Güncelleme Tarihi:
Yazılarıyla, yeni iki televizyon programıyla, kimi zaman samimiyetle yazdığı bir mizah yazısının fırtınalar koparmasıyla, kimi zaman eşini okurlara şikayet etmesiyle Serdar Turgut hayatımızın içinde. Peki yazılarını okumak onu gerçekten tanımak anlamına gelir mi?
Rana Hanım’la çocuk sahibi olmaya nasıl karar verdiniz? Eşinizle oturup konuşup anne baba olalım mı dediniz yoksa sürpriz bir şekilde mi geldi bebeğiniz?
Konuştuk, yani zamanı gelmişti, hatta geçmişti bile. Gezdik-ettik, seyahat falan… Bir gün ‘çocuğumuz olsun’ dedim. Ondan sonra zorlandık yaş falan herhalde ama bir tedavide gerekmeden oldu.
İlk duygunuz neydi, bebeğinizi kucağınıza aldığınızda ne hissettiniz? İnsan bir panikler ya ilk.
Doğumdan hemen sonra bana verdikleri için biraz panikledim tabi. Nasıl bakacağız, nasıl büyüteceğiz diye panikliyor insan. Ondan öncesinde de bu yaşa geldik, görecek miyiz büyüdüğünü diye panik oluyor, doğunca da nasıl bakacağız diye oluyor… Kaygılar hep oluyor.
Peki şu an ki ilişkiniz nasıl? Yani anneyle mi daha yakın, sizle mi?
Annesiyle çok daha yakın, benle de yakın.
Oğlanlar anneye daha yakın oluyor derler
Valla kızlar da anneye daha yakın oğlanlar da bence. Annelik ayrı bir şey yani.
Peki, sizinle nasıl vakit geçiriyor? Yani hangi oyunları oynarsınız?
Kitap paylaşıyoruz onunla. İşte arada bir çizgi film seyrediyoruz, futbol konuşuyoruz, öyle şeyler..
Başka çocuk düşünüyor musunuz?
Hayır
Bir tane yeter mi?
Yeter
Üç çocuk diyorlar ama tekte kalanlardan mısınız siz de?
Yani biraz mecburen yaşım 55.
Gençsiniz Serdar Bey, yaşım yaşım diyorsunuz, yaşınızda bir şey yok.
Tamam, çocuk yapmama fiziksel bir engel değil yaş ama bir de onun psikolojik ve destek yönü var… Yani bakmak için… Çünkü ben aktif olarak bakmaya katılan bir insanım.
Gerçekten mi yani altını değiştirdiniz mi, karnını doyurdunuz mu, yıkadınız mı?
Tabi, biz Newyork’ta doğurduk çocuğu. Çocuk doğduktan sonra Rana öğrenci olmaya karar verdi çocuğu fakülteye gitti. Ben de çocukla yalnız kalarak büyüttüm, baktım. Zor, dehşet verici bir şey.
Aklınızın durduğu bir anınız var mı? Bir şey yuttu parmağımı attım çıkarttım falan.
Yok daha şey, şimdi altını değiştireceğim biraz tuvaletini yapmış. Açtım, bezini çıkardım, diğer bezi alırken yeniden tuvaletini yaptı durduğu yere. Çok hoş olmuyor, yani, pis yani şurada yatıyor düşünün, bezi koymadan önce yapıyor olduğu yere yani…
İyi yapmış, ne var, yapar öyle çocuklar. Hem ballandı derler Serdar Bey.
Öyle olmuyor işte, burası tamamen bok oluyor.
Oğlunuzun öğretmenleri yazılarınızı okuyordur hatta öyle bir yazınızda vardı. Rana Hanım size sinirlendiği zaman veli toplantısına sizi götürüyormuş.
Öyle yapıyor, öğretmenimiz modern bir hanım, beni de tanıyor, ne yaptığımı da biliyor, yazılarıma da tepkisi olmuyor, ben utanıyorum.
Onu soracağım benden de utanıyor musunuz?
Utanıyorum.
Aa gerçekten mi?
Ama eskisi kadar yazmıyorum, eskisi gibi yazıyor olsaydım bayağı utanırdım.
Onlarda o kadar müstehcen değildi ki ben bayılarak okuyordum mesela, hakikatten çok keyifli yazılardı.
Yani okunuş biçiminize bağlı. Bunu hayatın anlamını açan bir yazı olarak okursanız çok tepki alırsınız ama bir espri olarak, bir mizah olarak okursanız o kadar da gülersiniz.
Kendinizi mizah yazarı olarak mı tanımlıyorsunuz?
Genelde öyle tanımlıyorum, evet.
Bununla ilgili çok fazla tartışma oluyor. Böyle mizah mı olur falan gibi?
