Güncelleme Tarihi:
Anne babaların çoğu çocuklarının güçlü, yaratıcı, başarılı, hayata dirençli vs. yetişmesini istiyor. Bunu yapabilmek için çeşitli araştırmalara girip ciddi bir gayret gösteriyorlar. Anne babaların önemli bir kısmı, maddi manevi olanca güçlerini koyuyorlar ortaya. Peki, bunlar yeter mi? Yani tüm istediklerini almak, en iyi okullara, en verimli kurslara götürmek...
Ailelerin çocuk yetiştirme sırasında dikkat etmedikleri bir konu var. Kendi davranışları. Yani anne-baba olarak nasıl yaşadıkları. Anne babalar, çocuklarındaki beğendikleri ve beğenmedikleri pek çok davranışı aslında kendileri de yapıyor, çocuklardaki davranış değişikliği için önce kendilerinin davranışlarını alıcı gözle değerlendirmeleri gerekiyor. Özellikle okul öncesinde ve okul yılları sırasında, çocuk henüz aile bireylerine oldukça duyarlıdır ve onlardan etkilenir. Yani çocuğun evde aile bireyleri ile geçirdiği zaman aynı zamanda aileden ve özellikle anne babadan çok etkilendiği dönemdir. Her ne kadar anne baba bunun farkında olmasa da çocuk ciddi bir etki altındadır. Bu dönemlerde, çocuğun zihinsel yetenekleri bir yetişkin kadar henüz gelişmemiş olduğundan neden-sonuç ilişkilerini henüz yetişkinler kadar anlayamayacak ve kuramayacaktır. Bu durumda, zihinsel düzeyde mantık yürütme anlama ilişkileri kadar, yakın çevresinde gördüklerinden etkilenecektir. Bir başka deyişle anne baba davranışlarını rol model alacaktır.
Anne babaları çoğu zaman çocuklarına tavsiyeler verirken, öğütler verirken görürüz. Söyledikleri şeyler aslında çoğu zaman doğru ve sağlıklı sözlerdir. Ancak anne-baba davranışları çoğu zaman göz ardı edilir. Anne babanın birbirine ve çocuğuna gösterdiği davranışlar gerçekte çocuğu daha derin etkileyen davranışlardır. “Çocuğum amcaya teşekkür etsene!” Eşine teşekkür etmeyen bir anne veya babanın çocuğu teşekkür etmeyi zor öğrenecektir. Yemekten sonra söylenen “Eline sağlık” da bir teşekkürdür ve çocuğa doğru bir örnektir. Dışarıdan eve gelindiğinde elleri yıkamayan bir ebeveynin çocuğuna elleri yıkamanın ne kadar önemli olduğunu anlatması ve “dışarıdan geldiğinde mutlaka elleri yıka” demesi çok etkili olmayacaktır. Yatmadan önce dişlerini fırçalamayan bir anne babanın çocuğu da büyük olasılıkla aynı davranışı gösterecek ve o da diş ve ağız temizliği konusunda çok duyarlı davranmayacaktır. Bu örnekleri çoğaltmak ve çeşitlendirmek mümkün.
Eşine şiddet uygulayan bir babanın çocuğu büyük bir ihtimalle, arkadaşlarına, kardeşine karşı benzer şiddet yanlısı davranışları gösterecektir. Çünkü babadan örnek almış olacaktır. Çocuğuna yalan söyleyen anne babanın bu yalanı çocuk tarafından anlaşıldığında çocuk bu davranışı bir süre sonra benimsemeye başlayacak ve kullanmaya başlayacaktır. Anne baba zaman içinde çocuğunun yalan söylediğini anlayacak ve hatta öğretmenlerinden de işitmeye başlayacaktır.
Buradaki asıl düşünce ise anne babaların yaşadıkları sıkıntı ve sorunların nedenlerini farklı ve yanlış yerde aramalarıdır. Aslında cevap da, çözümü de ailenin içindedir. Anne baba önce kendi davranışlarını düzeltmeli, sonrasında çocuktan davranış değişikliği beklemelidir. Bir başka deyişle anne babanın kendi yapmadığı davranışı çocuktan beklemesi sadece hayaldir. Çocuk istenen davranışı gösterse bile bu kalıcı bir davranış şekli olmayacaktır.
Çocuğunuzun göstermesini istediğiniz davranışları önce sizin göstermeniz gerekiyor. Hem de sürekli olarak. Sonrasında çocuğunuzun sizin bu davranışı örnek almasını bekleyebilirsiniz veya tavsiye verirken kendi davranışınızı örnek gösterebilirsiniz. Atalarımızın dediği gibi “Armut dibine düşer”. Çocuklarımız bize benzer davranışlar gösterir. Güzel haber şu ki çocuklarımızın genel davranış şekillerini, “Armut dibine düşer” mantığından hareketle, olumlu şekilde yönetebiliriz. Yani anne babaların birbiri ile uğraşmak, kimin daha doğru olduğu tartışması yapmak yerine, çocuğuna doğru örnek olmak yolunda çaba göstermelerini bekliyoruz.