Güncelleme Tarihi:
Kronik yorgunluk sendromunun son 10-15 yıldır gündemde olduğunu söyleyen Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cebrail Kısa, bu sendromun özellikle 30’lu yaşlardan sonra, çok yoğun veya vardiyalı çalışanlarda, stres yükünün yoğun olduğu sektörlerde ve ayrıca başarı odaklı ve yoğun beklentilerin olduğu durumlarda ortaya çıktığını anlattı.
Bu sendromun diğer isminin de tükenmişlik sendromu olduğunu belirten Prof. Dr. Cebrail Kısa, “Kişiler bu hastalığı fark edemiyorlar. Belirgin bir şekilde bıkkınlık, uykuda bozukluk, dikkat eksikliği, bedensel şikâyetler, bulantı, kusma, halsizlik, kaslarda gerginlik, sabah kalktıklarında işe gitmekle ilgili yoğun problem yaşıyorlar. Kronik yorgunluk sendromu belirtileri, majör depresyon ve anksiyete bozukluğu belirtileri kadar şiddetli değildir. Anksiyete ve depresif belirtiler daha hafif düzeyde, eşik altı yaşanır. Klinik tabloda ise üretimde azalma, ilişkileri devam ettirmekte zorlanma, insanlarla bir araya gelmek veya evliliğin sorumluluğunu yerine getirmekle ilgili sorunlar yaşanıyor” dedi.
Günümüzde gençlerin de bu hastalıkla karşı karşıya bırakıldıklarını söyleyen Prof. Dr. Cebrail Kısa şöyle devam etti:
“Hepimiz bir yarış ve sınav çağının içerisindeyiz. Üniversiteye hazırlanan gençler yoğun ders çalışmalarından dolayı spor ve hobilerini bırakıyorlar. Anne babaların yoğun baskıları var. İş bulmanın ve geçimin sağlanmasının zorlaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Aynı zamanda evlenmenin ve ilişkiye devam etmenin de zorlaştığı bir dönem. İnsanlar yalnızlığa itiliyorlar ve yalnızlığın içinde de başarıya odaklanamıyorlar. Gençler okulu bitirince iş bulamıyor, iş bulunca verilen ücretin aldığı eğitimin karşılığı olmadığını düşünüyor veya uzun mesai saatlerinde çalışmak durumunda kalıyorlar. Bu yüzden kronik yorgunluk sendromu gençlerde de görülmeye başladı. Hepimiz hobilerimizi, sevdiğimiz şeyleri bırakarak yola devam ediyoruz. İçinde bulunmak istemediğimiz, parası düşük, gelecekte yükselmenin olamadığı bir sistemdeyiz.”
Eskiden geçici bir durum olarak düşünülen kronik yorgunluk sendromunun günümüzde tanı sistemlerinde hastalık olarak geçtiğini belirten Prof. Dr. Kısa “Bazen etrafımızdakiler kronik yorgunluğun geçeceğini söylerler fakat işten ayrılma, boşanma veya herhangi bir sebeple içe kapanma hali üç beş yıl devam ederse süreç intihara kadar varabilir. Kronik yorgunluk sendromunun belirtileri hem psikolojik hem de fiziksel olarak yaygındır. Özellikle kronik hastalığı olanlarda hastalık fiziksel aktiviteyi engelliyorsa, hastalar sürekli hastane döngüsündeyse bu da kronik yorgunluğa ve tükenmişliğe neden oluyor” diye konuştu.
Gerekli görüldüğü takdirde hastalık için rapor da alınabileceğini belirten Prof. Dr. Cebrail Kısa “Kişilerin imkânları varsa istedikleri işlerde çalışabilmeleri, iş yerine kendi durumlarından bahsetmeleri ve gerekirse ‘kronik yorgunluk sendromu’ için bir psikiyatr raporu almaları gerekir. İş yerlerindeki çalışma saatleri, özellikle vardiyalı çalışma şekli söz konusuysa, vardiyanın bir gün arayla değil de 3-4 ay arayla değiştirilmesi gerekir. Çünkü uyku-uyanıklık döngüsünün sürekli değişmesi bir problemdir” dedi. Hobilere zaman ayırmak gerektiğinin üstünde duran Prof. Dr. Kısa, “Kişiler gülümseyebildikleri, yapmaktan hoşlandıkları şeyleri yapmalılar. Bunun için zaman ayırmalılar. Hobi olarak enstrüman çalabilir, spor etkinlikleri, fotoğrafçılık, yürüyüş veya meditasyon yapabilirler. Ben bir şey tavsiye etmiyorum, diyorum ki; çocukluğunuzda yapmak istediğiniz bazı şeyler mutlaka vardır. Para, iş veya zamansızlıktan dolayı da bıraktığınız hobileriniz vardır. Herkes yaptığı işi sevmeyebilir ama çalışma saatleri dışında yapıldığında iyi hissedilen etkinliklere mutlaka zaman ayrılmalıdır. Her şeyden önce kesinlikle olumlu düşünmeyi, hayatı büyük bir kaos olarak görmemeyi ve mesai saatleri dışında kendimize, dostlarımıza mutlaka zaman ayırmayı tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı.
DHA