Güncelleme Tarihi:
Melekler Korusun’un Özgür kızı, Ay Büyürken Uyuyamam filminin Leyla’sı… Selin Şekerci ile ailevi konulardan oyunculuğa başladığı yıllara, Ay Büyürken Uyuyamam filminden yeni projesi Ben Yaparım programına kadar bir dolu konuda sohbet ettik.
8 yaşına kadar bale yapan Şekerci, geçirdiği trafik kazası sonucu çok sevdiği baleden uzaklaşmak zorunda kalır. Annesinin tiyatro kursuna gitme önerisi ile oyunculuk serüveni başlar. Konservatuar mezunu olmayan genç oyuncu önce İzmir’de özel bir tiyatroda, ardından Devlet Tiyatrosu’nda yer alır. Televizyon ile tanışması ise cast ajansından gelen bir teklifle gerçekleşir.
Şekerci’nin yeteneği bale ve oyunculuktan da ibaret değildir. Sektöre girmeden önce İzmir’de solistlik yaptığından ve başarılı bulunduğu için etrafındakiler bir müzik programı yapması yönünde oldukça ısrarcı. Güneri Civaoğlu’nun programı söylediği şarkı ile sesinin güzelliğini ispatladığını söyleyen menajeri ise 2012 yılında bir şekilde Selin’in müzik yeteneğini ortaya çıkarak işler yapacağına inanıyor. Bu bilgiler ışığında ilerleyeceğimiz röportaja Selin’in ailesini tanıyarak başlıyoruz.
Nasıl bir ailen var, anlatabilir misin biraz?
Bildiğim kadarıyla üç kardeşiz. Annemin ikinci evliliğinden bir kardeşim var, bir de babamın diğer evliliğinden bir kardeşim var diye biliyorum. Annem ve babam ben 5 yaşındayken boşandıktan sonra görüşmüyoruz babamla. Annemle kendimize bir hayat kurduktan sonra babam dediğim annemin 2. eşi dahil oldu hayatımıza, 11 yaşındaydım. Daha sonra kardeşim doğdu ve şimdi 8 yaşında. “Yıkılmış ailelerin sorunlu çocukları” konseptine örnek gösterilebilecek biriyim. Ama tabii sonra toparladık her şeyi.
Ergenlik dönemin çalkantılı geçmiştir o zaman.
Annemin evliliği tam ergenliğe girdiğim döneme denk geldi. Aslında evlenmesini ben istemiştim ama evde yabancı birinin olması kıskandırdı beni. Annemle yatmaya alışkındım ama artık başkası vardı yanında. Üstüne bir de kardeş eklenince ben iyice kendimden geçtim. Evden kaçma girişimlerim bile oldu (Gülüyor). Dikkat çekmek için neler yapmadım ki!
Tiyatroya başlayınca zamanımı büyük bir kısmını kapladığı ve de bana para kazandırdığı için “Kendi hayatım var artık” demeye başladım. Ergenlik 16 yaşında bitmişti benim için.
Çocukluğunda ailevi problem yaşayanlar için “kendine düzgün bir aile kurma konusunda takıntılı oldukları” görüşü vardır genelde. İlişkilerine bu durum nasıl yansıdı?
Benim üzerimdeki etkisi asla aile kurmamaya yönelikti. Çünkü ben bu kurumun, sırf büyükler istedi diye zorla oluşturulan ve asla başarılı olamayacak bir yapıda olduğunu düşünürdüm. Kardeşim doğduktan sonra bu bakış açım biraz değişti ve ailenin hoş olabileceğini gördüm. Ancak bir çocuğun sorumluluğundan önce bir eşin sorumluluğunu almak gerekli diye düşünüyorum. Ben annem gibi tek başıma bir çocuğun sorumluluğunu da alamam mesela.
2.5 yıl süren bir ilişkim oldu ve o süre içinde hiç bu konular üzerine kafa yormadım. İlişkim bittikten sonra bu flörtlerin sonu olmadığını ve ilk defa birinin elinin benim üzerimde olmasını istediğimi fark ettim. Çünkü bu kadar yorucu bir sektörde çalışırken istediğin düzeni tek başına elde edemeyeceğini görüyorsun. Hele de büyük şehirde yaşayan bir kadınsan ne yazık ki bir erkeğe ihtiyaç var o evde.
“Annem gibi bir anne olmak istiyorum”
Peki ya annelik?
Evliliğe sıcak bakmaya başladıktan sonra hayatını birleştirmek istediğin adamdan çocuk da yapmayı düşünüyorsun. Ben de annem gibi bir anne olmak istiyorum ve olabilirim de. Yaşım 23 ama birkaç yıl sonrasında anne olabilirim. Erken yaşta anne olunmalı bence. Yaşın geçince çocukla o heyecanı birlikte yaşayamaz ki insan. Ben her şeyi elime yüzüme bulaştırarak anne olmak istiyorum.
Çocuklarla aran nasıl?
Çok iyi çünkü beni bir çizgi film ya da animasyon karakteri gibi görüyorlar ve ilgilerini çekiyorum. Ayrıca reiki yapmamdan kaynaklı çocukları sakinleştirmeyi de iyi biliyorum. Çocukla ilgilenmek zor bir şey ama ideal adamı bulayım, yapacağım hemen (Gülüyor).
