Güncelleme Tarihi:
Damar sağlığını korumanın, Akdeniz tipi beslenme ve aktif bir yaşamın testosteron düzeyini yükselterek sertleşme sorununu engellediğini söyleyen Üroloji Uzmanı Doç. Dr. İzak Dalva, erkeklerin en büyük problemi sertleşme sorunu ile ilgili bilgiler verdi.
• Sertleşme sorunu; erkeklerin cinsel yaşantısını ve yaşam kalitesini etkileyen önemli bir sorundur. Ergenlikten başlayarak her yaşta rastlanabilir, yaş ilerledikçe daha sık görülür.
• Erkeklerin yarısı; yaşamlarında en az bir kez bu problemle tanışmışlardır. Yetersiz sertleşme yaşam boyu her on erkekten birinin yaşam kalitesini etkileyen bir sorundur. Dünya genelinde, yaşları 40-70 arası erkeklerde genel olarak sertleşme sorunu %52 olup, %17’si hafif, %25’i orta derece, %9’u ise şiddetli olarak yaşamaktadır.
• Türkiye’de yapılan çalışmada ise sertleşme sorunu oranının %69 olduğu ve bu oranın ilerleyen yaşla birlikte paralellik gösterip arttığı gözlemlenmiştir. Yani ülkemizde sertleşme sorunu dünya ortalamasının üzerindedir. Orta ve ciddi sertleşme sorununun doğu bölgelerinde yaşla birlikte düşük eğitim düzeyi, işsizlik, diyabet, hipertansiyon, depresyon ve alt üriner sistem semptomlarının artması ile sıklıkla görüldüğü; batı bölgelerinde ise fiziksel aktivitenin artması ve gelir düzeyindeki artış gibi nedenlere bağlı olarak bu oranın azalmakta olduğu bildirilmiştir. Cinsellikle ilgili yaşanan sorunlar sosyal ilişkileri de olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
• Sertleşme sorunu; cinsel ilişkiyi sağlayacak ereksiyon düzeyine ulaşamama ya da bu sertlik derecesini sürdürememe olarak kabul edilir. Erken boşalma olan kişilerde daha sık görülür.
• Genellikle kırk yaşından sonra daha sık rastlanır. İlerleyen yaşla birlikte sertleşme sorununun görülme sıklığı artış gösterir.
• Sertleşme sorununun temelinde genellikle organik nedenler mevcuttur. Obezite, sigara ve alkol tüketimi, hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi, prostatit gibi genital enfeksiyonlar, geçirilmiş radikal prostat ve mesane ameliyatı, kalp hastalığı, depresyon ve bu hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar sertleşme sorunu için risk faktörü oluşturur. Psikolojik nedenlerse buna katkıda bulunabilir.
• Sertleşme sorunu olan erkeklerin %40’ının sigara içicisi olduğu gösterilmiştir.
• Diyabet: Diyabetli hastalarda %75 e varan sertleşme sorunu oranları mevcuttur. Diyabetli hastalarda erektil disfonksiyon riski 2-4 kat artmakta, diyabet bu sorun için önemli risk faktörü oluşturmaktadır. İnsülin kullanan hastalar, kullanmayan diyabetlilere göre 2.5 kat daha fazla sertleşme sorunu riskine sahiptir. Erektil disfonksiyon diyabeti olan hastalarda olmayanlara oranla 10 yıl erken görülmektedir.
• Alt Üriner Sistem Hastalıkları: Genellikle gençlerde görülür. Prostatın ve prostatı çevreleyen dokunun enfeksiyöz hastalığı olarak tanımlanan kronik prostatit; kronik pelvik ağrı sendromuna neden olan hastalıklardan biridir. Sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma, kesik idrar yapma, damlama, ani sıkışma hissi, bel ağrısı, boşalırken yanma, testislerde ağrı bulguları ile kendini gösterir. Prostatta oluşan serbest oksijen radikalleri nitrik oksit mekanizmasını bozarak sertleşme sorununa neden olduğu düşünülmektedir.
• Sinir sistemi hastalıkları: Radikal prostat ve mesane operasyonları, kalın bağırsağa yönelik cerrahi girişimler, omurilik yaralanmaları, Parkinson, multiple skleroz gibi beyin damarlarını tutan hastalıklar sertleşme sorununa neden olabilir. Diyabet hem damar hem de sinir sistemini etkiyerek sertleşme sorununa neden olabilir.
