Güncelleme Tarihi:
Asha Dore, 10 yılı aşkın zamandır çok özel bir iş yapıyor. Konuşma-dil patoloğu olan Dore, nöroçeşitliliği olan öğrencilerle çalışıyor. Bir başka deyişle Dore, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, otizm ve disleksi gibi gelişim farklılıkları olan kişiler konusunda uzman denebilecek bir isim.
Ne var ki bu alanda uzmanlık sahibi olması, Dore'un hem oğlu hem de kendiyle ilgili gerçekleri idrak etmekte geç kalmasına engel olamadı.
Gelin yaşananları Dore'un kaleminden okuyalım...
* * * * *
Oğlum kardeşlerine kıyasla her zaman çok enerji bir çocuk oldu ancak dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun (DEHB) veya otizmin tipik işaretlerini göstermiyordu. Yürüyor, konuşuyor, küçük yaştan itibaren etkileyici sosyal beceriler sergiliyordu. Yaşadığı zorlukları, okula başlayana kadar fark etmemiştim.
Öğretmeni matematik problemlerini "üç farklı şekilde" çözmesini istediğinde tartışma çıkarmış ardından da sınıftan kaçmıştı. Okul müdürü bütün günü koridorlarda dolaşarak geçiremeyeceğini söylediğinde, "Neden ki? Tehlikeli bir şey yapmıyorum" cevabını vermişti.
Bu gönderiyi Instagram'da gör
"AYNI SORUNLARI BEN DE YAŞAMIŞTIM"
Onun dozu gittikçe artan bu tavırlarıyla karşı karşıya kalınca aynı sorunları çocukken benim de yaşamış olduğumu fark ettim. Gerçi ben çok sıkıldığım zamanlarda bile sınıftan çıkma dürtümü hayata geçirmiyordum.
Oğlumun psikiyatristiyle çok yakın çalıştım. Oğlumun istikrar bulmasına yardım etmemiz ve duygularını idare edebilmesi, arkadaş edinebilmesi ve derste sınıfta kalabilmesi için beyin kimyasını desteklememiz gerekiyordu. Oğluma 6 yaşındayken resmen otizm ve ADHD teşhisi kondu.
Ardından doktor beni de değerlendirmeyi teklif etti. Başta "Hayır" dedim. Üç çocuklu bekâr bir anne olarak eğitim ve sanat alanında uzun süredir başarılı bir kariyer yürütüyordum ve kendimi sakin ve oldukça rahat bir insan olarak görüyordum. Ama daha sonra "Neden olmasın?" diye düşündüm.
"GEÇ YAŞTA TEŞHİS ALAN KADINLARDA İÇTEN İÇE ETKİLİ OLUYOR"
Psikiyatrist değerlendirmeyi tamamlayıp, bende hem DEHB hem de otizm olduğunu söyleyince bakış açım değişti. 2002 yılında yapılan bir araştırma, otizm teşhisi almış kişilerin yüzde 40 ila 70'inde DEHB de görülebildiğini, bu iki durumun da kalıtsal kökenleri olduğunu gösteriyor.
Psikiyatrist bana, hiperaktivitenin özellikle de benim gibi geç yaşta teşhis alan kadınlarda içten içe etkili olabildiğini açıkladı.
DEHB bende kendini üzerine fazla yükümlülük alma eğilimi, hızlı hatta fevri kararlar almak ve arkadaşlarımı ya da romantik partnerlerimi fikirleri konusunda heyecanlandığımda bölüp sinirlendirmek olarak gösteriyordu. Teşhisimin en aydınlatıcı kısmı ise rutinler, duyusal sorunlar ve maske takmayla ilgiliydi.
Dışarıdan bakıldığında düzenli ve titiz bir insan olarak görünmekle birlikte, enerjimin çok büyük bir kısmını günümü planlamaya harcıyor, yapılacak işler listesini sürekli kafamdan geçiriyordum. Anksiyetemi aşırı yoğun egzersizler ya da sıcak yoga gibi duyulara hitap eden davranışlarla yönetiyordum. Doktorum, evimi temizleme ve işimin gerektirdiği görevleri tamamlama ritüelimi özellikle vurgulamıştı.
"DİL VE İLETİŞİM ZORLUKLARI BİR ŞEHİR EFSANESİYMİŞ"
Teşhisi kabul etmekte zorlandım. Otizm teşhisi almış danışanlarımın birçoğunun aksine dil konusunda oldukça iyiydim: Profesyonel olarak katiplik ve konuşma-dil patalogluğu yapıyor üniversitede yazarlık dersleri veriyordum. Ancak doktorum bu duruma şaşırmadı; benim gibi pek çok kadına teşhis koyduğunu, nörodiverjan kişilerin dil ve iletişim becerileri konusunda zorluk yaşamalarının bir şehir efsanesi olduğunu söyledi.
Doktorum bana başka insanlarla bağ kurmayı nasıl öğrendiğime dair sorular sordu. Yanıt verdikçe zamanımın önemli bir kısmını insanları izleyip kopyalayarak, farklı ilgi türlerine dair taleplerini ezberleyerek, yüz ifadelerime ve vücut dilime ilişkin yorumlarına uyum sağlayarak geçirdiğimi fark ettim.
Doktorum yumuşak bir ifadeyle, "Çok fazla çalışmışsınız. Çoğu kişi bu kadar şey yapmak zorunda kalmıyor" dedi.
"GÖĞÜS GERDİĞİMİZ BU SERÜVEN İÇİN MİNNETARIM"
Artık teşhisimi kabul ettim ve aradan geçen bir yılı bu teşhislerin benim gibi insanları nasıl etkilediğini öğrenmekle geçirdim. Dahası başka nörodiverjan meslektaşlar ve arkadaşlar buldum kendime. İlaçlarım daha yumuşak bir biçimde odaklanmama yardım ediyor ve kaygılarımı azaltıyor.
Çevremin yardımıyla kendime dinlemeyi ve daha iyi odaklanmayı öğretmenin yollarını keşfediyorum. Ortalıkta arı gibi vızıldayarak dolanmayı ve haddinden fazla işi tamamlamayı bıraktım. Şimdi zaman yönetimim konusunda çok daha iyi kararlar veriyorum ve yaptığım işlerden çok daha fazla keyif alıyorum.
Oğlumun yaşadığı güçlükler onun için ve ailemiz için zordu ama göğüs gerdiğimiz bu serüven için minnettarım. Kendi düşünme biçimlerimizi idare etmeyi, beynimizin hayatımızı daha zorlayıcı hale getiren kısımlarını desteklemeyi ve güçlü yanlarımızı görmeyi öğreniyoruz.
Business Insider'ın "My son's ADHD and autism diagnosis led to mine. At 37, I struggled to accept it at first." başlıklı haberinden derlenmiştir.