Güncelleme Tarihi:
Rahimde oluşan miyomlar, genellikle doğurgan kadınlarda görülüyor. Hamilelikle birlikte salgılanan östrojen miktarındaki artışla miyomlar daha hızlı büyüyor. Bu durumda, başta rahim olmak üzere mesane ve rektum gibi diğer organlarda büyümeye bağlı baskı ile zarar verebiliyor ya da organla ilgili şikâyetlere yol açabiliyor. Menopoza giren kadınlarda ise vücuttaki östrojen hormonunun azalmasıyla miyomların, yavaş yavaş küçüldüğü görülüyor.
Rahim duvarında yerleştikleri yere göre miyom belirtileri değişebilir. Ancak hastaların çok sık karşılaştığı miyom belirtileri şöyle sıralanabilir:
Miyomlar için tanı yöntemleri ultrason, rahim biyopsisi, MR ve rahim içi miyomların tespiti için histeroskopi olarak sıralanır.
Birçok miyom oluşumunda özellikle de rahimin dış duvarına ait olanlarda herhangi bir tedaviye ihtiyaç bulunmuyor. Çünkü bu tür “subseröz” olarak tanımlanan miyomlar, belirti ve şikâyete neden olmuyor. Rahim yatağına yakın ya da rahim adalesi gibi kişiyi rahatsız edecek yerlerde yerleşen miyomlar, cerrahi ve cerrahi olmayan yöntemlerle tedavi edilebiliyor. Cerrahi olmayan yöntemler arasında, rahimi besleyen damarların embolizasyonu (radyolojik girişim ile damar içine tıkaç konularak miyomun kan yoluyla beslenmesinin engellenmesi) uygulanabiliyor.
Laparoskopik olarak yapılan miyomektomi operasyonunun göbek deliğinin altında ve kasık bölgesine yakın konumdan 1 cm’lik kesilerden yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Orhan Ünal, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Kesinin küçük olması sayesinde hasta, operasyondan sonra yaşadığı ağrılarının hafiflediğini ve daha az ağrı kesici kullandığını söylüyor. Bu nedenle hastanın uygunluğuna bağlı olarak miyom ameliyatının kapalı yöntemle yapılması tercih ediliyor. Ancak miyom çok büyükse veya dejenere olma olasılığı veya kötü huylu dediğimiz sarkom çıkma ihtimali MR ya da ultrason ile belirtilmişse kanserin yayılması olasılığı nedeniyle açık ameliyatı tercih etmek gerekir.”