• Hormonal nedenler: Kan testosteron düzeyinin 2.80 nmol/dl den düşük olması libido azalmasına ve yetersiz ereksiyona neden olabilir. Testiküler yetmezlik, hipofizer yetmezlik, prolaktinoma gibi hipofiz tümörleri, metabolik sendrom, diyabet hormonal yetmezliğe neden olabilir. Prostat kanseri için kullanılan LHRH analogları gibi ilaçlar, BPH için kullanılan bazı ilaçlar hormonal bozukluğa neden olabilir.
• İlaçlar: Yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, psikiyatrik hastalıklar için kullanılan birçok ilaç sertleşme sorununa neden olabilir.
• Damar hastalıkları: Sertleşme sorununun en sık görülen fiziksel nedeni damarlarla ilgili hastalıklardır. Yaş ilerledikçe daha sık görülmeye başlar. Damar hastalıkları penise ulaşan ve sertleşme sağlayan kan miktarını etkiler. Venöz kaçak da damarsal sorun olup, kanın peniste kalıp sertleşmenin devam etmesini engeller. Damar sertliği elli yaş üstü erkeklerde ciddi sorun oluşturur. Atar damarların daralmasına neden olur, penise giden kan miktarı azalır. Sigara kullanımı, yüksek tansiyon, hiperlipidemi, diyabet, kalp hastalığı damar sertliği için risk faktörlerini oluşturur.
• Sertleşme sorunu hiperlipidemi gibi kardiyovasküler risk faktörleri ile ilişkili sistemik vasküler anormalliklerin bir sonucu olabileceği bildirilmiştir. Bu hastalarda HDL nin azaldığı, LDL nin arttığı bildirilmiştir. Hipertansif hastaların %30 u sertleşmenin olmamasından yakınmaktadırlar. Çoğunlukla fiziksel nedenlerle oluşsa da psikolojik nedenlerin de katkısı olabilir.
• Sertleşme Sorunu ve Kalp: Serleşme sorunu koroner ve periferik arter hastalığının erken belirtisi olabilir. Sertleşme sorunu olan erkekler daha sonra gelişecek kardiyovasküler hastalıklar bakımından yüksek riske sahiptir. Bu nedenle tanısı konmuş kişilerin kardiyovasküler hastalık riski ve sistemik vasküler hastalıkların varlığı açısından detaylı değerlendirilmeye alınmaları gerekir. ED sadece bir yaşam kalitesi sorunu olarak görülmemeli, aynı zamanda kardiyovasküler hastalık için de uyarıcı bir işaret olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
• Sertleşme sorunu gelişiminde özellikle kardiyovasküler sistem hastalıkları ile benzer risk faktörleri önemli rol oynamaktadır. Bu risk faktörleri arasında; sedanter yaşam şekli, obezite, sigara kullanımı metabolik sendrom sayılabilir. Bu risk faktörlerin çoğu geri dönüşümlü etkiye sahiptir. Bu nedenle yaşam şekli değişiklikleri hastalığın tedavisinde önemli yer tutmaktadır.
• Anlamlı kilo kaybı sertleşme sorunu bakımından olumlu etkiye sahiptir. Egzersiz uygulayan kişilerde testosteron düzeyinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Diyet ve egzersiz uygulayan kişilerde fiziksel fonksiyon bakımından daha iyi sonuç alındığı bildirilmiştir.
• Yaşam şekli değişikliklerin diğer bir faydası da sertleşme sorunu tedavisinde kullanılan PDE5 inhibitörlerine olan yanıtın olumlu yönde etkilemesidir. Sonuç olarak kontrollü diyet ile kilo verilmesi ve egzersizin artırılması ile sertleşme sorununda iyileşme sağlanabilir. Bu etki yaşam şekli değişikliklerin başlamasından itibaren 8 hafta sonra ortaya çıkmakta, PDE5 inhibitörlerin etkinliğine katkı sağlamaktadır.
