Güncelleme Tarihi:
Soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonun da birbiriyle sıkça karıştığını vurgulayan Dr. Türkan Özer, "Soğuk algınlığı; nezle, boğaz ağrısı, öksürük, burun tıkanıklığı, hapşırma, hafif vücut ağrısı, baş ağrısı ve hafif ateşten oluşan tablodur. Gribal enfeksiyon ise yüksek ateş, şiddetli vücut kas ve eklem ağrıları ve baş ağrısı ile seyreder" açıklamalarında bulundu.
Hasta kişinin öksürmesi ve hapşırması ile havaya yayılan virüsün solunum yolu ile sağlam insanları enfekte edebileceğini dile getiren Türkan Özer, 6 yaş altı ve özellikle kreşe giden çocukların risk altında olduğunu ifade etti. Semptomlar giderek şiddetleniyor, nefes darlığı ve hırıltılı solunum yaşanıyor ve 2-3 günden sonra ateş 38 derece üzerinde seyrediyorsa doktora başvurulması gerektiğini dile getiren Özer, "Risk faktörleri arasında bağışıklığı düşük kronik hastalığı olan erişkinler, sigara içenler, okul, kışla, sık seyahat etmek gibi kalabalık ortamlarda bulunanlar var" diye konuştu.
Virüslerin vücuda ağız, burun veya gözden girdiklerini ifade eden İç Hastalıkları Uzmanı Özer, paslanmaz çelik, plastik veya sert yüzeylerde virüsün daha fazla kaldığını vurgulayarak, "Hasta kişinin öksürmesi ve hapşırması ile havaya yayılan virus solunum yolu ile sağlam insanları enfekte edebilir. El teması ile bulaşma olabilir, tokalaşmak ile veya hasta kişinin kullandığı eşyalar ile temas etmekde virüsün bulaşmasına neden olur. Sağlam kişinin eline virüs bulaştığında bu kişi enfekte ellerini yıkamadan burnuna gözüne ağzına sürerse hasta olacaktır. Damlacık yoluyla havaya atılan virüs çevrede düştüğü yerin özelliğine bağlı olarak birkaç saat canlı kalabilir, paslanmaz çelik,plastik veya sert yüzeylerde daha uzun süre kalabilir. Çevreye dağılan virüs miktarı, çevrenin ısısı ve nemliliği de bu süreyi etkiler" ifadelerini kullandı.
İç Hastalıkları Uzmanı Türkan Özer, soğuk algınlığında sıvı kaybının çok sık yaşandığını, iştahsızlık nedeniyle sıvı alımının azaldığını dile getirdi. Özer, "Ateş ve terleme ile sıvı kaybedilir dolayısıyla kolay dehidrate olunur. Tedavide suyun önemi çok fazladır, ayrıca suyundetox özelliği de vardır. Sade su içilebileceği gibi et suları, zencefil çayı, ballı bitki çayları, ballı limonlu çaylar, yüzde 100 şekersiz meyve suları içilebilir" dedi.
Özer, "Alkol, kafeinli içecekler; kahve, siyah çay, soda gibi içecekler daha fazla dehidratasyona sebep olurlar. Sert ve pürüzlü gıdalar; öksürük ve boğaz ağrısını artırır. İşlenmiş gıdalar ise hazmı zorlaştırır bu yüzden tercih edilmemelidir" ifadelerini kullandı.
Hastalıklardan korunmanın en önemli yolunun beslenme olduğuna dikkat çeken Özer, "Çorbalar; özellikle et suyu, tavuk suyu, sebze çorbaları en önemli besin öğeleridir. Anti inflamatuvar etkiye sahiptirler ayrıca mukus inceltici özellikleri vardır, dehidratasyonu önlerler, boğaz ağrısı ve konjesyonu rahatlatırlar. C vitamini içeren meyveler; Çilek, domates, portakal, mandalina, greyfurt gibi narenciyelerimmün sistemi kuvvetlendirirler" diye konuştu.
Sarımsağın immüniteyi kuvvetlendirdiğini, semptomların şiddetini azalttığını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
"Yoğurt, boğaz ağrısını yumuşatır ayrıca probiyotik özelliği ile immün sistemimizi kuvvetlendirir. Lifli yeşillikler; Ispanak, Brüksel lahanası ve diğer lifli yeşillikler C ve E vitaminlerinden zengindir immün sistemi de C vitamini ve zeytinyağı ile birlikte alındıklarında çok kuvvetlendirirler. Brokoli; besin deposudur, C ve E vitamininden, kalsiyum ve lifden çok zengindir. Yulaf ezmesi, E vitamininden zengindir immün sistemi kuvvetlendirir. Baharatlar; karabiber ve yaban turpu sinüs ve göğüs konjesyonunun azalmasına yardım eder."
Aşırı alkol, yetersiz uyku, yoğun egzersiz, obezite, aşırı yağlı beslenme, sigara içme ve psikolojik stresin bağışıklık sistemini zayıflattığının altını çizen Özer, bağışıklık sisteminin güçlü olması gerektiğini ifade etti.
Bağışıklık sistemini kuvvetlendiren faktörleri sıralayan Özer, şöyle konuştu:
"Yağdan fakir karbonhidrattan zengin diyet, C vitamini, D vitamininin de kemik sağlığı için önemli olduğu bilinse de son çalışmalar immüm sistemde de önemli rol oynadığını göstermiştir. Mineraller ve eser elementler; çinko, demir ve selenyumdan zengin gıdalar tüketilmelidir. Çinko; tüm tahıllarda, tohumlarda, kereviz ve fındık cevizde, hardal ve baklagillerde, demir; baklagillerde, soya peynirinde, yeşil mercimek ve yeşil sebzelerde, selenyum ise tüm hububatlarda, mantarda fındık ve cevizde bulunur. Bunların tüketilmesi bağışıklık sistemi için çok önemlidir."
Hastalıklardan korunma yollarını sıralayan Özer, stresle doğru baş etmenin tedaviyi desteklediğini dile getirerek, hastalıktan korunma yollarını anlattı. Özer, "El yıkamanın önemi çocuklara anlatılmalıdır. Öksürük ve hapşırık sırasında ağız ve burnu kapatmalı. Bardak tabak gibi mutfak eşyaları, havlu gibi banyo eşyaları kimseyle paylaşılmamalı. Hasta kişi ile yakın temastan kaçınmalı. Çocuk bakım evlerinde hijyen kurallarına dikkat etmeli, oyuncakların temizlenmesi sağlanmalıdır. Hafif düzenli egzersiz yapmalı. Yeterli süre 8 saat ve üzeri uyku uyunmalıdır" ifadelerini kullandı.
DHA