Güncelleme Tarihi:
Yemek bir ikincisidir. Kimi çocuk az yer, kimi çocuk yemek seçer. Velhasıl anneler sürekli yedi, yemedi diye şikâyet eder.
Ardından tuvalet eğitimi gelir. O biter, bu sefer anaokulu başlar. Onu ilkokul takip eder.
Benim tecrübem şimdilik buraya kadar. Sanırım ileride bunlara ergenlik, cinsellik, vesaire gibi henüz hâkim olmadığım konular da eklenecek.
Ben anneliğin, şimdiye kadar eriştiğim mertebeler arasında en tatmin edicisi olmakla birlikte, hayattaki birçok şey gibi tozpembe olmadığına inanıyorum. "Annelik her zaman tozpembe değil" benim mottom haline geldi. Beni aşan bir olgu annelik. Bütün zamanımı ona da ayırsam, maddi-manevi tüm kaynaklarımı ona da akıtsam çözemediğim bir sürü yönü var. Nitekim çocuk büyütmek, bir insan yetiştirmek zor iş.
Annelerin söylenmeleri bitmez. Nasıl bitsin ki? Çocuğun bir derdi biterken diğeri başlıyor. İki çocuklu halimle "Hayat nasıl?" diye soranlara yanıtım "Kolaylaştıkça zorlaşıyor, zorlaştıkça kolaylaşıyor" oluyor.
Kısacası, dertlerin biri bitiyor, biri başlıyor.
Ama bazı durumlar var ki, "Bu da dert mi?" diye sorgulatıyor insana.
Geçtiğimiz bayram haftasında, her bayramda olduğu gibi bir yığın insan hayatını kaybetti bu ülkede. Ben diyeyim trafik canavarı aldı, siz diyin trafik terörü katletti.
Kaynaklara göre 175 kişinin öldüğü, 765 kişinin de yaralandığı bayram haftası boyunca nice ocaklar söndü, nice evlere ateş düştü. Bunlardan biri de bizim bir arkadaşımızın eviydi. 3.5 yaşındaki kızıyla birlikte trafik kazasında yitirdiğimiz arkadaşımız geride kucağında 40 günlük bebeğiyle karısını bıraktı.
İşte bu olay bana hayatımdaki "dertleri" yeniden gözden geçirmem gerektiğini, sahip olduklarımı öncelik sırasına dizmemi hatırlattı.
Olayı öğrendiğimiz günden beri bir başka bakıyorum çocuklarıma. Son bir haftadır geceleri birkaç kere uyanmak koymaz oldu. Dün sabah Derin oğlum güne saat 5 buçukta başlamaya karar verdiğinde normalde vereceğim tepkinin aksine, sarıldım ona, oynadım onunla. Daha bir sabırlıyım son günlerde, daha anlayışlıyım. Uykusuzlukmuş, yemek yedirmekmiş, televizyon seyretmiş/seyretmemiş, bunlar da dert mi der oldum. Sağlıklı olsun, yanımda olsun, başka bir şey istemiyorum.
Biliyorum, bir süre sonra eskiye döneceğim. Yine uykusuzluğa yenik düşecek, sabırsızlığıma teslim olacağım. Yine çocuklarıma sesimi yükseltecek, belki gereksiz çıkışlar yapacağım. Ama belki, sanırım, aklımın bir köşesinde yer edecek bu olaydan öğrendiklerim: İnsan önceliklerini gözden geçirmeli.
Sizlere salık vermek değil niyetim. Herkesin derdi kendine elbet. Kimsenin durumunu küçümseyecek değilim. Her birimiz nelerle uğraşıyoruz, çeken bilir. Ancak bazen bir geriye çekilip, elimizdekilere bir bakıp içinde bulunduğumuz hal ne ise, o hale bile şükredebilmek lazım.
Hayatın neler getireceği -ya da götüreceği- hiç belli olmuyor. Birkaç saniye içinde her şey değişebiliyor. Bir bakıyorsunuz ki az önce var olan artık yokmuş.
Blogger Elif Doğan