Güncelleme Tarihi:
Dr. Duygu Dinçer, okulların açılmasıyla birlikte her yıl binlerce çocuğun mustarip olduğu ’okul fobisi’nde artış yaşanabileceğini ve bu artışın görülmemesi için okulların şimdiden hazırlık yapmasının faydalı olacağını belirtti.
Okul fobisinin belirtilerinde farklılaşma görülebilir
Covid-19 salgınıyla birlikte okul fobisi yaşayan öğrencilerin gösterdiği belirtilerde farklılık oluşabileceğini belirten Dr. Dinçer “Okul fobisi genellikle karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, titreme, sık tuvalet ihtiyacı, baygınlık gibi psikosomatik belirtilerle ortaya çıksa da salgın sürecinde Covid-19 belirtilerini öğrenen çocuklar okula gitmemek için, işittikleri bu belirtilere benzer şikayetlere başvurabilir. Böylece kendisini ve ailesini evde tutmayı umabilir. Unutulmamalı ki salgınla birlikte çocuk ve gençlerde aile üyelerinden birini kaybedebilecekleri endişesi tetiklendi. Ebeveynlerinden birini kaybeden, karantina sürecine tanık olan veya kendisinin ve ailesinin virüs kapmasından endişelenen birçok çocuk evde kalmak ve ailesini de evde tutmak için taklidi Covid-19 belirtileri sergileyebilir. Yani okul fobisi belirtilerine Covid-19 belirtileri sirayet edebilir” diye konuştu.
"Salgın süreci okul fobisini arttırabilir"
Salgın sürecinin okul fobisini arttırabileceğini belirten Dr. Dinçer “Yapılan araştırmalar okul fobisinin yaz tatili gibi okula uzun soluklu ara verme dönemlerinden sonra artış gösterebildiğini ortaya koyuyor. Tabii, bunda birçok farklı unsur belirleyici olabiliyor. Salgının baş göstermesiyle birlikteyse öğrenciler yaklaşık beş aydır okuldan fiziksel olarak uzak bir süreçten geçiyor. Yani öğrencilerin çoğu okuldan ilk kez bu kadar uzun süreli uzak kalıyor. Kimi öğrencilerse zaten okula başladıkları ilk yılda, yani 2019-2020 eğitim-öğretim yılında böyle olağanüstü bir durumla karşılaştığı için okuluyla, öğretmeniyle, arkadaşlarıyla güçlü bir bağ kurmaktan mahrum kalıyor. Bu anlamda özellikle okula yeni başlamış ve başlangıcında okul fobisi yaşamış olan çocukların böylesine uzun bir aradan sonra tekrar aynı durumu yaşaması olası olabilir. Dolayısıyla okullar açıldığında okul fobisi vakalarında artış olması muhtemel. Üstelik öğrenciler salgın sürecinde aile içinde, yakın çevrede ya da kitle iletişim araçlarında salgının etkileri ile ilgili birçok endişe verici olaya tanık oldu. Bir kısmı ailesinde Covid-19 virüsünün ortaya çıkması nedeniyle karantina sürecine şahit oldu. Bir kısmı sevdiği bir aile büyüğünü kaybetti. Bir kısmı arkadaşlar arasında söylenti yoluyla hayal ürünü olaylar yaratarak kaygısını tetikleyici ek içerikler üretti. Tüm bu yaşananlar sadece okuldan uzak kalmaya değil kaygılı bir şekilde uzak kalmaya yol açtı. Deprem gibi jeolojik afetlerin ya da savaş ve terör saldırıları gibi sosyal afetlerin çocukların psikolojik sağlığını olumsuz etkilediği göz önünde bulundurulduğunda Covid-19 gibi küresel bazlı bir biyolojik afet durumunun, önlem alınmazsa, çocukların benliğinde uzun vadeli birçok iz bırakması muhtemel. Sürecin okul, aile, akran iş birliği içinde çok yönlü bir şekilde yönetilmesi gerekiyor” dedi.
Eğitimcilere ayrıca görev düşüyor
Okulların açılmasıyla birlikte, öğrencilerin okula uyum süreçleriyle ilgili olarak, eğitimcilere çok iş düştüğünü söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Duygu Dinçer bu konuda “Okullarda özellikle okul psikolojik danışmanlarına, sanat, edebiyat ve spor derslerini veren öğretmenlere ayrıca büyük görev düşüyor. Yeni dönemle birlikte okul psikolojik danışmanlarının okul fobisi ve salgın konusunda yıllık faaliyet planına yeni içerikler eklemesi, sunduğu rehberlik hizmetlerini zenginleştirmesi sürecin yönetimi ve öğrencilerin okula adaptasyonu açısından büyük önem taşıyor. Yine edebiyat, sanat ve spor dersleri bu süreçte kritik bir rol oynuyor. Çünkü bu alanlar duyguların aktarılabilmesi ve anlaşılabilmesi; gerilimlerin, travmatik deneyimlerin üstesinden gelinebilmesi için alternatif bir ifade ve iletişim aracı sunuyor. Bu nedenle yeni dönemde okullarda öğrencilerin takip ettiği sanat, edebiyat ve spor derslerinin arttırılması, okul psikolojik danışma ve rehberlik servislerinin sanat, edebiyat ve spor derslerini veren öğretmenlerle dışa vurumsal sanat çalışmalarını ve kinestetik etkinlikleri içerecek şekilde ortak programlar yürütmesi öğrencilerin okul fobisi de dahil olmak üzere birçok psikolojik güçlüğü aşmasında koruyucu ve destekleyici bir değer taşıyor. Dolayısıyla okullarda hiç vakit kaybetmeden sanat, edebiyat ve spor temelli pedagojik içerikler üretme konusunda öğretmen eğitimleri, hizmet içi eğitimler düzenlenmesi son derece önemli” ifadelerini kullandı.