Güncelleme Tarihi:
Nabız, kalbin kasılması sırasında aorta attığı kanın el bileği, dirsek içi, kasık, şakak, ayak bileği gibi damarların yüzeysel seyrettiği yerlerde damar duvarına yaptığı basıncın deri üzerinden hissedilmesidir. Nabız sayısı kalbin bir dakika içinde kaç kez kasıldığını yani kalbin dakikadaki atım hızını gösteren sayısal bir değerdir. Bu, kalp çalıştığı sürece devam eden bir döngüdür. Kişinin yaptığı aktiviteler, yapılan egzersizler, duygudurum düzeni, bedenin o an bulunduğu pozisyon, sahip olduğu kilo, düzenli kullanılan bazı ilaçlar, sağlık durumu, hava sıcaklığı ve havadaki nem oranı gibi birçok faktör nabız sayısını etkiler. Yaş arttıkça dakikadaki nabız sayısı düşer.
Nabız hızı kadınlarda erkeklere göre dakikada yaklaşık 7-8 atım daha fazla, uzun boylu ve zayıf kişilerde ise kısa boylu ve şişman kişilere göre daha yavaştır. Düzenli spor ya da sürekli egzersiz yapanlarda kalp atış hızı bir dakikada 60’ın altında olabilir. Sedanter yani hareketsiz yaşayanlarda ise hem istirahat nabzı daha yüksektir hem de egzersiz yaptıklarında nabız kısa sürede hızla yükselir. Bu durum efor kapasitesini azaltan bir durumdur. Günlük hayatta pek hareket etmeyen kişilerin eforla daha çabuk yorulmalarında bu durum etkilidir.
Dakikadaki nabız sayısının;
Hem düşük hem de yüksek kalp hızları tamamen fizyolojik yani olması gereken bir durum olabileceği gibi önemli bir rahatsızlığın göstergesi de olabilir. Hızlı nabız yani kalbin fazla çalışması kalbin daha fazla enerji tüketmesine yol açar. Çok yüksek kalp hızları tansiyon düşüklüğüne ve hatta bayılmaya yol açabilir. Yine uzun dönemde kalbin kasılma fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir. Sadece yüksek kalp hızına bağlı kalp yetersizliği oluşabilir. Bu durumlar genelde tedavi edilmeyen, yüksek kalp hızıyla seyreden ritim bozukluklarında gözlenir. Çok yavaş kalp hızları da vücuda dakikada pompalanan kan miktarını azaltarak beyne ve diğer organlara az oksijen gitmesine ve buna bağlı bayılma, bayılacak gibi olma, halsizlik, baş dönmesi, çabuk yorulma gibi şikayetlere yol açabilir.
Hareket etmek, spor yapmak, duygusal durum, karnın aç ya da tok olması, hava sıcaklığı, günlük kafein veya sigara tüketimi gibi pek çok faktör nabzı etkiler. Örneğin spor esnasında vücudun daha fazla kana ihtiyacı olması sebebiyle nabız artarken, endişe duyulduğunda sempatik sinir sisteminin aktivasyonu yani adrenalin artışı kalp hızını artırır. Kafein ya da nikotinin direk kalbi uyarıcı etkileri bulunmaktadır. Yüksek ateş, kansızlık, hipertiroidi yani tiroit hormon fazlalığı gibi durumlar da nabzın artmasına yol açabilir. Kullanılan bazı ilaçlar nabız hızını etkiler. Bazı soğuk algınlığı ilaçları, kafein içeren ağrı kesiciler nabız sayısını artırır. Çevresel faktörler de nabız sayısı üzerine etkilidir. Ortam ısısında yükselme ya da vücut sıcaklığındaki yükselme nabız hızını artırır. Vücut sıcaklığındaki her 0.6 derecelik sıcaklık artışı, nabız hızını da 7-8 atım artırır. Tüm bunlar dışında kalp yetersizliği olan hastalarda ya da ritm bozukluğu sırasında istirahat nabzı yükselir.
Nabız atımının en kolay hissedildiği alan radial arter (atar damar), ön kolda bileğin iç kısmında bulunur. Hasta yatar pozisyonda ise nabız sayımı yapılacak kol gövdeye paralel olacak biçimde vücudun yanına uzatılır. Oturur pozisyonda ise nabız ölçümü yapılacak kol, göğüs üzerine yerleştirilir. Nabız almak için işaret, orta ve yüzük parmak uçları radial arter üzerine konur. Nabız atışlarını hissedinceye kadar parmak uçları arter üzerine bastırılır. Atımlar net hissedildiği anda 1 dakika içerisindeki nabız ritmi değerlendirilir. Bu yöntemle kişi kendi nabzını ölçebilir ya da günümüzde dijital tansiyon aletleri de eğer cihazda bir problem yoksa doğru bir şekilde nabız değerini vermektedir. Doğru yanıtı almak için kişinin bir süre dinlenmesi o sırada kimseyle konuşmuyor olması, en az yarım saat öncesinde çay, kahve veya sigara tüketmemiş olması, gergin ve stresli olmaması önemlidir.
Nabız, kalp atımlarının atar damarlarda hissedilmesidir. Kalbin dakikadaki her bir kasılarak kan pompalaması bir kalp atımı demektir ve bu atım yüzeysel atar damarlarda nabız olarak hissedilir. Herhangi bir ritim problemi yok, yüzeyel damarlar nabzı hissetmeye uygun ve doğru bir şekilde sayılıyorsa kalbimiz dakikada nabız sayımız kadar vücuda kan pompalıyor anlamına gelir. Ancak bazı ritim bozukluklarında kalp atım hızı daha fazla iken nabız daha düşük sayılabilir. Bazı kasılmalar yüzeyel damarlarda hissedilmediğinde bu durum oluşur. Bu ritim bozukluklarının başında kalbin düzensiz ve hızlı çalıştığı kalpte oluşan her atımın yüzeyel damarlara yansımadığı atriyal fibrilasyon gelir. Yine esktrasistol denilen hastalar tarafından tekleme olarak hissedilen durumda da nabız sayısı ile kalp atım sayısı farklı bulunabilir. Bu ritim bozuklukları dışında ve tabi eğer doğru sayılıyorsa nabız sayısı ile kalp atım sayısı genellikle eşittir.
Nabızla ilgili bir sorundan şüpheleniliyorsa ilk yapılacak tetkik muayeneden sonra elektrokardiyografi çekmektir. EKG olarak da bilinen bu yöntemle kalbin ritmi yani elektriksel aktivitesi kısa sürede değerlendirilir. Bu test kalp ve kalbin ritmi ile ilgili önemli bilgiler verir. Ancak sadece işlem sırasında oluşan ritim bozukluklarını gösterir. Bu nedenle her zaman yeterli olmamaktadır. Ritim bozukluğundan şüphelenilen hastalarda uzun süreli ritim holter kaydından elektrofizyolojik çalışmaya kadar uzanan bir yelpazede tetkik gerekebilmektedir. Hangi hastada hangi tetkikin isteneceğine; hastanın şikayetleri, risk faktörleri, kalpte yapısal bir hastalık bulunup bulunmaması gibi birçok faktör göz önünde bulundurularak karar verilir. Nabız sayısına etki eden ritim bozuklukları tedavisinde hayat tarzı değişikliği, ilaç tedavi seçenekleri ya da kalp pili takılması, ablasyon gibi girişimsel tedavi yöntemleri yer alır. Her hastada farklı tedavi seçeneklerinden biri veya daha fazlası gerekebilir. Ritim bozukluğu olan hastaların düzenli takibi gerekmektedir.