Güncelleme Tarihi:
Ebru’nun eşi, Ada ve Batu’nun babası ünlü tiyatro oyuncusu Levent Üzümcü ile ailesi ve iş hayatı üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Levent Üzümcü ödüllü çalışmaları, 20 yılı geçen oyunculuk kariyeri boyunca her daim kaliteli işler içerisinde yer almış bir oyuncu. Çevresine ve toplumsal olaylara duyarlı bir insan olan Levent Üzümcü ile yaptığımız keyifli sohbeti beğeneceğinize eminim.
2 erkek çocuğuna baba olmak nasıl bir duygu?
Evimiz baya hareketlidir, duygular da hareketlidir. 2 erkek çocukla yazla kışı aynı anda yaşarsınız.
Söylenildiği gibi erkek çocukları çok hareketli mi?
Öyle. Mesela Batu, Ada kadar hareketli değil ama Ada haraketlenince Batu da ona eşlik ediyor haliyle.
Okuduğum kadarıyla 3 çocuk istiyorsunuz ve evlat edinmek gibi bir düşünceniz var. Doğru mu?
Öyle bir planımız var. Bütün evlatlarımıza pozitif ayrımcılık yapmadan sağlayabileceğimiz bir hayat ve bunu yaratabileceğimiz hayat şartları oluşmadıkça düşünmüyoruz. Bunu her zaman yapabiliriz. Bu mantıkta istediğimiz şey, çocuklarımıza eşit davranabileceğimiz bir ortam oluşturmak. Çünkü ikimiz de pozitif ayrımcılığa çok yatkınız. Zaten sevgiyi eşit veriyoruz, bütün her şeyi eşit vermeliyiz.
Ünlü bir oyuncusunuz ve çekimler, oyunlar derken çok yoğunsunuz. Bu noktada ailenize, çocuklarınıza yeterli zamanı ayırabiliyor musunuz?
Ayırmadığım zamanlar çok stresli oluyorum, her yere saldırıyorum. Çocuklarımla harcayacağım zamanlar önemli. Zamanımı çocuklarımdan ayrı geçiriyorsam ve o durum içinden çıkılmaz bir hal aldıysa, çevremdeki herkese baya çektiriyorum diyebilirim. İyi bir gelecek sadece maddi bir şey değildir, aynı zamanda manevi bir şeydir diye düşünerek hareket ediyorum. Biz her zaman şunu söylüyoruz: “Evini aldın, arabanı aldın, hadi şimdi bir ev daha al.” Hep bunları söyleyerek insanları doyurulamaz bir açlığa doğru itiyoruz.
Eşiniz Aile ve Evlilik Terapisti. Ev içerisinde bu avantaj hayatınızı kolaylaştırıyordur sanırım...
Psikoloğumuzu çok fazla evimize sokmuyoruz. Ebru benim ve çocuklarımın psikoloğu değil, biz bir aileyiz. Çok büyük bir ihtimalle bunun bir etkisi vardır. Yani evinde her zaman bir anne, bir eştir. Ben eve geldiğimde kimseye aktörlük taslamıyorum. Evde onlar benim ailem, ben onların babasıyım.
Çocuklarınızla ilgili konularda eşinizle anlaşmazlığa düştüğünüzde nasıl bir yol izliyorsunuz?
Anlaşmazlığa düşme enerjisini yaşamaktansa, çözümü bulma enerjisini yaşatıyoruz biz. Tabii ki, anlaşmazlığa düştüğümüz durumlar oluyor. Hemen görüp “Problem bu, peki ne yapalım?” diyoruz.
Problemi tartıştığınızda, çözüm odaklı bir şeye varamıyor, problemde kalıyorsunuz. Onlar senin çocuğun, ötesi olabilir mi bunun? Konuları tartış ama kişiselleştirme! “Hangi okula gidecek, üstüne bunu alalım mı, hangi sporu yapmalı?” gibi milyon tane şey bulunabilir tartışmak için. Zaten tartışma içlerinde varsa çocuk bahane ailelerde. Bu yüzden biz probleme takılmadan çözümü konuşmaya başlıyoruz.
Evlilikleri çocuktan önce ve çocuktan sonra diye ayırmak mümkün mü?
Evliliğim için rahatlıkla söyleyebilirim; evlenmeden önce büyük bir rahatlık ve özgürlük vardı. Evlenmeden önce 3 yıl flört ettik. Ada’yı evliliğimizin 6. yılında dünyaya getirdik yani 9 yıl birbirimizi yaşadıktan sonra çocuğumuz oldu. Rahatlıkla söyleyebilirim, evliliğimizin bir öncesi bir de sonrası vardı. Düşünsenize hiçbir sorumluluğun olmadan kendinden sorumlusun, istediğin yere gidersin, hayatı öyle yaşarsın. Çocuğun olduğu zaman bu durum tamamen değişiyor.
Ailece yapmayı sevdiğiniz aktiviteler neler?
Hareketli aktiviteleri seviyoruz. Sahile inmek, birlikte kaykaya binmek, evde yerlerde yuvarlanmak gibi. Son zamanlarda Batu’yu izlemek çok keyifli olmaya başladı.
Çocuklarınız için hayalleriniz var mı?
Çocuklarımla ilgili planım yok. Hayal derseniz birçok hayalim var; mutlu olsunlar, hayattan zevk alsınlar. Hiçbir zaman böyle bir hayatı yaşama ihtimalleri olmayacak. Bir tane hayatları var, bir tane anneleri bir tane babaları var. Herkes için bu böyle tabii. Onlar bizim mucizelerimiz, umarım onlar için ağrı olmayız. Çünkü her annenin babanın çocukları, onlara dünyanın olağan mucizesidir. Ama her anne baba çocuklara bir süre sonra ağrı ve acı verir.
Biraz da işinizden bahsedelim. Şu sıralar yeni projeleriniz var mı?
Oynadığım 2 tane tiyatro oyunu var. 3 yılda 2 tane oyunda oynadım, o benim için çok mutluluk ve gurur verici bir şey. İki oyunum da hala devam ediyor. Ayrıca bir sinema filmi projemiz var. Türk -Yunan ortak yapımı olacak. Onun henüz zamanı var ama beğendiğim bir proje oldu.
Dizi düşünüyor musunuz?
Dizileri düşünmüyorum. Dizi dediğimiz olay, maalesef hiç kolay değil.
Çekim saatleri ve yorucu olduğu için mi?
Dizi seni senden, ailenden alıyor ve sana para veriyor. Biz Türkiye’de kısa zamanda iş bitirmeyi, pratik olmayı öğrenemedik. Dünyadaki bütün televizyon dizileri aralarındaki reklamlar izlensin diye var. Şirketler reklam verirler ama kimse “Hanım gel reklam izleyelim” demez. “Gel hanım şu diziyi izleyelim” der ve reklamı araya alırlar. Kimse gelip de sanat yapıyorum diye debelenmez. Bir anda bir yönetmen çıkıyor ve günlerce çalışıyorsun, sabahlara kadar çalışıyorsun. Bir süre sonra herkes çıldırmaya başlıyor.
Sayın Levent Üzümcü’ye değerli paylaşımlarından dolayı teşekkür ederiz.
Röportaj: Pınar Eslek
Fotoğraf: Halil Yücer