Güncelleme Tarihi:
Zamanla boyunuzun kısaldığını ve kilo aldığınızı düşünüyorsanız osteoporoz ile karşı karşıya olabilirsiniz. Özellikle de sırt ağrılarınız yaşam kalitenizi etkilemeye başladıysa ve en küçük aktivitede bile yorulup nefes almakta zorlanıyorsanız geciktirmeden bir doktora gitmelisiniz.
Osteoporoz ya da bilinen ismiyle kemik erimesi, vücudumuzdaki kemiklerin sertliklerinin azalıp, kalitelerinin bozulması sonucu daha zayıf hale gelmesi ile ortaya çıkan sistemik bir hastalıktır. Kısaca kemiklerin kütlece azalmasıdır. Osteoporoz menopozdan sonra, bazı hastalıklar veya ilaç kullanımından sonra ortaya çıkan yaygın metabolik bir kemik hastalığıdır.
Ortalama yaşam süresinin yükselmesi, yaşlı nüfus oranının artması bu hastalığı daha görünür hale getirdi. Osteoporozun ortaya çıkmasındaki en büyük etkenler ise aşağıdaki gibidir;
• Yaşlanma, (45 yaşından sonra)
• Küçük kemik yapısı olan kısa boylu ve aşırı zayıf insanlarda,
• Vücut kitle endeksinin 19’dan az olması,
• Aile ve birinci dereceden akrabalarda osteoporozla ilgili hastalık öyküsünün olması,
• Yeme bozukluğu hastalıkları,
• Erken menopoz,
• Sigara ve alkol alışkanlığı, fast food, gazlı ve şekerli içecek kullanımında,
• Bağırsaklarda görülen emilim bozuklukları,
• Sedanter hayat tarzı veya hareketsizlik.
İlk dönem osteoporozda hasta, herhangi bir belirtiyle karşılaşmasa da bu durum zamanla değişir. Hastalık ilerledikçe kemik dokusunun direnci geri dönülmez şekilde azalır ve kemiklerde ciddi ağrılar görülebilir. Hastanın sırtında kamburluk oluşur ve kişinin boyu kısalmaya başlar. Kamburluk arttıkça göğüs ve karın boşluğunda daralmalar artar. Zamanla aktivite sırasında nefes almada zorlanmalar ortaya çıkar. Çok daha ileri safhalarda ise kemiklerde görülen kırılmalar en sık görülen komplikasyonlardan biridir.
Düşük kemik yoğunluğu ve kemik yapısında bozulmayla karakterize ve kemiğin kırılmaya eğilimini artıran sistemik bir hastalık olan osteoporoz, daha çok kadınlarda görülmektedir. Bunun nedenini ise şöyle açıklamak mümkün. Öncelikle erkeklerin kadınlara oranla daha kısa ömürlü olması ve erkeklerde kemik kütle oranının yüksek olması önemli bir etkendir. Aynı zamanda erkeklik hormonu olan testesteronun kemikler üzerindeki koruyucu etkisi ve kemik erimesini hızlandıran menopoz döneminin erkeklerde olmaması da bu hastalığın kadınlarda daha fazla görünmesinde etkin rol oynar.
Osteoporoz tanısı, kemik mineral yoğunluğun ölçümü ile konulmaktadır. Kısa süren ve ağrısız bir işlem olan mineral yoğunluğu ölçümü üç farklı kategoriye ayrılmaktadır. Bunlar; normal kemik kütlesi, düşük kemik kütlesi -2,5’e kadar olanlar (osteopeni) ve -2,5’den küçükse osteoporozdur. Ölçüm sonunda kişinin kemik mineral yoğunluğu ne kadar düşük çıkarsa kemik erimesine yakalanma riski de o kadar yüksek demektir.
Eğer ölçümler sonucunda sadece osteoporoz olduğunuz ortaya çıkarsa dışardan alacağınız D vitamini ve kalsiyum ayrıca önerilen egzersizleri yapmanız yeterlidir. İleri safhalar için ise hastalığın şiddetine göre daha farklı tedavi yöntemleri uygulanır.
Beslenme düzeninizde yapacağınız değişiklikler bu hastalığa yakalanma riskinizi büyük ölçüde engelleyecektir. Bu sebeple aşağıda sıralanan besinlere hayatınızda daha fazla yer açmanızı öneririz. Bu besinler;
• Başlıca süt ve süt ürünleri peynir, yoğurt vs.
• Mısır, kara buğday, yulaf, arpa, darı, buğday gibi rafine edilmemiş tahıllar,
• Badem, yer fıstığı, fındık ve ceviz gibi sert kabuklu yemişler,
• Tüm taze meyveler ve aynı zamanda kurutulmuş meyveler,
• Keten tohumu, ayçiçeği tohumu gibi yararlı tohumlar,
• Baklagiller.
Osteoporozdan sadece beslenerek korunamayız. Düzenli bir beslenmenin yanı sıra fiziksel aktivite ve spor yapmak çok önemlidir. Haftada en az 3 gün ve günde 45 dakikalık bir yürüyüş, yüzme ve fitness yapılabilir.