Güncelleme Tarihi:
‘HER GÜN OKUL BİTENE KADAR KAPIDA BEKLİYORDUM’
Üç yaşındayken kreşe gitmeye başlayan Ozan da dışlanmaya ve akran zorbalığına maruz kalan çocuklardan biri. Ozan’ın yaşadıklarını annesi Gözde Hanım şöyle anlattı:
“Oğlum kreşe başladığında üç yaşındaydı. O zamana kadar hep benimleydi. Parka beraber gidiyor, aile üyelerimizle görüşüyorduk. Oğlum ev ortamını seviyor, dışarıda bir mekâna gittiğimizde ise çok huysuzlanıyor, bizi pişman ediyordu. Şartları uyan bir iş teklifi alınca ve oğlum da artık kreş yaşına gelince yaşıtları ile vakit geçirmesinin onun için iyi olabileceğine karar verdik. Kreşe başladığında bu durumu aşar diye düşündük ama yaşıtlarının onu dışlayacağını hatta zorbalık yapacağını hiç tahmin etmemiştik.
Okula başladıktan sonra alışma süreci diğer çocuklardan biraz daha uzun sürdü ve benim okul bitimine kadar kendisini kapıda beklememi istedi. Bu durum yaklaşık bir ay kadar sürdü. Tabii öğretmenleri ile hep iletişim halindeydik ve onu üzmeden bana olan bağımlılığını ortadan kaldırmak için uğraşıyorduk. Başta tüm gün beklerken saatleri yavaş yavaş azaltmaya başladım ve bir süre sonra da kendi başına okulda kalmayı kabul etti.
‘YAŞADIKLARINI OYUN OYNAYARAK ÖĞRENEBİLDİM’
Ancak yine de sınıfta yaşıtlarına yanaşmıyor, oyunlara dahil olmuyordu. Öğretmenlerinin teşviki ile aktivitelere katılıyordu. Bu durum bir süre sonra bazı çocukların dikkatini çekti ve Ozan’ı kendi istekleriyle aralarına almamaya başladılar. Öğretmen bütün çocukları gruplara ayırıp etkinlik düzenliyor, Ozan’ın grubundakiler ona “Seni istemiyoruz” diyor ve iletişimi kesiyordu. Tabii bunları öğrenmek pek kolay olmadı. Oğlumu kreşten almaya gittiğimde bana sık sık “Yarın gelmeyeyim evde beraber duralım”, “Ben okulu sevmiyorum” gibi cümleler kuruyordu. Başta bunu pek önemsemedim ama iş ağlayarak kreşe gitmeye varınca Ozan’la konuşmaya çalıştım. Ama bana hiçbir şey anlatmadı. Ben de öğretmenlerle görüşme rica ettim. Ozan’ın içine kapanık ve çekingen olduğunu fakat onu dahil ettiklerini söylediler. Ama gözden kaçan bir şeyler vardı buna emindim. Ağlama krizlerinin tek sebebi bu olamazdı. Biraz araştırdım ve oğluma nasıl yaklaşmam gerektiğine dair sayısız yazı okudum. Oyun oynama taktiği kafama çok yattı.
Bir gün okul çıkışı Ozan’a “Hadi seninle kreş oyunu oynayalım, ben Ozan olayım sen de seçtiğin bir arkadaşın ol” dedim. Çok hoşuna gitti, başladık oynamaya. Oynadıkça çok şaşıracağım şeyler duymaya başladım. Ben Ozan olarak “Ben de sizinle oynayabilir miyim?” diyordum, o ise “Hayır senin gibi eziklerle oyun oynamak istemiyoruz” cevabını alıyordum. Bu ve bunun gibi çok fazla cümleye, davranışa, zorbalığa maruz kalmış meğer. Öğretmenlerine de anlatmamış. Maalesef onlar da yeterince gözlemleyip fark edememişler. Tüm bu olanı biteni öğretmenlere anlatınca çok şaşırdılar ve önce bizi ardından zorbalık yapan üç dört çocuğu ve ailelerini okulun pedagoguna yönlendirdiler.
