Güncelleme Tarihi:
Otizm, erken çocukluk yaşlarında ortaya çıkan sosyal etkileşim ve iletişim becerilerinde gerilik, sınırlı ve tekrarlayıcı hareket ve ilgi alanları ile karakterize bir nöro-gelişimsel bozukluktur. Son yıllardaki bilimsel yayınlarda prevalansının 64 canlı doğumda bir olduğu ile ilgili bilgiler mevcuttur.
Otizm genetik ve çevresel sebeplerin etkileşimi sonucunda ortaya çıkar. Bu demektir ki bir çocuğun otizm belirtileri gösterebilmesi için genetik yapısında sorunlu genleri barındırması gerekmektedir. Ancak Otizm, Down Sendromundaki gibi tek bir kromozomdaki sayısal eksiklik ya da fazlalıktan kaynaklanmaz. Çok daha fazla sayıda ve çeşitlilikte gen bölgesinin sorunlu çalışması sonucunda otizm belirtileri oluşur. Bu nedenle otizmi anne karnındayken saptamak mümkün değildir. Otizm belirtileri bazen bebek büyürken çok erken safhalarda dikkati çekmeyi başlar. Örneğin; 3 aylıkken anneyle göz teması kurması ve gülümsemesi gerekirken bunları yapmıyor, 6-7 aylık olduğu halde hiç ses çıkarmıyor, 7 ay sonrası yabancı kaygısı oluşması gerekirken anne-baba ve yabancılara aynı reaksiyonları veriyorsa çocuğumuzun otizm belirtileri erken dönemden itibaren başlamış demektir.
Bir grup otizm tanılı çocuk ise belli bir yaş dönemine kadar tamamen normal bir çocuk gibi gelişim gösterebilir.
Anne ve babaya göre zamanında göz teması kurmuştur, gülümsemiştir, hatta tekli kelimeler söylemeye başlamıştır, ancak genellikle 1,5-2 yaşlarından itibaren çocuk içine kapanmaya, söylediği kelimeleri unutmaya, göz teması kurmamaya ve anne-babası ve diğer çocuklara hiç tepki vermemeye başlamıştır. İster başlangıçtan itibaren belirtiler hâkim olsun, ister sonradan gerileme ile ortaya çıkmış olsun bu çocuklar Otizm Spektrum Bozukluğu tanısı alır.
Otizm tanısı olan çocuklar; göz temasını az kurarlar, seslendiğinizde isimlerine tepki vermez ya da tutarsız tepki verirler, diğer çocuklara belirgin bir ilgi ve yakınlık göstermezler. Bu davranış özellikleri ile birlikte bu çocuklarda tekrarlayıcı davranışlar görülebilir, örneğin kendi etrafında dönme, kanat çırpma, oturduğu yerde sallanma gibi.
Otizm belirtileri her çocukta tamamen aynı şekilde gözlenmez. Bu bir spektrum bozukluğudur, yani belirtilerin çeşitliliği ve şiddeti çocuktan çocuğa farklılık gösterebilir. O yüzden her otizm tanılı çocuk birbirinin tamamen aynısı değildir.
Otizm, tanısını koyup tedaviye yönlendirmede çok hızlı davranılması gereken bir bozukluktur. Erken yaşta tedaviye yönlendirilen çocukların tamamen tanıdan kurtulma ihtimali bile vardır.
Bu nedenle çocuğunuzda bu belirtilerden bir ya da birkaçını gördüğünüzde vakit kaybetmeden bir çocuk ve ergen psikiyatri uzmanıyla görüşmeniz gerekir. Otizm çekirdek belirtilerini iyileştirmede kullanılan bir ilaç henüz yoktur. O nedenle tedavide birincil olarak düşünülmesi gereken özel eğitimdir. Yani bu çocukların birebir eğitimle belirtileri konusunda desteklenmesi gerekir. Özel eğitimin yanında konuşma terapisi ve duyu bütünleme terapisi gibi ek tedavi yöntemlerinden yararlanılmaktadır. İlaçlar otizm belirtilerine eşlik eden diğer problemler için kullanılır. Bunlar uyku problemleri, dikkat dağınıklığı ve dürtüsellik, irritabilite dediğimiz huzursuzluk ve davranış problemleridir. Bu belirtiler eşlik ettiğinde ilaç tedavisi ile çocuğu desteklemek önemlidir.
Otizm yeni tedavi yöntemleri ile ilgili çalışmaların devam ettiği bir bozukluktur. Şu anda günümüzde en çok revaçta olan ve ümit vaat eden tedavi yöntemi gen tedavisidir. Ancak bozukluğun genetik yapısı o kadar karışıktır ki gen tedavilerinin hayata geçirilmesi için zamana ihtiyaç vardır. Yine son dönemlerde otizmde bilişsel sorunlara ve çekirdek belirtilere faydası araştırılan yöntem Transkraniyal Magnetik Stimülasyon (TMU) ’dur. TMU ile özellikle frontal bölge üzerine magnetik uyarım yapılarak öğrenme hızının arttırılması ve belirtilerin hafifletilmesi hedeflenmektedir. Hastanemizde TMU otizmli çocuklara uygulanmaya başlanmış ve 20 seanslık TMU seansları sonrası öğrenme hızında ve eğitimden faydalanma oranlarında artışlar izlenmektedir.