Pandemi sürecinde 65 yaş ve üstü bireylerle iletişim canlı tutulmalı

Güncelleme Tarihi:

Pandemi sürecinde 65 yaş ve üstü bireylerle iletişim canlı tutulmalı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 14, 2020 14:15

Pandemi dönemi birçok kişide kaygı, endişe, depresyon gibi sorunlara neden oluyor. 65 yaş ve üstü bireyler ise getirilen kısıtlamalarla birlikte bütün bunların yanı sıra bir de değersizlik ve “öteki” olma duygusuna itiliyor. Bu durumun yaşlı kişileri kırılgan bir hale getirdiğine dikkat çeken Uzman Psikolog Nazım Serin, bu noktada yapılabilecek en doğru şeyin sosyal mesafe ve gönüllü karantina nedeniyle reel olarak bir araya gelinmese bile sosyal ilişkilerin ve iletişimin canlı tutulması olduğunu belirtiyor.

Haberin Devamı

Pandemi dönemi neredeyse herkesi psikolojik açıdan etkiledi ve etkilemeye de devam ediyor. Dünya çapında yapılan araştırmalar koronavirüsün kişilerin düşünce, duygu ve davranışları üzerinde hala devam eden derin bir etki yarattığını ortaya koyuyor. Pandemiye bağlı kısıtlamalara yoğun şekilde maruz kalan bireylerde bu etki daha şiddetli ve yaygın sorunlar şeklinde görülüyor. Nazım Serin, bu durumu bir örnekle açıklıyor: “Çin’de yapılan bir araştırmada 50 yaş üzeri kişilerin bu süreçte daha fazla obsessif kompulsif belirtiler (saplantılı takıntılar), ilişkilerde tahammülsüzlük, fobik kaygılar ve psikotik belirtiler geliştirdikleri saptandı. Aynı araştırmada, virüse yakalanma ve ölüm kaygısını daha fazla hisseden yaşlı bireylerin daha ciddi psikolojik sıkıntılar geliştirdikleri belirlendi.”

Haberin Devamı

Kısıtlamalar kişiyi değersiz hissettirebilir

Ülkemizde de 65 yaş ve üstü kişilerin psikolojisinin ciddi şekilde etkilendiğinin altını çizen Uzm. Psk. Serin, Covid-19 kaynaklı ölüm haberlerinin sürekli ‘yaşlı’ vurgusuyla verilmesinin bu kesimin kendini ölüm tehdidi altında hissetmesine, kaygı ve stres düzeylerinin artmasına yol açtığını hatırlatıyor. 65 ve üstü yaş grubuna yönelik kısıtlılıkların, onları değersizlik ve “öteki” olma duygusuna ittiğini söyleyen Serin, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Tüm bu nedenlerle yaşlı bireyler psiko-sosyal anlamda daha kırılgan bir duruma geliyor. “Hasta” ve “bakıma muhtaç” gibi kavramlarla özdeşleştirilen yaşlı bireyler çaresizlik, güçsüzlük, işe yaramazlık, yalnızlık, umutsuzluk, isteksizlik gibi olumsuz duygular içine düşüyor. Bu nedenle 65 yaş ve üstü grubun kaygılarını azaltacak, özsaygılarını yükseltecek yaklaşımların ve gerekirse psikolojik desteğin önemi büyük. Ayrıca 65 yaş ve üstü yaş grubuna suçlayıcı tarzda sorular sorulması kendilerini adeta virüsün kaynağı gibi hissetmelerine ve suçluluk, dışlanmışlık duyguları yaşamalarına neden oluyor.”

Kişinin yalnızlık duygusuna düşmesi çok tehlikeli olabilir

Sosyal izolasyon sürecinde bu duygularla baş etmekte zorlanan 65 yaş ve üstü kişilerin kişiler, yalnızlık duygusuna kapılabiliyor, depresyon yaşayabiliyor. Nazım Serin, sosyal izolasyonun bir dereceye kadar telafi edilebilir olsa da kişinin yalnızlık duygusuna düşmesinin ölümcül derecede tehlikeli olduğunun altını çiziyor. Yapılan bir araştırmada beden sağlığının kötüleşmesinin, ruhsal rahatsızlıkların, moral düşüklüğünün, iletişim ve bir araya gelmede yaşanan zorlukların yalnızlığa neden olan faktörler arasında yer aldığını anlatan Uzm. Psk. Serin, pandemi sürecinde sosyal ve duygusal bağ kuramamanın yaşlılarda yalnızlık duygusunun daha fazla hissedilmesine neden olduğuna dikkat çekiyor.

Haberin Devamı

Yalnızlık yaşam kalitesini de düşürüyor

Yaşlıların diğer yaş gruplarına göre yalnızlık duygusunu hissetmeye daha yatkın olduğunu belirten Uzm. Psk. Serin, şunları söylüyor: “Yaşlılarda yalnızlık duygusunun yaşanmasına neden olan bireysel faktörlerin yanında bu dönemde Covid-19 gibi bir faktörün eklenmesi, onların sosyal çevreleriyle samimi ilişkiler kuramamalarına ve bu nedenle benlik algılarının olumsuz yönde etkilenmesine yol açabiliyor. Bu kesimin içinde yer alan ve kronik rahatsızlığı olan bireylerin, daha yüksek risk grubunda olmaları da yetersizlik duygusunun daha fazla hissedilmesine; bu ise, yalnızlık hissi ile sosyal izolasyon isteğinin daha çok yaşanmasına neden oluyor. Yalnızlık, fiziksel ve ruhsal sağlığın bozulmasına ve yaşam kalitesinin azalmasına sebep olan bir duygudur. Öyle ki aslında bu duygu sadece yaşlıların değil, herkesin psikolojik anlamda mutluluğunu, huzurunu ve iyilik halini etkileyebilecek güce sahiptir. Pek çok araştırma sayesinde yalnızlık ve sosyal izolasyonun depresyon, kalp-damar hastalıkları, sigara kullanımı, diyabet tanısı, demans gibi birçok problemin artışına etki ettiği biliniyor.”

Haberin Devamı

Çözüm iletişimin canlı tutulmasından geçiyor

Nazım Serin, bu noktada yapılabilecek en doğru şeyin sosyal mesafe ve gönüllü karantina nedeniyle reel olarak bir araya gelinmese bile sosyal ilişkilerin ve iletişimin canlı tutulması, geliştirilmesi ve desteklenmesi olduğunun altını çiziyor. Bu durumun özellikle 65 yaş ve üstü kesimin ruh sağlığını olumlu yönde etkileyeceğini anlatan Serin, “Bu kesim başta olmak üzere, tek başına yaşayan kişiler ve kronik hastaları da kapsayacak şekilde, izolasyon döneminde yalnızlık duygusuna karşı ruhsal sağlamlığı artıracak profesyonel psiko – sosyal çalışmaların ve gönüllülük temelindeki destekleyici girişimlerin de faydası olacaktır” diyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!