Güncelleme Tarihi:
Kendimizi ve çevremizdekileri kolaylıkla takıntılı olarak adlandırırız. Aslında dilimize bu kadar kolay gelen takıntılı olma durumu ciddi bir davranış bozukluğu yani bir hastalıktır. Gelin, şimdi kendimizi ve etrafımızdakileri bir de aşağıdaki bilgilere göre değerlendirelim.
Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB) belirtilerine göre çeşitli alt tiplere ayrılır. Bunları kısa örneklerle aktarmak gerekirse;
1- Yıkayıcı – Temizleyiciler: Abartılmış kirlilik ve bulaşma hissi şeklinde takıntılar, temizleme ve yıkama gibi davranış sergilerler.
2- Kontrolcüler (Şüphe ve Kontrol): “Kapı kilitli mi, doğalgaz kapalı mı, elektrik açık kaldı mı?” şeklinde şüpheler duyarlar ve rahatlama amacıyla sayısız kontroller yaparlar.
3- Toplayıcı – Biriktiriciler: Herhangi bir eşyayı, çoğu zaman anlamı olmasa da biriktirmek zorunda hissederler. “Belki lazım olur” düşüncesinden kurtulamaz ve gereksiz eşyaları atamazlar.
4- Düzenleyici – Sıralayıcılar: Bu tipte insanlar, nesnelerin ve insanların belli bir düzene göre durması gerektiğini hisseder ve düşünürler. O yüzden sürekli tetikte olurlar.
5- Tekrarlayıcılar: Belli düşüncelerin akıllarına gelmesiyle, bu kişiler suçluluk hissine kapılırlar ve çeşitli anlamsız hareketleri yinelerler.
6- Düşünce Tekrarlayıcılar: Obsesyon düzeyinde sürekli ve rahatsız edici düşünceleri diğer düşüncelerle baskılamaya, nötralize etmeye çalışırlar.
7- Saf Düşünce Takıntıları: Bu kişiler de kendisine göre anlamı olan veya olmayan herhangi bir konuyu kafasında sürekli düşünürler ve bundan kendini alamazlar.
OKB, halk arasında daha sık olarak karşılaşılan depresyona göre daha dirençli bir karakter ve gidiş sergiler. Kimi zaman depresyon, sosyal fobi, panik bozukluk gibi psikiyatrik tanılarla birlikte seyredebilir. İlaçlar ve bilişsel davranışçı terapiler sıklıkla tedavide kullanılan en önemli materyallerdir.
Terapinin Hedefleri
• Hastanın genel olarak hayata dair işlevsel olmayan, çarpıtılmış olarak beyninde yer eden düşünceleri bulunup, bunlar üzerinde çalışılır.
• Daha sonra obsesyonlarına yönelik derecelendirilmeler yapılır ve bunların gerçekliği ve inandırıcılığı üzerine çalışılır.
• Bilişsel olarak hasta hazırlandıktan sonra, davranışsal olarak yüzleştirip tepkiyi önleme yoluna gidilir.
• Hastanın korktuğu durum yapay ya da imgesel olarak hastaya yaşatılıp, verdiği tepkiler engellenmeye çalışılır, ancak bu egzersizler hastalar için çok zordur. Bunun için hasta istekli ve terapotik olarak iş birliğine açık olmalıdır.
Hasta Yakınlarına Uyarılar
• Hastayı, hiçbir zaman takıntılarından dolayı yargılamamalı ve eleştirilmemelisiniz.
• Tedavi için zorlamamalı, ancak hasta istekli olduğunda tedaviye alınmalıdır. Unutmayın, hasta iyileşmek için bizzat kendisi kararlı ve istekli olmalıdır.
• Hastadaki iyileşme çoğu zaman geriye dönüşleri de içerdiğinden, hasta yakınları olarak demoralize olmamalı ve tedavinin her aşamasında hastayı desteklemelisiniz.
• OKB'li bir yakınınız varsa, belirtileri yorumlamamalı ve bu belirtilerden anlamlar çıkartmamalısınız, çünkü bu hastalık tıpkı diyabet gibi mekanizmaları olan, beyinde çeşitli kimyasal değişikliklerin olduğu, genetik olabilen gerçek bir hastalıktır.
• Tedavinin her döneminde aile bireyleri, tedavi ekibi ve hasta iş birliği içinde olmalıdırlar ve birbirlerine gerekli anlayış ve sabrı göstermelidirler.