Güncelleme Tarihi:
Hamilelikte öncelikle tüm organların iyi çalışması gerekir. Çünkü hamilelikle beraber beden değişiyor, örneğin hamilelik öncesi bedende 5 litre kan varken, hamilelikle bu oran 7,5 litreye çıkıyor. Hamilelik öncesi kalp rahatsızlığı, tansiyon problemi, ritim bozukluğu var mı diye bakılmalı. Böbrek fonksiyonları, idrar, smear testi, toksoplazma gibi rahatsızlıkların geçirilip geçirilmediği veya hastanın özel bir şikayeti varsa, ona yönelik testleri yaparak kontroller sağlanmalı. Elbette yumurta rezervleri ve rahim de önemli. Bu nedenle bebek sahibi olmak isteyen kişilere, bir jinekologa gidip tüm süreci baştan konuşup ilerlemelerini tavsiye ederim. Hamile kalmadan önce bedeninizin bu yolculuğa hazır olup olmadığı sorusunu sormalısınız.
Prof. Dr. Melih Atahan Güven, hamileliğin bir hastalık değil, belki de annelerin hayatlarında dinlenebileceği tek dönem olduğunu, çocuk doğduktan sonra bir koşturmacanın içinde olunacağını belirtti ve tüm hastalarına bu dönemin keyfini ve tadını çıkarmalarını önerdiğini anlattı. Hamilelikte, pıhtılaşmanın artmasından dolayı hareket etmenin çok önemli olduğunu, anne adaylarının daha önce yaptıkları spor ve işlerine devam etmelerinin önemini vurguladı.
Hamilelikte beslenmenin, sağlıklı beslenme prensipleriyle aynı olduğunu belirten Prof. Dr. Güven, porsiyonları abartmadan, küçük porsiyonlarla, karbonhidrat ağırlıklı beslenmeden organik beslenmeye ve koruyucu ve katkı maddesi olan paketli gıdalardan uzaklaşmaya çalışılmasını, fast-food besinler ve tatlı yenilmemesini önerdi.
Prof. Dr. Güven, normal doğum için en büyük sırrın, anne adayının normal doğumu istemesi ve hamileliğin başından itibaren mental olarak hazırlanması gerektiğini söyledi: “34.-35. haftalardan önce bu süreci düşünmeleri ve kendilerini hazırlamaları gerekli. Çünkü normal – vajinal- doğumda, anne adayının kendini hazırlaması gerekir. Doğum 12-15 saat kadar sürebiliyor, anne adayının destek alması gerekebilir, bu nedenle de mental hazırlık çok önemli.”
Prof. Dr. Güven, düşüklerin yüzde 80’inin bebek kalp atışı oluşmadan durduğunu, aslında bunun bir şekilde bedenin de bir otokontrolü olarak görülebileceğini söyledi. Kalp atışının görülmesinden sonra düşük oranının yüzde 5’e indiğine dikkat çeken Prof. Dr. Güven, bu konuda kendisine çok soru geldiğini ve düşük önleyici bir ilaç bulunmadığını özellikle vurguladı.