Her türlü mizah olur, nasıl yazdığınıza bağlı. Tartışılacak bir şey değil zaten, bana komik gelir diğerine gelmez. Bende de öyle bir durum var. Bazıları gülmüyorum ama mizah yaptıklarını biliyorum o yaptığımız esprinin başarısına bağlı bir şey. Ben bunu o arkadaşlara da anlatmaya çalışıyorum da işte… Size ben çikolata ikram edeyim.
Yok, kendi getirdiğimizi yemiş gibi olmayalım.
Hayır, olmaz, ye lütfen.
Türkiye’deki eğitim sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir ara çocuğunuzun okulunu değiştirdiğinizi falan duymuştuk.
Yok, çocuğun okulunu falan değiştirmedik. TED’de okuyor o.
Yeterli buluyor musunuz; eğitim sistemini, yani sınav sistemi, çocukların durumu, kanunlar…
Bilgi vermek açısından yeterli. Benim oğlumun şu an gittiği okulda sosyalliğe çok önem veriyorlar. Ders olarak da eşim ve ben yeterli buluyoruz. Sosyalleşmenin çok önemli olduğunu söylüyorlar bende aynı fikirdeyim. Çünkü sosyalleşme eğitimle öğretilen bir dolu bilgiden çok daha önemli bir şey katıyor çocuğa. Bazı okullar o dengeyi bulamıyor, çok fazla çalıştırıyorlar çocukları. Çok fazla imtihana sokuyorlar küçük çocukları iyi eğitilmiş şekilde hayata salıyorlar, bu da iyi sonuç vermiyor. Bizde bunu engellemeye çalışıyoruz. Mesela, anne baba olarak dersini yaptırtmıyoruz.
Nasıl yani? Yapabiliyor musunuz bunu?
Yapıyoruz tabi. Yapıyoruz ve çocuğum diğerlerine nazaran “derslerde geri kalmış” olmasından dolayı mutsuzluk duymuyoruz.
Hırs olmuyor mu? Bak onların çocuğu şunu yapmış bizimki bunu yapsın. O çok var Türk ailelerinde.
Bizim çocuğumuzla bir hırsımız varsa ki var, bu çocuğumuzun dünyada adam gibi davranmayı bilmesi, bana önemli gelen şeyleri yapıyor olması noktasında var. Benim oğlum çok iyi kitap okur, kitaplara aşıktır neredeyse. Kütüphane kurmaya başladı. Bu benim için alacağı tüm başarılardan daha önemli, çünkü ben de öyle yetiştim. Bilgi almam çok iyi değildi. İyi bir öğrenci değildim. Bunun hiç zararını görmedim.
Sizin babanızla olan ilişkiniz de bu şekilde miydi?
Aynen öyle, babam bana iyi okumayı öğretmiştir. Aynı gidiyoruz yani. Büyük ihtimalle çocuk içki de içecek… Tabi, bizi içerken görüyor çünkü babayla dedeyi…
Yazı da yazar mı karısıyla ilgili?
Çok meraklı, benim hakkımda sürekli çıkanlara bakıyor, ilgileniyor. Yazı yazmasa dahi sosyal bilimlerle ilgili bir şey yapacağından eminim.
Kaç yaşında?
Dokuz.
Çocuğunuza vermek istediğiniz en önemli manevi değer ne olur? Yani şu olsun bu çocukta gerisi boş dediğiniz bir şey.
Kadınlarla ilişkisi iyi olsun isterim. Bu bir süre sonra çok önemli olacak çocuğun hayatında. İyi ne demek onu da bilmiyorum ama… Tercihinin ne olacağını da bilmiyoruz tabi… Bu konular hep tartışmalı şeyler ama…
Bu kadar açık mısınız bu konuda?
Tabi, yapacak bir şey yok, açık olacaksınız tabi aile olarak. Ama kadınlarla ilişki kuracaksa ilerde, uzun ilişki kuracağı kadının çok ama çok önemli olduğunu ona anlatmaya çalışırım. Anlık kararlarla benim karşıma 30 yaşında kızın tekini alıp gelmesin.
Evlendim diye gelirse mi? Bazı ailelerin korkulu rüyasıdır ya, çocuğun pat diye evlendim diye gelmesi…
Gelebilir de ona yapacak bir şey yok. Ben belirli bir yaştan sonra çocuğun bizim kontrolümüzden çıkacağını kabul etmiş durumdayım. Hatta bu daha erken dönemlerde olacak artık, bizim zamanımızdaki gibi de değil. Çok hızlı gelişiyorlar, cinsellikte çok hızlı gelişiyor, tabu olan her şey konuşuluyor çocuklarla artık. Bizim çağımızın insanının on dokuz yaşında geldiği noktaya onlar on dört on beş yaşında geliyorlar.
Doğru söylüyorsunuz ama ailelerin hepsi bahsettiğiniz bu geçişi kolay yapamıyor. Misal; mastürbasyon. Bazı aileler için çocuğunu mastürbasyon yaparken yakalamak ölüm gibi… Yani tamam kimse öyle yakalamak istemez de bu da hayatın bir gerçeği sonuçta.
