Güncelleme Tarihi:
Panik atak bazen bir uyarana bağlı olmaksızın aniden başlar bazen ise akla onu düşündüren bir uyaranın gelmesi ile tetiklenir. Göğüs ağrısı, göğüste sıkışma, uyuşma ve nefes açlığı gözlenen temel fiziksel belirtilerdendir. Panik atağın toplumda görülme sıklığı yüzde 1-3 arasında değişmektedir. Kadınlarda ortaya çıkma ihtimali erkeklere göre daha fazladır, bununla beraber genetik özelliklerde etkilidir.
Panik atak çoğunlukla bir nedene bağlı olmaksızın ani bir şekilde kendini gösterir. Beynin aktif olan bazı sinir uçlarının aktivasyonunu yitirmesi halinde ortaya çıktığı da savunulan tezler arasındadır. Yaşanılan bir olumsuzluk halinde duygu ve dürtülerin aşırı baskılanması ve yoğun kontrolcü tutum panik atağı tetiklemektedir. Panik atak; tek başına ya da bir hastalık ile birlikte ortaya çıkabilir. Yoğun stres hali, yaşamımızın olumsuz özelliklerini yüceltme ve gelecek kaygısı panik atağa maruz kalma sıklığını etkilemektedir.
Bununla beraber;
• Tiroid bezindeki sorunlar, fazla adrenalin salgılanması
• Depresyon
• Maruz kalınan travmalar
• Kansızlık
• Bazı ilaçların yan etkisi
• Uyarıcı madde kullanımı ve maddenin ani kesilmesi panik atağı tetikleyen unsurlar arasında gösterilmektedir.
• 3-3 Kuralı: Çevremizde gördüğümüz üç nesnenin adını ve rengini sesli olarak söylemeliyiz. Akabinde vücudumuzda yer alan duyu organlarımızdan ya da iç organlarımızdan herhangi üç tanesini sesli olarak söylemeliyiz.
• Pareidolia (Göz ilizyonu): Pareidolia; nesneleri, şekilleri inceleyerek onları farklı bir şeylerle ilişkilendirme yöntemidir. Atak sırasında bu metodun uygulanması olumlu sonuçlar gözlemlenmesini sağlamaktadır. Biriken yoğun enerji kutupları bu yöntem ile çevredeki nesnelere dağılım sağlamaktadır. Bu metoda halk arasında zihin oyalama metodu da denmektedir (El çizgileri, halı motifleri, duvar kağıdı vb).
• Beyindeki elektriksel aktivitenin azaltılması: Amerika’da yapılan bir araştırma, günlük hayatımızda rutin olarak yaptığımız işlerdeki aşırı hızlı olma halimizin, beynimizde yer alan elektriksel kutupların çalışma prensibini olumsuz etkilediğini ispatlamıştır. Beyindeki elektriksel aktivitenin yüksek olması ile panik atak arasında ilişki olduğu kabul edilmektedir. Bu elektriksel aktiviteyi yavaşlatmanın yolu ise bu kişilerin günlük hayatta mümkün olduğunca yavaş hareket etmeyi bir alışkanlık haline getirmeleri şeklinde sağlanır. Yemek yerken, bir şey izlerken, araba kullanırken daha yavaş hareket eden insanların panik atak yaşama riskinin ve şiddetinin belirgin düzeyde azaldığı görülmektedir.
• Fiziksel pozisyon: Atağın geldiğini hissettiğimiz anda bedenimizin otorite kabul ettiği beyin bazı komutlar gönderir. Bilinçaltından gelen bir motivasyon ile başımız öne eğilir ve biz ellerimizle vücudumuzun üst kısmını oluşturan organlarımızı sararız. Bu reaksiyona anlık bir çözüm olarak omuzlarımızı geriye atmalı, başımızı ve vücudumuzu dik tutmalı, akabinde 1’den 20’ye kadar belirli periyotlar halinde saymalıyız.
• Nefes egzersizleri: Derin nefes alıp vermek sakinleşmemize yardımcı olacaktır. Farklı egzersizlerde olduğu gibi belirli bir sayıda nefes alıp vermeye odaklanarak kaygılanmamıza gerek yok, alıp verdiğimiz nefeslerin derin ve eşit olması yeterli. Diyafram nefesi almak bu anlamda oldukça önemli. Aldığımız nefes yavaş ve derin olmalı, sık ve yüzeysel solumalardan kaçınmalıyız. Böylece sakinleşerek yeniden odaklanmayı sağlayabiliriz.
• Az şeker tüketimi: Yapılan araştırmalar şeker tüketiminin anksiyeteyi kötü etkilediğine dair bulgular elde etmektedir. Bu sebepten panik atağın gelmesi halinde şekerden uzak durmalı, bol su içmeli ve protein içeren bir gıda tüketmeliyiz.