Sosyal medyayı seni sevenlerle iletişim kurmak için kullanıyor musun?
Elbette. Annemin Twitter hesabına beni istemeye geleceklerini yazanlar bile var. Bana genelde sohbet için yazıyorlar, ben de cevap veriyorum. Birkaçıyla görüştüm hatta. Facebook kullanmıyorum zaten. Twitter’da da tanıdıklarım bir şey yazdığında “düzgün” cevaplar yazmaya çalışıyorum ama tanımadıklarımda böyle bir sıkıntım olmuyor daha rahatım. Zaten “Selin Şekerci ve hayranları” gibi bir durum yok ortada.
“Ben Yaparım adlı bir program sunacağım”
Yakın zamanda bir proje var mı?
Sinema filmini çekerken birçoğunu reddetmiştim, sonrasında da içime sinen bir iş olmadı. Ama TRT Okul için “Ben Yaparım” adlı bir program yapacağız. Çekimler 6 Ocak’ta başlıyor. Kanal bu yılın başlarında yayınlayacağını söyledi ama net bir tarih yok tabii.
2 kişinin sunduğu (ben ve Mert Öner) ve Türkiye’deki şehirlere özgü her şeyi kapsayan bir formatı var. Mesela Trabzon’da balık çorbası mı meşhur, sunucular oraya gidip kendileri yapıyor. Kimi zaman becerebilirken kimi zaman enteresan şeyler yaşanıyor, biraz doğaçlama biraz çekişme var işin içinde. İlk durağımız Antakya, mozaik yapacağız orada. 2. durak ise Türkiye’de en çok çöp toplayan çocuk sayısına sahip olan Adana. Biz de gidip onlarla çöp toplayacağız. Biraz da sosyal mesaj kaygısı güdüyorum galiba, o yüzden böyle bir format olması benim tercihim.
Filme değinmişken devam edelim. Canlandırdığın karakter, Leyla, filmin bütününe baktığımızda neyi simgeliyor?
Hikaye, küçük yerleşim alanlarında tabulaştırılmış cinselliğin aslında büyük şehirlere oranla daha açlık ve ahlaksızlıkla yaşandığı üzerine. Leyla da okumamış, kendini magazin programlarını izlemeye adamış ve tek kendini kurtarmak olan bir kız. Onun mantığına göre o çukurdan kurtulmanın tek yolu evlenmek. Tabii kitap eski bir dönemi anlattığından değişen noktalar vardır. Daha genellersek; içinde bulunduğu durumdaki eksikliklerin farkında olan ama kurtuluş için kolayı seçen bir kız olduğunu söyleyebilirim.
“Yine de Leyla’yı oynamak isterim”
Size senaryo getirilip “Hangi rolü istersin?” diye sorulsa, hangisini tercih ederdin?
Leyla olsun isterdim yine. Öncelikle seyirci beni daha önce böyle tutkulu bir karakterde izlememişti, haz aldım oynarken. Diğer yandan ben sivriliği olan karakterleri seviyorum, Hülya böyle bir rol değil. İlk sinema filmimde daha önce oynadığım rollerden farklı olması önemliydi.
Zaten Melekler Korusun dizisindeki rolü kabul etmemin nedeni de Özgür karakterinin sivriliği ve benim bir şeyler katabilecek olmamdı.
Setten aklında kalan, unutamayacağın bir anın var mı?
Çekimler bir buçuk ay sürdü. Setimiz çok eğlenceliydi. Ama yıllar sonrada hatırlayacağım şey Şerif Gören’dir. Ustalığı, doğaçlama ve alışılagelmiş çekim tekniğinden farklı çalışma sistemi, bizi önce afallattı ama enteresan bir deneyimdi benim için.
“Ayça abla çok iyi bir partner”
Filmde birlikte rol aldığın oyunculardan en çok kiminle oynarken kendini rahat hissettin?
Tüm kadro işi bilen kişilerden oluşuyordu ama Ayça ablanın çok iyi bir partner olduğunu belirtmeliyim. Çok konsantre bir defa. Kirpiğinizi kıpırdatsanız bile dönüş alıyorsunuz ve böyle bir partner karşısındaki oyuncu için çok önemli.
Gelen projeleri neye göre seçiyorsun?
Partnerim kim, kimler oynuyor, yapım şirketi kim, senaryo nasıl? Bunlara bakıyorum. Bu sezon yapmak istemediğim işlerin senaryosu çok kötü olduğu için yapmak istemedim. “Ben bunun altına elimi sokamam” dediğim her iş de başarısız oldu. Oradaki oyuncu arkadaşlarım birbirlerine güvenip girdiler tabii bu işlere ama seyirci artık seçici ve kurguyu hemen çözüyorlar. Senaryodaki ya da dekordaki aksaklığı fark ediyor haliyle. Yeni bir yapılanma lazım, artık entrikalar işlemiyor.
Ekranlardaki kadar güler yüzlü olan Selin Şekerci'ye samimi paylaşımlarından ötürü çok teşekkür ederiz.
Röportaj: Hanife Yaşar
Fotoğraf: Melin Kahraman