Güncelleme Tarihi:
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Ahmet İnanır, skolyoz hastalığı ile ilgili önemli bilgiler verdi. Skolyoz, hastaya arkadan bakıldığında düz bir hatta yerleşmesi gereken omurganın sağa veya sola doğru 10 derece üzerindeki eğriliği olarak tanımlandığını belirten Doç. Dr. İnanır, "Tek başına olabileceği gibi, kifoz (kamburluk) ile beraber de görülebilir (kifoskolyoz). Sıklıkla karşılaştığımız skolyoz, daha çok 10’lu yaşlarda ortaya çıkan ve nedeni henüz tam olarak bilinmeyen (idiyopatik) skolyozlar ile anne karnındaki olaylar nedeniyle ortaya çıkan ve doğumdan itibaren bulgu veren doğumsal (konjenital) skolyozlardır. Skolyozun yüzde 80’inde neden bilinmemektedir. Doğumsal skolyoz, kas hastalıklarına bağlı gelişen skolyoz, doku hastalıklarına bağlı gelişen skolyoz, çocuk felci sonrası görülen skolyoz ve bacak-kalça sorunlarına bağlı gelişen skolyoz gibi türleri bulunmaktadır." dedi.
Skolyozun çeşitleri
İdiopatik skolyoz, en sık görülen skolyoz türü olup nedeni tam olarak bilinmediğini vurgulayan Doç. Dr. Ahmet İnanır, "Etyolojisinde genetik ve çevresel faktörler üzerinde durulmaktadır. Nöromusküler skolyoz temel nedeni altta yatan kas ve sinir hastalığına bağlı olan Serebral palsi, polio, meningomiyelosel, muskuler distrofi, tethered kord sendromu sayılabilir. Konjenital (doğuştan) skolyoz anne karnında çocuğun gelişimi sırasında ortaya çıkan omurga anomalilerine bağlı gelişir. Konjenital skolyoz ilk yıllarda hızlı bir ilerleme gösterir. Erişkin idiyopatik skolyozu ise çocukluk yaşlarında ağrısız başlayıp belirtilerini (ağrı, duruş bozukluğu) ilerleyen yaşlarda gösterebilen bir durumdur. Faset eklemlerde dejenerasyon nedeniyle ağrı olabilir. Göğüs kafesi etkilenirse solunum sıkıntıları ve çabuk yorulma görülebiliyor. Erişkin dejeneratif skolyozu ise yaşlanma (50 yaş üzeri) ile birlikte omurgada yıpranma veya osteoporoz sonucu gelişir ve en sık belde gelişmektedir. Erişkin dejeneratif skolyozlu hastalarda sırt ağrısı, bel ağrısı ve sinir sıkışmasına bağlı sinirin dağılım alanı boyunca ağrı (radikülopati) ve güç kaybı gözlenebilir (bel fıtığı tanısı konabilir)" ifadelerini kullandı.
Skolyoz hastalığının belirtileri
Doç. Dr. Ahmet İnanır, skolyozun ergenliğin başlaması ile eğrilikte artma görülmeye başladığının altın çizerek "Tüm hastaların ancak yüzde 10'unda ilerleme görülür. Skolyoz tanısı konulması gözle muayene ederek basitçe yapılabilir, bu nedenle anneler çocuklarını çıplak olarak ve öne eğerek omurgayı dikkatle incelemelidir. Ağrı pek görülmez. Omurganın yana, yan ve öne doğru eğriliği görülebilir, bir omuzun öne veya yukarıya yönlenmesi, kürek kemiklerinin duruşunda eşitsizlik, kalçaların simetrik durmaması, birinci eğriliğe karşı ikincil bir eğriliğin varlığı, sırt veya bel ağrısı, ileri olgularda yorgunluk, nefes darlığı görülebilir." şeklinde konuştu
skolyoz hastalığı neden kız çocuklarda daha sık görülür?
Nedeni tam olarak bilinemese de hastalık kız çocuklarında daha sık görülüğü bilgisini veren Doç. Dr. İnanır, "Skolyoz ergen-genç kızlarda erkeklere oranla 8-10 kat fazla görülmektedir. Ergenlik döneminde her yüz çocuktan üçünün bu sorunla karşı karşıya kaldığı bildirilmektedir. Bu çocukların yüzde 30’unda ailede skolyoz öyküsü olması genetik faktörlerin de etkin olduğunu göstermektedir Kız çocuklarda büyümenin en hızlı yaşandığı dönem olan adetin hemen öncesi riskli dönem olarak kabul ediliyor ve çocuk ne kadar büyüme potansiyeline sahipse o kadar fazla ilerlemesi bekleniyor." dedi.
Skolyoz hastalığını tetikleyen faktörler
Doç. Dr. Ahmet İnanır, skolyozu olan bir çocuğun çanta taşıması artışa neden olabildiğini belirterek; yanlış yatma, oturma, ders çalışma postürleri skolyozu artırıcı etki gösterebileceğini söyledi.