• Yemeklerde yağ olarak zeytinyağının kullanıldığı ve daha fazla balık baklagiller, sebzeler ve meyvelerin yer aldığı Akdeniz diyetinin obezite tedavisinde yararlı olduğu bilinmektedir. Akdeniz diyetine uyulmasının kardiyovasküler hastalık mortalitesinde anlamlı azalma sağlamaktadır.
• Akdeniz diyeti erektil fonksiyon üzerine koruyucu etkiye sahiptir. Fiziksel egzersiz ve yağ alımının azaltılması erektil fonksiyonda ilave faydalar sağlar. Egzersize başlayan erkeklerde sedanter yaşayan erkeklere kıyasla sertleşme sorunu riskinin %70 azaldığı saptanmıştır. Düzenli egzersiz yapanlarda 8 sene sonunda sertleşme sorunu insidansının düşük olduğu görülmüştür.
• Oral Tedaviler:PDE5 inhibitörleri; dünya genelinde sertleşme sorunu tedavisinde ilk sırada kullanılan ajanlardır. Ülkemizde kısa etkili olanlar (Sildenafil, Vardanafil) ve uzun etkili olanlar (tadalafil) mevcuttur. Sildenafil yağlı gıdalar ve alkolle etkileşir ve birlikte alınmamalıdır. Vardenafil ise gıda ile daha az etkileşir. Etki süreleri 6 saat kadardır. Midede dolgunluk hissi, burun tıkanıklılığı, yüzde kızarma hissi baş ağrısına neden olabilir. Nitrat grubu ilaçlarla birlikte alınmamalıdır. Tadalafil ise 36 saat etkili olup gıdalarla etkilenmez. Alt üriner sistem semptomlarını gidermede daha etkilidir. Yan etki olarak omuz ve adale ağrısına neden olabilir. Nitrat grubu ilaçlarla birlikte alınmamalıdır.
• İntrakavernosal enjeksiyonlar: Oral tedaviye yanıt alınamayan hastalarda intrakavernosal enjeksiyon tedavileri uygulanabilir. Ülkemizde bu amaç için papaverin uygulanmaktadır. Etki süresi 45 dakikadır, ereksiyonun daha uzun sürdüğü durumlar da mevcuttur. Nadiren %3-5 oranında priapismusa neden olup cerrahi müdahaleye gerek olabilir.
• Düşük enerjili Korporal şok dalga tedavisi: Vücut dışından penise uygulanan düşük şiddetteki şok dalga (Li-SWT) tedavisi ED tedavisinde gelecek için umut vadetmektedir. Daha çok damarsal yetmezliği olanlarda etkilidir. Penise 5 odak halinde jel kullanılarak uygulanmaktadır. Tedavi haftada 2 olmak üzere 3 ya da 6 hafta uygulanabilir. Tedavinin etkinliği ancak bir ay sonra ortaya çıkmaktadır. PDE5i alanlarda etkili olduğu gibi; bu ilaçlara yeterli yanıt alınamayan hastalarda bu ilaçlara yanıtı artırmaktadır. Etki mekanizması olarak kan damarlarının artmasına ve dolayısı ile penise daha çok kan gelmesine neden olduğu, şok dalgası uygulanan bölgelere daha fazla kök hücre gelmesini sağlayarak onarım sağladığı tahmin edilmektedir.
• Penil Protezler: PDE5i ilaçlara yeterli yanıt alamayan, medikal sebeplerden ötürü bu ilaçları kullanamayan ya da zamana bağımlı olması nedeni ile bu ilaçları kullanmak istemeyen hastalara uygulanabilir. Bükülebilir ve şişirilebilir olmak üzere 2 tipi vardır. Takılabilmesi için cerrahi girişime gerek vardır. Uygulanan cerrahi geriye dönüşümsüz olup uygun hasta ve protez seçimi önemlidir. Aday hasta için hangi protezin uygun olduğunun belirlenmesi oldukça önemlidir. Protez seçiminde; hekimin tecrübesi, hastanın tercihi, hastanın bazı vücut alışkanlıkları, dominan elini kullanma durumu ve protezin fiyatına göre karar verilmelidir. En önemli komplikasyonlar olarak mekanik ve enfeksiyon riskleri sayılabilir. Günümüz teknolojisi ile bu yan etkilere oldukça nadir rastlanmaktadır. Yine de hasta ve partneri protez ameliyatı ve sonuçları hakkında önceden bilgilendirilmelidir.