Güncelleme Tarihi:
Bazı insanlar kilo vermekte çok zorlanır ve bu durum, genetik faktörlerden kaynaklanıyor olabilir. Cambridge Üniversitesi’ndeki bilim insanları, ‘şişmanlık geni’ olarak bilinen bir genin bu durumu etkileyebileceğini keşfetti. Bu genin adı ise DENND1B.
DENND1B genindeki bir değişiklik, bazı insanların yiyecekleri kontrol etme yeteneğini zayıflatabiliyor. İlginç bir şekilde, bu genetik değişiklik, Labrador Retriever köpeklerinde de bulunuyor ve bu, bu köpeklerin neden kolayca şişmanlayabildiğini açıklayabilir.
KÖPEKLER ÜZERİNDE YAPILAN ARAŞTIRMANIN SONUCU ŞAŞIRTTI
Bu araştırma için 241 Labrador Retriever köpeği incelendi. Köpeklerin obeziteye yatkınlığı, insanlardaki gibi fazla yemek yemek ve az hareket etmek gibi çevresel faktörlerden etkileniyor. Araştırmacılar, köpeklerin ne kadar aç olduklarını gözlemlediler ve genetik testler yaparak, hangi genlerin obeziteyle ilişkili olduğunu araştırdılar.
Sonuçta, köpeklerde obeziteye neden olan birkaç gen tespit ettiler, fakat bunlar arasında en güçlü bağlantı DENND1B genindeki değişiklikle bulundu. Bu genetik değişiklik, beynimizde açlık ve tokluk durumunu düzenleyen bir yolu etkiliyor. Bu mutasyona sahip köpeklerin vücutlarında daha fazla yağ bulunduğu görüldü. Ayrıca, bu genetik değişiklik, sadece obeziteyi değil, aynı zamanda bazı sağlık sorunlarını da etkileyebilir.
1- DENND1B genindeki mutasyonun, insanların yiyeceklere karşı direnç gösterme yeteneğini nasıl azalttığına dair daha fazla bilgi verebilir misiniz? Bu mutasyonun biyolojik mekanizmaları hakkında neler söylersiniz?
Poligenik, birden fazla genin etkileşimiyle ortaya çıkan hastalıklar demektir. Obezite de bunlardan biridir. Poligenik bir hastalık, aslında bir dizi genin etkileşimiyle ortaya çıkar. Bunu, bir damlanın birikerek sonunda bardağı taşırmasına benzetebiliriz. Zamanla, her bir genin etkisi bir araya gelir ve sonunda hastalık ortaya çıkar.
DENND1B, MYC, ERPG, RAS gibi bir dizi gen birleşerek bu süreci oluşturur. Bu genler birleştikçe, etkileri birikerek obezite gibi hastalıkların daha hızlı ortaya çıkmasına neden olur. Yani, DENND1B genindeki küçük bir değişiklik bile, o bardağın daha hızlı dolmasına ve hastalığın daha çabuk gelişmesine sebep olur.
Eğer DENND1B geninin içinde bir mutasyon meydana gelirse, kişide doyma hissi zorlaşır. Yani, kişi daha geç doyar, daha uzun süre açlık hisseder ve beynine doygunluk sinyali ulaşmakta zorlanır. Yapılan bu çalışmada da DENND1B geninde mutasyon bulunan köpeklerin, mutasyonu olmayanlara göre yüzde 8 daha fazla obez oldukları ve daha zor doydukları gözlemlenmiş. Oldukça önemli bir araştırma…
2- Genetik faktörler ile yaşam tarzı arasındaki denge, obezite ve kilo alımını nasıl etkiliyor?
Genetikle ilgili şöyle bir cümle vardır: Doğduğun ev kaderindir. Biz anne ve babamızı seçemeyiz, dolayısıyla onlardan gelen genetik materyali de seçemeyiz. Ne miras kaldıysa, onu alıyoruz. Bazen bazı insanlar şanslıdır; çok abur cubur yerler, aşırı yemek yerler, günde 5-10 öğün yerler ama yine de çok fit ve sağlıklı bir vücuda sahip olurlar. Ancak bazı insanlar da çok az yer, neredeyse sadece su içseler bile kilo alırlar.
Bunun sebebi, aslında anne ve babamızdan aldığımız genler ve bu genlerin birbiriyle olan etkileşimidir. Eğer kötü bir genetik mirasa ve DENND1B geni gibi birçok fazla gene sahipseniz kilo almaya devam edersiniz. Ancak şunu da unutmamak lazım: Genler tek başına sorumlu değil. Genetik faktörlerin rolü yüzde 51, yaşam tarzımızın rolü ise yüzde 49. Yani genetik yapı önemli olduğu kadar yaşam tarzımız da çok önemli.
‘DİSİPLİNLİ OLMAK GEREKİYOR, ÜÇ YA DA BEŞ GÜN DİYET YAPMAKLA BU SORUN ÇÖZÜLMEZ’
3- Genetik olarak obeziteye yatkın kişiler nelere dikkat etmeliler?
Her şeyden önemlisi disiplinli olmak gerekiyor. Üç gün diyet ya da beş gün diyet gibi bir yaklaşım olmaz. Bu kişiler ömür boyu yaşam tarzını değiştirmeliler. Mesela, benim anne ve babamdan diyabet mirasım var. Bu nedenle, ben ne yapıyorum? İki öğün yemek yiyorum, diyet yapıyorum, egzersiz yapıyorum, haftada üç gün koşuyorum. Bu şekilde diyabeti kontrol altında tutmaya çalışıyorum. Maalesef bu durumu kontrol edebilmek için daha fazla efor sarf ediyorum, başkalarından daha fazla çaba gösteriyorum.
Örneğin, kan şekerimi ölçtüğümde, 17-18 saat yemek yemediğimde bile kan şekeri seviyem 120 oluyor. Başka bir insanda bu seviyenin 80 civarında olması gerekirdi. Ama işte, bu genetik mirasım. Bu, babamdan gelen bir yatkınlık. Yapacak bir şey yok. Özetle bu kişiler, bir uzmanla görüşüp, diyet listeleri yaparak sağlıklı bir şekilde yaşamak zorundalar.
4- Obeziteyi önlemek amacıyla bu genetik yolları hedef alan tedaviler var mı?
Bu durum düzeltilebilir. Eğer bu mutasyon, antisens oligonükleotid terapisi (Bu terapide, belirli bir genin işlevini düzenlemek veya engellemek için özel olarak tasarlanmış kısa DNA veya RNA dizileri kullanılır) veya gen tedavisiyle düzeltilirse ve doğru bir kopya sağlanırsa, kişi normal işleyişine geri dönecek ve daha çabuk doygunluk hissi yaşayacak. Benim tahminim, önümüzdeki 10 yıl içinde, bu tür tedavi yöntemlerinin hayatımıza girmesi mümkün olacak. Bu tür problemlerin çözümü, gen tedavisi ve akıllı ilaçlarla sağlanabilir. Ancak tabii ki, o günlere ulaşmak için zamana ihtiyacımız olacak.
Fotoğraflar: iStock