Hem Ozan’ın hem de diğer çocukların bir uzman ile düzenli görüşmesi durumu kontrol altına almamızı kolaylaştırdı. Yaşananların ardından çok zaman geçmeden Ozan da okulu sevmeye, arkadaşları ile kaynaşmaya ve daha girişken olmaya başladı. Şimdi sekiz yaşında ve inanılmaz aktif, konuşkan bir çocuk. Herkesle kolayca iletişim kurabiliyor. Fakat o dönem maruz kaldığı zorbalığı profesyonel şekilde ele alamasaydık belki de şimdi okuldan tamamen nefret eden içine kapanık bir birey olacaktı.”
* * * * *
Ozan’ın kreşe başladığında yaşadıkları aslında sandığımızdan çok daha fazla çocuğun başına geliyor. Bazen akranlar birbirine fiziksel şiddet dahi uygulayabilecek noktaya varabiliyor, zorbalığa maruz kalan çocukta okuldan uzaklaşma, yalnızlaşma ve ömür boyu sürecek travmalar meydana gelebiliyor.
Bu noktada ebeveynlerin ve öğretmenlerin gözlemleri, duruma yaklaşımları ve müdahaleleri büyük önem taşıyor. Okula uyum sağlama, dışlanma, akran zorbalığı hakkında hem ailelerin hem de eğitmenlerin mutlaka bilmesi gereken 7 soruyu Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Öğretim Görevlisi Merve Mercan yanıtladı.
1- BİR ÇOCUĞUN BAŞKA BİR ÇOCUĞU DIŞLAMASI TAM OLARAK NEDİR? BU BİR AKRAN ZORBALIĞI MIDIR?
Akran zorbalığı sözel, fiziksel ya da ilişkisel anlamda karşımıza çıkabiliyor. Ancak bir davranışa zorbalık diyebilmemiz için davranışın sürekli olması, kasıtlı olması ve eşit olmayan güç ilişkisi olması gerekir. Dolayısıyla bir çocuğun başka bir çocuğu onda olan veya olmayan özelliklerden dolayı sabit ve sürekli şekilde dışlaması ilişkisel akran zorbalığıdır diyebiliriz.
2- BİR ÇOCUK BAŞKA BİR AKRANINA KARŞI NEDEN DIŞLANMA DAVRANIŞI SERGİLER?
Yapılan araştırmalar özellikle okula yeni başlayan çocuklar arasındaki bu durumun nedeni olarak dışlanan çocuklarda görülen olumsuz sosyal davranışlar, saldırganlık, korku ya da kaygılı olma, anneye aşırı bağımlı olma, duygu düzenleme becerilerinin olmaması, dil gelişiminde yaşanan güçlükler, öğretmenle olan olumsuz ilişki gibi faktörler olduğunu gösteriyor.
3- EBEVEYNLER ÇOCUKLARININ DIŞLANDIKLARINI NASIL ANLAYABİLİR?
Okula yeni başlayan çocukların bir kısmı sorunsuz bir adaptasyon süreci geçirirken bir kısmı okula uyum sorunu yaşayabiliyor. Okula uyum sorunu yaşayan çocuklarda da bu sorunun bir hafta ile bir ay arası bir sürede azalarak sona ermesini bekliyoruz. Ancak bu süre geçmesine rağmen uyum sorununun hiç azalma göstermemesi, çocukta olumsuz davranış değişiklikleri, okula gitmek istememe, arkadaşları, okul ve öğretmen ile ilgili olumsuz konuşmalar, baş ve karın ağrısı gibi psikosomatik belirtiler çocuğun okulda dışlandığı ihtimalini düşündürebilir.
4- DIŞLANAN ÇOCUK VE EBEVEYNLERİ NELER YAPMALI?
Ebeveynler süreç başladıktan sonra okul ile sürekli iletişim halinde olmalı ve iyi birer gözlemci olup çocuktaki ipuçlarını iyi okumalıdır. Durum fark edildikten sonra ise öğretmen ile takibi yapılmalı ve ortak tutum geliştirip dışlanma durumunun önüne geçilmesi için hedefler belirlenmelidir. Çocuğun anlaşıldığını hissetmesi, sosyal becerilerini geliştirmek için destekleyici ortamlar hazırlanması, ilgi duyabileceği bir hobi edinmesi, okulda nispeten iyi iletişim kurduğu arkadaşları ile okul dışında mümkünse ailelerin de dahil olduğu aktiviteler planlanması, gerekirse profesyonel desteğin gözden geçirilmesi fayda sağlayabilecek çözüm önerileri olarak sayılabilir.