Mastürbasyon meselesini çok duyuyorum, ben kızıma öğreteyim mi oğluma öğreteyim mi diye. Bunlar hayatın içinde kendi kendine öğrenilen şeyler çok fazla her şeyi açmamak lazım. Yani kendiliğinden biz nasıl öğrendiysek onlarda öğrenecek, neyi öğretiyorsunuz yani.
Evlilik dediğimiz zamana ilk aklınıza gelen ne?
Doğal olarak Rana.
Sizin evlilik hayatınız çok keyifli görünüyor uzaktan, yani yazılarınızdan okuduğumuz kadarıyla Rana Hanım’la çok neşeli bir evliliğiniz var gibi.
Orası öyle de, evliliğin insan tabiatına uygun olup olmadığı şüpheli. Ben tek eşliliğin insan tabiatına uygun olmadığını düşünüyorum. Gerçekten.
Ben kadınların daha tek eşli olduğunu düşünüyorum.
Romantizme paylaşmaya gelince öyle ama ben kadınların sekste tek eşli olduğunu düşünmüyorum. Sekste olması için neden de yok. Allahtan evlilikler seks üzerine kurulmuş ilişkiler değildir. Yoksa yürümesi hiç mümkün değil. Ten aşinalığı diye bir şey var. Düşünsenize her şeyini bildiğiniz, tadını, kokusunu, ne yapacağını bildiğiniz bir adamla her gece, üst üste sevişmek hoş bir şey değil.
Zaten o işi her gece yapmaya gerek var mı bilmiyorum!
Ne kadar az yaparsanız yapın alışkanlık doğmaya başlıyor. Daha modern çağlarda, evlilik kurumu arada çiftlerin başkalarıyla da birlikte olmasına müsamaha ile bakan bir kuruma dönüşecek galiba. Şu an fiilen olanın kurumsallaşması gibi.
Böyle bir şey hakikaten olursa ortaya nasıl bir şey çıkar bilemedim.
Ne çıkacak mutluluk çıkar. Sadece başka bir insana aşık olma tehlikesi var ki, o da hep var zaten.
Rana Hanım çok dominant bir karakter gibi görünüyor yazılarınızda, öyle mi yoksa siz öyle mi kurguluyorsunuz yazıyı?
Dominanttır ve severim dominant kadını ben. Yıllardır söylüyorum bunu zaten.
Akşam’dan Habertürk’e geçtiniz mutlu musunuz hayatınızdan? Fatih Altaylı ile Yiğit Bulut ile aranız nasıl? Onlar da çok dominant karakterler.
Erkekte sökmez bana. Kadında keyif alırım sadece…
Daha önce Ertuğrul Özkök çağırsa Hürriyet’e gelirim demiştiniz. Şimdi Enis Berberoğlu çağırsa gelir misiniz?
Hayatta gelmem. Habertürk’te mutluyum. Mutsuz da olsaydım Enis çağırdı diye gitmezdim zaten.
Niye anlaşamıyor musunuz Enis Bey’le?
İnsan olarak anlaşabileceğimizi zannetmiyorum.
Bir tartışma durumunuz mu oldu?
Olmuş, duyduklarımdan öyle anlıyorum.
İki televizyon programı yapıyorsunuz. Bu kadar çok ekranda olmaktan endişe etmiyor musunuz millet sıkılacak sizden diye?
Sıkılan seyretmesin ne yapayım yani. Ayrıca Sırlar’dan sıkılmazlar, o program çok başarılı. Raiting’i de çok yüksek geldi. Gittikçe daha zirveyi zorlayacak bir program.
Ben o programın lansmanını okuduğumda gazetede, uzaylılar, bilinmeyen falan yazıyordu. Yahu dedim bunlar Serdar Turgut’un çok dalga geçeceği şeyler aslında…
Ufo değil ama biz ufo haberi yapmıyoruz, sen seyretmemişsin bak, cezalısın, bir çikolata daha ye. Mesela, Kutsal metinleri alıp onlarla ilgili ilginç olayları ortaya çıkarıyoruz.
Ben seyretmedim, lansmanını okudum. Niye seyretmedim söyleyeyim mi peki?
Söyle bakiim!
Çünkü bu işlerin nasıl yürüdüğünü biliyorum. “Aaaa, Serdar Turgut’un ratingi var” diyorlar, “yanına da güzel görünen, ağzı laf yapan birini bulalım” diyorlar, “Programda yani işte şöyle enteresan bir şeyler anlatsınlar” diyorlar… Böyle oluyor bu işler.
Ama bu programı ben planladım.
Ah! Öyle mi? İyi seyredeyim o zaman. Konuyla alakasız bir son soru size. Referandum sonucu sizce ne olacak?
Evet çıkacak.
Siz ne oy kullanacaksınız?
Hayır diyeceğim.
Hazırlayan: Mehtap Erel
Dikkat: Bu röportajın tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Eylül 2010