Güncelleme Tarihi:
Parkinson hastalığı beyinde “dopamin” üreten nöronların kaybedilmesi ve buna bağlı olarak bu maddenin azalması ile ortaya çıkan bir hastalık. Toplumdaki hastaların tamamına yakınında gördüğümüz ve “idiyopatik Parkinson Hastalığı” adını verdiğimiz klasik Parkinson hastalığından korunmak için herhangi bir diyet, yaşam tarzı veya egzersiz programı maalesef ki mevcut değil. Hastalık tablosu çok nadir olan ailesel durumlar dışında 65 yaş üzerine binde üç oranında herhangi birimizde de görülebilir.
Toplumda daha çok ileri yaş hastalığı olarak bilinse de Parkinson gençlerde hatta çocuklarda da görülebiliyor. 40 yaş altı kişilerde görülen Parkinson hastalığına “Genç Yaşta Görülen Parkinson Hastalığı (GYGPH) deniliyor. Bu gruptaki hastalarda daha çok genetiğin rolü fazladır. Bu nedenle ailesinde GYGPH bulunan bireyler, eğer hasta olmuş kişi genetik problem taşıyorsa, kalıtsal risk altındalar demektir.
Parkinson hastalığının belirtileri arasında el titremesi de vardır. Ancak her eli titreyen kişiye Parkinson demek doğru değildir. Parkinson hastalığındaki titremeler daha çok hasta istirahatteyken, kollarını koltuk kenarına koyduğunda görülen titremelerdir. Bu titremeleri olan hastalara kollarını kaldırın dediğimizde titremeleri durur. Özellikle yaşı ileri hastalarda; vücudun bir tarafında daha ön planda olmak üzere ellerde ‘para sayar’ tarzda titreme, hareketlerde yavaşlama, kolların vücut salınımına iştirak etmemesi ve vücuda yapışık olarak yürünmesi, bakışlarda donuklaşma ve yüz mimiklerinde azalma ile birlikte ‘maske yüz’ diye ifade edilebilen yüz hali, küçük adımlarla ve öne eğilerek yürüme bu hastalığın başlangıç safhasında olunabileceğini düşündürmeli ve hastalar bir nöroloji uzmanına başvurmalılar.
Bu ameliyatlarda yaş tek başına belirleyici bir unsur değildir. Beyninin anatomik yapısı ve zihinsel fonksiyonları normal olan 80 yaşındaki bir hastaya da beyin pili uygulanabilir. Ancak yapılan çalışmalar, yaşı göreceli olarak genç hastaların ameliyattan yarar görme şanslarının daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır.
Genç hastalara da beyin pili tedavisi uygulanabiliyor. Bu grup hastalarda özellikle yüksek doz dopamin kullanımına ihtiyaç varsa, kısa sürede yoğun ilaç yan etkileriyle karşılaşabiliyorlar. Yani hastada istem dışı hareketler görülebiliyor. Beyin pili uygulaması; ilacın verdiği yarara benzer etki yaptığından, hastaların kullandıkları ilaç dozlarının önemli derecede azalmasını sağlıyor ve uzun dönemde ilaç yan etkilerinin görülme riskini de azaltıyor. Bu şekilde ameliyat edilen ve sağlığına kavuşan hastalar sıkı bir takip ile çocuk sahibi olabilir.
Beyin pilinin avantajı; kontrol edilebilir, programlanır ve ayarlatılabilir bir tedavi yöntemi olması. Gereğinde elektrik ayarlarını değiştirmemiz ya da azaltmamız, pili kapatmamız ya da çıkartmamız, yani başka bir deyişle kalıcı bir etki/hasar bırakmadan hastanın ameliyat öncesindeki haline geri dönebilmemiz söz konusu olabiliyor. Bu nedenle önümüzdeki yıllarda Parkinson hastalığında bu tedaviye üstün bir başka tedavi yöntemi geliştirilebilirse beyin pili ameliyatı olmuş hastalarda da her türlü yeni tedavi yöntemi uygulanabilir.
Ameliyat esnasında amacımız hastalıktan sorumlu hücreleri ve etrafındaki anatomik oluşumların yerini bulmak. Bunun için de ameliyatı, hastayı uyanık tutarak, konuşa konuşa yapıyoruz. Çok düşük akımlı uyaranlara hastaların verdikleri cevapları gözlemleyebiliyoruz. Bu sayede hastanın tepkilerini ölçerek sorunlu bölgeye ulaşmamız daha kolay oluyor. Bu bölümde hasta hiç acı hissetmiyor aksine sohbet ederek hastanın daha rahat olması sağlanıyor ve uyanık ameliyat edilen hasta da hissettiklerini doktoru ile paylaşıp ameliyatın başarısına katkıda bulunabiliyor.
Ameliyat sonrası hastalar hemen ertesi gün normal yaşantılarına dönebiliyor, tüm işlerini yapabiliyor. Ancak enfeksiyon gibi nedenlerden dolayı yine de kafada yer alan yara yerlerinin iyileşmesi bekleniyor. Sonrasında ise hastaların spor yapmasında herhangi bir sakınca yok. Ancak kafa travmasına neden olabilecek futbol, karate, boks gibi sporların yapılması önerilmiyor.
Pil takılı hastaların pil ayarlarını değiştirebileceğinden ve hastalar zarar görebileceklerinden çok mecbur kalmadıkça MR çektirmemeli. Bunun dışında hastalar tomografi, röntgen, ultrasonografi gibi görüntüleme tekniklerinden faydalanabilir. Ancak yine de MR çektirmek gerekir ise hastayı takip eden doktoru tarafından hastanın pili kapatılıp MR cihazının etki gücü ayarlanarak beyin MR çekimin yapılması ve hastanın takibinin yapılması mümkündür.
Hastalara takılan pilin ömrü 4-7 yıl. Ancak verilen elektrik akımına bağlı olarak hastadan hastaya bu süre değişebiliyor. Eğer daha yüksek seviyede elektrik akımı kullanıyorsa pilin daha erken bitme ihtimali de var. 4-6 aylık periyodlar ile hastayı takip ettiğimizden pilin ömrünü de takip edebiliyoruz. Hastalar düzenli kontrollere geldiği sürece pil ömrünün sonuna yaklaştığında cihazın bataryası bitmeden değiştirilmesi mümkün. Bu işlem sırasında ayrıca bir beyin ameliyatına ihtiyaç olmaksızın yarım saatlik bir ameliyatla göğüsteki pil değiştirilebiliyor.