Skolyoz hastalığının tanısı nasıl konulur?
Muayene bulgularına ilaveten radyolojik incelemelerle (röntgen, MRI, BT, skolyozmetre) skolyoz tanısı konulabileceğini kaydeden Doç. Dr. İnanır, "Fizik muayene sırasında, hasta öne doğru eğildiğinde eğrilik belirgin hale gelir. Hafif skolyoz uzun süre belirti vermeyebilir. Okul taramalarında veya röntgen filmlerinde fark edilebilir. En sık görülen belirti duruş bozukluğudur. Bir omuz diğerinden yukarıdadır. Bir kürek kemiği diğerine oranla daha belirgindir. Kalçada asimetri olabilir. Skolyozun derecesi eğriliğin yaptığı açıya göre belirlenir. 10 derecenin altındaki açılar hafif skolyoz olarak değerlendirilir ve pek belirti vermez. 40 derecenin üzerindeki açılar ağır skolyoz olarak değerlendirilir. Ailelerin düzenli olarak yapmaları gereken ve en sağlıklı yöntem, çocuğun sırtı çıplak olarak öne doğru eğilmesi ve omurgasının düz bir hat üzerinde olup olmadığının gözle incelenmesidir." ifadelerini kullandı.
Skolyoz hastalığının tedavisi
Skolyozda omurga eğriliği yaşla birlikte ilerleyebileceğini aynı kalabileceğini veya kendiliğinden düzelebileceğini bildiren Doç. Dr. Ahmet İnanır, sözlerini şöyle tamamladı: "Skolyoz tedavisinde eğriliğin derecesi, skolyozun tipi ve kemik gelişiminin derecesi önem arz eder. Tedaviye erken başlamak için tanının erken konulması skolyoz tedavisinde oldukça önemlidir. Omurga eğriliğinin en hızlı ilerleyebileceği dönem ergenlik dönemindeki 'hızlı boy uzaması' dönemidir. Bu dönemde saptanan eğriliklerde tanı koyulduğu andaki eğrilik yüksek dereceli ise düşük dereceli bir eğriliğe nazaran bu eğriliğin ilerleme riski daha fazla olacaktır. İdiyopatik skolyozda tedavi planında çocuğun yaşı ve eğriliğin derecesi mutlaka göz önüne alınır. İskelet gelişimini tamamlamış erişkin bireylerde eğriliğin ilerlemesi hızlı olmamaktadır. Bu nedenle küçük yaşlarda skolyoz tanısı almış olan çocuklar çok yakın takip edilmelidir. Eğriliğin ilerleme derecesine göre tedavi planında değişikliğe gidilebilir. Skolyoz nadiren kendiliğinden düzelebilir. Hastalığın tedavisi planlanırken ilerleme oranı göz önünde bulundurulur. Bazı skolyoz türlerinde tedavide başarı şansı daha düşüktür. Bunlar çift taraflı belirgin omurga eğriliği olanlar, nöromuskuler kas hastalığı olanlar ve ciddi kas kısalığı olanlardır. Tedavi planlamasında skolyoz korsesi (korse ameliyat ihtimalini yüzde 50 azaltabiliyor), egzersiz, fizik tedavi uygulamaları (osteopatik manuel terapi, kinezyo, kuru iğneleme, rejeneratif tedavi yöntemleri, proloterapi, nöral terapi, kupa tedavisi), yakın takip, bant ile gerdirme yöntemi (omurgayı sabitlemeyen ve büyümeyi engellemeyen), spinal navigasyon, 3 boyutlu omurga baskısı (3D-print), nöromonitörizasyon ve cerrahi müdahaledir. Skolyoz erken ve düşük açıda tespit edilirse konservatif tedaviye adaydır. Skolyoz tedavisinde ana amaç eğriliğin ilerlemesinin önüne geçmek, omurganın hareketliliğini korumak ve kozmetik bozulmayı kontrol altına almak ve cerrahiye gidişin önüne geçmektir. Egzersiz hayli önemlidir. Schroth egzersizleri üç boyutlu skolyoz egzersizleri olup etkilenen bölgeye göre ayarlanmaktadır. Amaç, pelvisi ve etkilenen omurga çevresi kas ve ligamanları kontrol etmek ve vücut bütünlüğünün kontrolünü sağlamaktır. Egzersizlerin düzenli yapılması, korsenin önerilen süre boyunca kullanılması çocuğun duruş dengesini arttırır ve açının ilerlemesini durdurabilir. Cerrahi tedavide eğrilikte artışın devam ettiği ve eğriliğin 40-50 derecenin üzerinde olduğu hastalarda cerrahi en uygun yöntemdir. Cerrahi tedavi de sırt veya bele yerleştirilen vida ve çubuklar yardımıyla omurgada düzeltme yapılmaktadır."