Güncelleme Tarihi:
Bu dönemdeki en önemli konulardan birine değineceğiz, sanırım bunun adına da kısaca “stok psikolojisi” diyebiliriz. Devlet yetkilileri her ne kadar ülkede her anlamda yeterli ürünümüz var dese de neden acaba 25 kutu makarna alıp çıkanlar var marketten? İsterseniz madde madde insanları bu duruma iten düşünce ve nedenleri sıralayalım…
-“Bir daha evden çıkamazsam”
-“Ürünler maddi olarak değişim gösterirse”
-“Ya herkes her şeyi bitirir de ben bulamazsam”
-“Benim diğer insanlardan bir üstünlüğüm veya farkım olmalı”
“Her yer kapanırsa!”
“İnsanlar da bunu yapıyor, benim geride kalmamam gerekir”
Yukarıda saydığımız gibi birçok düşünce ile gerekli gereksiz evlere stok yapılabiliyor. Ancak şunu bilmemiz gerekir ki, her ne kadar bilinçaltımız evrimsel anlamda önlem almamız gerektiğini söylese de bunu ölçülü bir şekilde yapmalıyız. Çünkü yukarıdaki düşünceler kısır döngü halinde herkese yayılabilir, işlevsel olmayan düşünceler olmasına rağmen doğru düşünceler gibi algılanırsa ihtiyacı olan kişiler maalesef ihtiyacı olmayan kişilerin aldığı malzemeleri bulamayıp zorluk çekebilir.
Savunma mekanizmalarımız çoğu zaman herhangi bir tehditle karşılaştığımızda bizi biriktirme davranışına itebilir. Tıpkı stresli anlarda yemek yemenin artması, bir şeyleri kaybedeceğini düşünen takıntılı kişilerin eskiyen ve kullanılmayan eşyaları bile atmaması gibi… Bu örnekler normal zamanda da görülebilir ancak toplumsal olarak birbirimizden sorumlu olduğumuz şu dönemde daha fazla dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Bu süreçte yaşanan belirsizlikler her ne kadar bizleri kaybetme korkusu ile alma, saklama ve kendini koruma içgüdüleri ile bürünmüş biriktirme davranışlarına sevk etse de bu düşünce ve davranışlarımızın farkına vararak, iç görü kazanarak kendimize yön verebiliriz.
Endişemiz ve kaygımız gayet normal, bu süreçte hatta olması da gerekir ancak daha işlevsel düşünceler ve davranışlar üretecek olsak bunları şu şekilde maddeleyebiliriz…
-Evdeki kişi sayısına göre yetebilecek miktarları hesaplayıp markete gittiğimizde o anın büyüsüne kapılıp fazladan bir şey almamak gerekir. En önemli nokta bu bence çünkü aklımızda yokken bile insanların kapış kapış aldığı bir ürünü alma eğilimine girebiliriz.
-Komşularımızla ilişkilerimizi daha da geliştirerek, iletişimimizi sağlıklı tutarak birbirimize güven verebiliriz.
-Sosyal medyada veya diğer iletişim kanallarında güvenilir olmayan yazı veya ses kaydı gibi kaynağı olmayan bilgilere itibar etmemeliyiz.
-Yine haber kaynağı olarak şu süreçte yetkili bakanlıkları ve kişileri takip etmeliyiz.
-Toplumda yaşayan diğer insanlardan eksik kalacağım, güçsüz kalacağım düşüncelerinin işlevsel olmadığını fark etmeliyiz.
-Bu süreçte kaygının belli bir düzeyde olması gerektiğini ancak sürekli olarak içinde bulunduğumuz bu belirsizliği değil de bu süreç bittiğinde neler yapabileceğimizi hayal etmeli, olumluya odaklanmalıyız.