Kurt Kanunu’nun Ballı Naciye’si Pelin Akil

Güncelleme Tarihi:

Kurt Kanunu’nun Ballı Naciye’si Pelin Akil
Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2012 10:00

Genç oyuncu ile kariyeri ve ailesi hakkında keyifli sohbet.

Haberin Devamı

İstanbul Üniversitesi’nde müzikal okuyarak oyunculuğa adımını atan Pelin Akil, hem tiyatro oynayıp hem sesini kullanmış. Tiyatrocu Şebnem Sönmez’den eğitim alan Akil, o dönemde Şebnem Hanım’ın yaptığı tek eleştiriyle kendisini alt üst ettiğini ama başarısında bu deneyimin büyük rolü olduğunu belirtiyor. Güzel oyuncu Pelin Akil ile oyunculuk ve oynadığı birbirinden farklı karakterler üzerine sohbet ettik.

Önce Şebnem Sönmez’le yaşadığın deneyimden bahseder misin?

O sıralar biraz tembellik yapıyordum... Bilirsiniz işte öğrencilik hali. Çalışmam gereken oyunlara çalışmadan gidiyordum. Sürekli sahneye çıkıyoruz, tirat oynuyoruz. Şebnem Hoca, bize müzikalden parçalar söylüyor, biz onları oynuyoruz. Yine çalışmadığım bir hafta, beni sahneye çıkardı. Bütün arkadaşlarım oradaydı ve utanarak, çekinerek sahneye çıktım. Hazırlıksız olduğumdan kendimden hiç emin değildim. Oyundan sonra Şebnem Hoca, beni orada o kadar alt üst etti ki, size anlatamam. “Senden hiçbir şey olmaz” dedi. Kendimi kötü hissettim ve başladım ağlamaya.

Haberin Devamı

Ardından ben derslere daha çok çalışmaya başladım. Bu sefer tiratlarıma çalışarak gidiyordum. Sene sonunda iyi bir puanla geçtim. Şebnem Hoca beni yanına çağırdı. “Sen bir tiyatro sınavlarını denesene” dedi. Ben de “Hocam, bana; senden hiçbir şey olmaz demiştiniz” dedim. O çok sevdiğim enerjisi ile hızlıca konuştu benimle; “Sen beni hiç tanımamışsın. Ben sende bir şey görmesem, sana öyle konuşur muyum?” dedi. Şebnem Hanım ışık görmediği öğrenciye hiçbir şey söylemezmiş. Işık gördüğü öğrencisine de ya çok iyi konuşur ya da bana yaptığı gibi onu tersler... Beni böylece motive etti yani.

Sonra ne oldu peki?

Sonra, tiyatroya girdim. İlk sene tiyatro sınavlarını denedim. Zaten müzikal kaynaklıyım, o sahneye alışmaya başlayınca, hani gerçekten ‘sahne tozu yutmak’ diye bir şey var. Daha sonra, sahnede olmayı sevmeye başladım. En sonunda o alkışı almayı, o adrenalini, heyecanı... Ardından Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nü yüzde 100 burslu kazandım. Şu an 3. sınıf öğrencisiyim. Tiyatroya o şekilde başladım. Sonrasında reklam filmleri geldi.

Haberin Devamı

Ardından Rent Müzikali’nde oynadım. Broadway’de oynanan bir oyundu. Lezbiyen bir karakteri canlandırıyordum. Burada, oyunu Bora Severcan Türkçeleştirdi. Biz oynarken Volkan Severcan, kardeşinin oyununu izlemeye gelmişti. Benim oyunculuğumu çok beğenmiş. O sıralar Mint’e, Arka Sıradakiler projesi için Zehra adında bir karakter yaratılıyormuş. Onun için birini arıyorlarmış. Beni önerdi. Böylelikle Hamdi Alkan ve Birol Güven ile tanıştım. Hamdi Alkan; “Oldu bu iş. Kafamda yarattığım Zehra karakterisin” dedi. Zehra karakteri de, o şekilde aldı ve yürüdü.

  

Kurt Kanunu’nun Ballı Naciye’si Pelin Akil
  

Arka Sıradakiler’i Kurt Kanunu izledi, ardından aynı anda seni başka bir rolde daha izlemeye başladık... 

Haberin Devamı

Kurt Kanunu daha yayınlanmadan TRT için 8 bölüm çekmiştik. Ne zaman yayına gireceğinin belli olmadığı söylendi. Kurt Kanunu’nda oynadığım Ballı Naciye dizinin başrol karakteri. Daha sonra TRT’nin yeni yapımı 80’ler için teklif geldi. 80’lerde yaşayan bir ailenin solcu gelini Seçil buradaki karakter... Aslında ikinci bir proje tercih etmiyorduk. Profesyonel bir oyuncunun tek bir projede olması, her zaman daha iyidir. Dolayısıyla, ikinci bir projeyi, kanal Pelin’i çok istediği için kabul ettim.

Ballı Naciye nasıl bir karakter?

1926 dönemi... Kurtuluş Savaşı’ndan 3 sene sonra, çok karışık bir dönem... Ballı Naciye de isminden de anlaşılacağı gibi, ballı bir kadın. Aslında talihsiz bir kadın ama dönemin koşullarında Ballı Naciye’nin ayakta durabilmesi için ya çok zeki olması ya da kadınlığını kullanarak hayata devam etmesi gerekiyormuş. Ballı Naciye bu özelliklerin her ikisine de sahip.

Haberin Devamı

Seksenler’deki karakter nasıl peki?

