğimiz gibi dışarıda yürüyüşten de aynı zevki alabiliriz. Çocuklarımızla ‘online’ ve ‘offline’ olarak iletişimde olmayı sağlamalıyız.