5- AYNI ZAMANDA ÇOCUĞU BİR BAŞKA AKRANINI DIŞLAYAN, ZORBALIK YAPAN EBEVEYNLER DURUMA NASIL YAKLAŞMALI?
Ebeveynler çocuğunun mağdur olmasını da zorba olmasını da çok kolay kabul edemeyebiliyorlar. Ancak mağdur çocuğun ebeveynleri çocuklarının daha fazla zarar görmesini önlemek adına çözüm için daha iş birlikçi yaklaşım gösterebilirken zorbalık yapan çocuğun ebeveynleri bu konuda bir sorumluluk hissetmeyebiliyorlar. Bu nedenle bu çocukların ebeveynleri için atılması gereken ilk adım durumu kabul edip sorumluluğu üstlenmek diyebiliriz.
Ardından empatik ve destekleyici bir tutumla zorbalık davranışının altındaki nedenleri araştırıp, bu nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik bir yol haritası belirlenebilir. Bu süreçte aile içi açık ve olumlu iletişim, çocuğa olumlu rol model olma, öğretmen ile sürekli iletişim ve iş birliği halinde olma, çocuğun duygu düzenleme ve sosyal becerilerinin gelişimi için destek alma, olumlu davranışlarının pekiştirilmesi, olumsuz davranışlarının sonuçlarının sorumluluğunu almasının sağlanması, okul dışı grup aktivitelerine katılım, duygusal zekâ gelişimini destekleyici aktiviteler sürecin daha kolay yönetilebilmesi için önem arz eder.
6- BÖYLE DURUMLARIN ÇOCUKLARIN GELECEKTEKİ EĞİTİM HAYATLARINA ETKİLERİ NELER OLABİLİR?
Okula uyumda güçlük çeken, akran zorbalığına uğrayan çocuklarda ilerleyen yıllarda akademik başarısızlık, okuldan kaçma davranışları, akademik benlik saygısında düşüş, konsantrasyon sorunları, sosyal öğrenme fırsatlarını kaçırma, iletişim ve iş birliği sorunları, gelişimsel gerilik, eğitim faaliyetlerine düşük katılım ve motivasyon eksikliği gibi sorunlar görülebilir.
7- BURADA ÖĞRETMENLERE DÜŞEN GÖREVLER NELER?
Okul, aile ve çocuk üçgeninde öğretmenlerin rolü oldukça önemli. Öğretmenin tüm çocuklarla eşit ve olumlu iletişim kurması, sınıf içi iletişim ve etkileşimi düzenli olarak gözlemlemesi, sosyometri gibi tekniklerle takip etmesi, sınıf yönetimi ile ilgili yetkinliğinin olması fiziksel zorbalığa göre anlaşılması güç olan ilişkisel zorbalığın anlaşılmasında kilit rol oynar. Her iki gruptaki çocuk için de öğretmen, çocukların aileleri ile durumu düzenli ve sürekli olarak paylaşmalı ve iş birliği yapmalıdır.
Yapılan araştırmalar öğretmenin sınıf ortamında kullandığı olumlu davranışların öğrencilerin kişilerarası problem çözme becerilerine katkıda bulunduğunu, öğretmenin problem yaşadığı öğrencilerin ise sınıf ortamında akranlarıyla problemler yaşayabildiğini gösteriyor. Dolayısıyla öğretmenlerin herhangi bir çocukla kurdukları iletişimin çocuğun akranları arasındaki sosyal konumunu belirlediğini unutmaması gerekir.
Bu doğrultuda öğretmen sınıf iklimini gözlem ve sosyometri gibi tekniklerle sürekli olarak takip etmeli, akran ilişkilerinin geliştirilmesi konusunda destek olmalı, öğrenci merkezli öğrenme ortamları oluşturmalı ve ailelerle sürekli iletişim ve işbirliği halinde olmalı diyebiliriz.