Seksenler’deki karakterim bir öğrenci, daha lisede... Üniversiteye girecek, hukuk okuyacak. Çünkü 2012’de avukat olduğunu görüyoruz. Orada yuvarlak gözlüklü, düz saçlı, solcu bir karakter, sivri bir karakter.

İki projede aynı zamanda oynamak zor olmuyor mu?

Kurt Kanunu’nda beni izleyen, Seksenler’de tanımıyor. Çünkü ikisi de çok farklı karakterler. Seksenler’de İspanyol paça pantolonlar, renkli kıyafetler giyerken Kurt Kanunu’nda ferace giyiyorum. Bazen kapalı, bazen açık... Karakterler gerek dönemleri, gerek kıyafetleri, gerekse karakter özellikleri bakımından çok farklı. İkisinin aynı kişi olduğunu anlamak çok güç.

Haberin Devamı

Pelin Akil deyince 3 tane karakter öne çıktı. Hangi karakter “Ben buyum” ya da “Bunu sevdim” dedirtti?

Üç karakter de benden çıktı. 3 karakteri de çok seviyorum. Hepsinden ufak tefek bir şeylerim vardır. Ama hiçbirisi Pelin değil. Üç karakterden de oynarken, ayrı ayrı şeyler öğreniyorum. Kendimde keşfediyorum yani...

Bir oyuncu her rolü oynayabilir mi? “Ben bunu oynamak istemem” dediğin bir rol var mı?

Bence oyuncular, çalışarak her rolü oynayabilmeli. Fakat tabi ki yapımcılar ‘Bu rol buna daha iyi gider, bu daha iyi oynar’ gibi tercihlerde bulunuyor. Bütün oyuncuların istediği bir şeydir bu; ‘Şu rolü oynamayı çok isterim’ der. Ama o rol gelmez bir türlü. Şanstır bu. Ben mesela, bir dönem işinde oynamayı çok istiyordum. Kurt Kanunu benim için bir şans oldu, keza Seksenler de öyle. Bir oyuncu, tabi ki her rolü oynayabilmeli.

Peki, hayalinizdeki rol hangisi?

Şimdi düşünüyorum da, bir aksiyon filminde, öyle bir projede oynamayı çok isterim. Mesela Tomb Raider gibi bir ajanı oynamayı çok isterdim ya da herhangi bir hastalığı olan bir kızı... Şizofreni olabilir, kanser hastası olabilir. Onun, o sürecini, filmin başından sonuna kadar görmek...

İki dizi arasında yoğun bir tempo olmalı... Bir de tiyatro var değil mi?

Bu tempo tercih meselesi biraz... Dediğiniz gibi Haldun Dormen’in yönettiği Marika’nın Serveti oyununda oynuyorum. Böyle çok fazla işte çalışıyorsanız sizin ve çalıştığınız ekibin sistemli ve disiplinli olması çok önemi. Bu konuda şanslıyım ve hiç zorluk çekmiyorum.

Oyunculuk kariyerinde annenin desteği nasıl oldu?

Kariyerimi sağlam adımlarla oluşturmaya çalışıyorum. Mesela ‘başrol oynamalıyım’ diye bir düşüncem yok. Bana yakışacak, bana gelecek ya da yapabileceğimi düşündüğüm, enerjimi vermek istediğim herhangi bir proje olabilir. Annem yaptığım meslekle ve seçimlerimle gurur duyuyor.

           

Kurt Kanunu’nun Ballı Naciye’si Pelin Akil
           

Pelin Akil annesi Senay Bedriye Özgün ve anneannesi Nazmiye Özgün ile...

Peki, sevişme sahnelerinde oynar mısın?

O çok önemli bir konu. Projeye bağlı, senariste bağlı, kadroya bağlı… Bazıları sadece kamera arası sohbetleri için, gişe için oluyor. Gerçekten proje için gerektiğine inanıyorsam oynarım. Sadece para kazanmak maksatlı çekilen bir sürü sinema filmleri var. Öyle filmlerde tabi ki oynamam.

Bazen bir rol için, fragmanlardaki 2 saniyelik bir sahne için oyuncular soyunuyor...

Benim Arka Sıradakiler projesinde çok fazla öpüşme sahnem var mesela. Hatta tecavüze uğrayan bir kızı bile oynadım orada. Tecrübeleriniz sonucu anlıyorsunuz ki, ‘Neden, bu sahne çok gerekli mi?’ diye sorguluyorsunuz ve bunun hakkında konuşan biri oluyorsunuz. Gerçekten o sahne gerekiyorsa, o projede gerçekten yer alması gerekiyorsa oynarım tabi ki, bu benim mesleğim.

Bu gerekliliğin içinde reyting de var mı?

O, beni alanım değil. Ben gerçekten düzgün adımlarla ilerlemek istiyorum. O da bir seçenek. Görüyoruz bir sürü, boy boy çıplak poz veren insanlar var. Yani benim seçeceğim yol, hiçbir zaman o olmayacak. Ben, eğer oyunculuğumla bir yerlere geleceksem geleceğim.

Annenle ilgili bir duygusal anınızı paylaşır mısın?

Öğrencilik dönemimde kredi kartım falan yoktu. Sadece nakit para taşıyordum. Bir gün minibüse bindim. Para vermek için cüzdana elimi attığımda para olmadığını fark ettim. Hemen annemi aradım, telefonun diğer ucundan ne yapacaksa... Sinirlerim bozulmuş, ağladım ağlayacağım. Annem ‘cüzdanının şu cebine bak’ diye hiç kullanmadığım bir cebi söyledi. Cebi açtığımda küçücük katlanmış 5 lira buldum.

Röportaj: Funda Çamözü

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!