Güncelleme Tarihi:
O, Laboratuar Fareleri’nin üç biyonik ergeninden en büyüğü, ultra güçlü ve saf insanüstü Adam’ı... Disney XD kanalının live-action komedi dizisinde okul, arkadaşlar ve aileden oluşan “normal” hayatı arasında gidip geliyor. Diğer yandan oyunculuk performansı ile gençlerin sevgilisi haline gelen Spencer Boldman ile dizideki karakterini ve kendisiyle ilgili merak ettiklerimizi sorduk.
Oyunculuk kariyerine ne zaman başladın?
Çok gençken oyunculukla tanıştım. Eski filmlere; 40’ların, 50’lerin filmlerinden hep çok etkileniyordum. Paul Newman’ın Butch Cassidy & The Sundance Kid filmini izlediğimden beri hep oyuncu olmak istiyordum. Devamlı saygı duyduğum, beğendiğim oyuncuların röportajlarını okuyordum. Hepsi tiyatro kökenliydi. Zamanında öğretmenim “A Midsummer’s Night Dream” için beni elemeye aldığında çok heyecanlanmıştım. Ardından beni çok beğendi ve oyunda başrolü bana verdi. Her şey böyle başladı, sonrasında da bir yetenek avcısı ile tanıştım, onun desteği ile oyunculuk kariyerim Los Angeles’ta başlamış oldu.
Bu mesleği seçmek isteyen gençlere ne önerirsiniz?
Öncelikle gerçekten oyunculuk yapmak isteyip istemediklerine karar vermeleri ve işin eğlencesinin yanında büyük sorumluluk gerektirdiğini bilmeleri gerekiyor. Odaklanmalı ve çok çalışmalılar.
Türkiye’de Laboratuvar Fareleri’nden sizi tanıyoruz, diziden biraz bahseder misiniz?
Lab Rats ben ve iki kardeşimle alakalı. Bir laboratuarda yaşıyoruz ve hepimiz biyonik insanlarız. İlk defa laboratuar dışına çıkıyoruz ve bizim için sürprizlerle dolu bir dünyada geceleri birer süper kahraman, gündüzleri ise sıradan birer genç olarak yaşıyoruz. Gerçekten harika bir dizi oldu.
Bize rolünüzü anlatır mısınız? Ultra güçlü, saf ve insanüstü bir karakteri oynuyorsunuz, bunlar bir ergenin ortak özellikleri midir?
Oynadığım karakteri çok seviyorum çünkü çok komik. Dizide Adam’ı canlandırıyorum; laboratuar farelerinin en büyüğü benim. İnsanüstü bir güce sahibim. Dizide düşünmeden hareket ediyorum ve kendimi garip durumlara sokuyorum. 16 yaşındayım ve pek ciddi bir karakter değilim; kimsenin beni garip veya aptal bulmasını önemsemeden hareket ediyorum. Bence bu şekilde aslında herkesin içinde olan o garip yana hitap ediyorum. Elimdeki süper güçleri gün içinde saklamam gerekiyor; örneğin okula gidiyorum ve gün boyu normal davranmaya çalışıyorum.
Sizin ergenliğinizde neler oldu? Ergen ebeveyn ilişkileri nasıldı?
Okulun en popüler çocuğu değildim. Sporla ilgilenirdim ve hala ilgileniyorum. Birçok arkadaşım vardı. Ebeveynlerimle aram hep iyi oldu. Annem çok eğlenceli bir kadındır; aynı zamanda çok anlayışlıdır. Gençliğim boyunca neredeyse hiç kavga etmedik diyebilirim.
Los Angeles’ta yaşıyorsunuz, bu şehirde yaşamak nasıl? Mesleğiniz ile yaşadığınız yer örtüşüyor mu?
Los Angeles harika bir şehir... Eğer oyuncuysanız çok daha harika bir şehir çünkü birçok olanağa sahipsiniz; bu hem pozitif, hem negatif bir durum. Kendinizi LA’in renkli dünyasında kaybederseniz bu kariyeriniz açısından hiç iyi olmaz. Los Angeles’ın bir diğer yanı da bir sürü harika restoranı olması; arkadaşlarımla gün sonunda yemek yemek bana çok keyif veriyor.
Spor yapmayı seviyorsunuz, yaptığınız bu sporlardan bahseder misiniz?
Çocukluğumdan beri sporla iç içeyim. Her zaman yürüyüşe çıkmayı, sahile spor yapmayı sevmişimdir. Özellikle kışları kayak ve snowboard yapmayı çok seviyorum. Soğukta yaptığım sporları her zaman tercih ediyorum. Soğukla aram çok iyi.
Spencer Boldman’ın en beğendikleri
Kitap: Harry Potter kitaplarını çok seviyorum. Her zaman ilk çıktıklarında gidip alıyorum ve bitirmeden bırakmıyorum. Çok yaratıcı ve sürükleyici öyküler, kendimi kaptırmadan edemiyorum.
Film: Butch Cassidy & the Sundance Kid en sevdiğim film ama The Avengers’ı da çok beğendim. Galasına davet edilmiştim ve daha ilk izlediğimde çok beğendim. Bence mutlaka izlenmesi gereken bir film...
Renk: En sevdiğim renk yeşil.
Oyuncu: Paul Newman tabii ki... Değişmez favorim ama Leonardo Di Caprio’yu da çok beğeniyorum. Bence çok güzel oynuyor, kendisini çok geliştirdiğine inanıyorum. Özellikle Göklerin Hakimi filminde onu çok beğenmiştim.
Yemek: Yemek yemek hayatımın önemli bir parçası... Sıklıkla arkadaşlarımla dışarı çıkıp birlikte yemek yiyoruz. İtalyan mutfağını beğeniyorum. Makarnalar, ravioliler’i seviyorum. Et yemeyi de çok severim. Güzel bir ızgara eti kim sevmez! Çok nadir fast food da yiyorum ama genelde tercihim sağlıklı yemekler oluyor. Biraz garip ama bazen pizzayı üzerine ketçap döküp yiyorum. Kulağa kötü gelebilir ama tadı çok güzel. En sevdiğim içecek de taze sıkılmış portakal suyu.
Röportaj: Funda Çamözü