Güncelleme Tarihi:
Ünlü aktör Kadir İnanır, beyne pıhtı atması nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Ameliyat edilen ve yoğun bakımdaki tedavisi devam eden İnanır’ın hayati tehlikesinin olmadığı öğrenildi.
Beyin ve Sinir Cerrahı Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, beyne pıhtı atmada erken müdahalenin önemine işaret etti.
Pıhtı atma, beyin damarlarından birinin ya da birkaçının kalp-damar sistemi içinde genellikle kanın kümelenmesi ile oluşan bir tıkaç ile tıkanması sonucu ortaya çıkar. Pıhtı atma, tıkanan damarın beslediği belirli bir beyin bölgesinde kanlanma yetersizliği ve aşama aşama beyin dokusunun fonksiyon kaybına kadar giden bir durumdur.
Beyin damarlarının “emboli” olarak da adlandırılan bir tıkaç ile tıkanmasının en sık kalpte oluşan bir pıhtının damar akımı ile beyin damarına gelmesi ile ortaya çıkar. Bu genellikle atriyal fibrilasyon gibi kalp ritim bozukluklarında, kalpte protez kapakçık olması durumunda, enfeksiyonlarda ortaya çıkar. Ayrıca, boyundaki şah damarlarındaki (karotis sistemi) plaklardan, travmalardan ve tümöral durumlardan da kaynaklanabilir.
Beyin damarlarının bir tıkaç ile tıkanmasına bağlı belirtiler tıkanan damara göre değişiklikler gösterir ve klinik tablo çok geniş bir yelpazede değişir. Çok belirsiz hatta bazen gözden kaçabilen hafif derecede etkilenen hastaların yanında ani ölümler dahi görülebilir. Klinik tablo sıklıkla kol ve bacaklarda kuvvet kaybı/felçler, duyu bozuklukları, konuşma bozuklukları, görme kayıpları, bilinç etkilenmeleri şeklinde ortaya çıkar.
Beyin damarlarının tıkayıcı (trombo-embolik) hastalıkları felç, konuşma bozuklukları, görme bozuklukları, duyusal etkilenmeler ve psikokognitif (algılama ve değerlendirme) bozuklukları gibi nörolojik kayıplara ve vücutta sistemik etkilenme ve işlev bozukluklarına hatta bazen ölüme yol açabilir.
Beyin damarlarını tıkayıcı (trombo-embolik) hastalıklar alınacak bazı tedbirlerle önlenebilir. Kişinin sağlık kontrollerinin ve tedavilerinin düzenli bir biçimde takibi ile en çok kalp-damar sistemine ait ya da diğer sistemlere ait hastalıkların tanınmış olması, gerekli tedavilerin yapılıyor olması ile büyük ölçüde önlenebilir bir hastalık grubudur. Ortaya çıkması ile oluşan nörolojik hasar kişiye ve kayıpların ne olduğuna ve derecesine göre farklı sonuçlansa da sıklıkla erken tanı ve zamanında ve doğru bir tedaviyle günümüz tıbbi imkanları içinde büyük ölçüde geri döndürülebilmektedir.
Birincil hastalığın tanınması ile koruyucu tedaviler yapılarak beyin damarlarının tıkayıcı hastalığı büyük ölçüde engellenebilmektedir. Bunun yanında, hastalığın erken tanınması (ilk saatlerde) ile girişimsel müdahaleler yapılarak henüz beyin dokusunda çok ileri hasar oluşmadan hastalık ve etkileri geri döndürülebilmektedir.