Güncelleme Tarihi:
Kemik yoğunluğunun azalmasına bağlı olarak kemik direncinin azalması ve kırılma riskinin artması olarak tanımlanan kemik erimesi (Osteoporoz) günümüzün en çok görülen kemik hastalıklarından biridir. Ortalama yaşam süresinin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de uzaması sonucu neredeyse en sık rastlanılan yaşlılık dönemi hastalığı haline gelmiştir. Kemik erimesinin önlenmesine yönelik ilaçlar olmakla birlikte bu ilaçların bazı olumsuz yönleri de vardır. Bu yüzden bitkisel ve doğal ürünlerin bu hastalığa yönelik kullanımları da artmaktadır.
Çocukluk ve gençlik döneminde sürekli olarak yeni kemik yapımı devam eder ve otuzlu yaşlarda en yüksek kemik kitlesine ulaşılır. Otuz beş yaşından sonra insanlar yıllık olarak kemik kitlelerinin yaklaşık olarak %1’ni kaybederler. Kadınlar için en büyük problem ise menopozdan sonra hastalığın ayrıca tetiklenmesi ve her yıl neredeyse kemik kitlelerinin % 2-4 ünü kaybetmeye başlamalarıdır.
Osteoporoz ortaya çıktığında yaygın vücut ağrıları, özellikle sırtta ve belde yoğunlaşan sorunlar, halsizlik, yataktan kalkmakta zorlanma hissedilir. Kemikler hassaslaşır ve kırık olasılığı artar. Zamanla sırtta kamburlaşma yerleşmeğe başlar.
Kemik erimesi hastalığında kadınlar daha fazla risk altındadır. Her üç kadından birinin bu sorunla karşılaşabileceği bilinmektedir. Özellikle zayıf yapıdaki insanlarda bu risk oldukça artmaktadır. Bununla beraber en önemli risk faktörünün D vitamin eksikliği olduğu bugün net olarak ortaya çıkmıştır. D vitamininin yeterli miktarda alınamaması ve güneş ışığından yeterli miktarda yararlanılamaması sonucu vücutda D vitamin eksikliği başlar.
Sessiz bir hastalık olan osteoporoz da hastalar çoğunlukla sırt, bel ağrıları gibi şikayetlerle doktora başvururlar. Hatta ilk kırık meydana gelinceye dek herhangi bir bulgu vermeyebilir. İlk omurga kırığından sonra yeni bir kırık olma olasılığı 5 kat artar. Bu sebeden dolayı ilk kırık oluşmadan doktora gitmek çok büyük bir önem taşımaktadır.
Kemik erimesinde kalıtsal etkenler yaş, cinsiyet, ırk gibi faktörler değiştirilemeyecek etkenler arasındadır.
Kişinin yaşam şekli, beslenme şekli ve östrojen hormonu eksikliği gibi faktörler ise değiştirilebilecek etkenler arasındadır. Bunlarla ilgili alınacak önlemler kemik erimesinin önlenmesine, ilerleyişinin yavaşlatılmasına ve şikayetlerin hafifletilmesine yardımcı olabilir.
Kemik erimesinin tedavisi kemik yoğunluğu taramalarına, yaşa, cinsiyete, tıbbi geçmişe ve hastalığın şiddetine bağlıdır. Tedavi genelde hayat tarzında değişiklikleri, ve kemik yoğunluğunu artırmaya ve kemik kırılmalarının riskini azaltmaya yönelik ilaç tedavilerini içerir.
Mümkünse, düzenli kilo kontrolü sağlayan egzersizler (yürüme, koşma vb) kemik kaybını azalttığı ve yeni kemik oluşumunu sağladığı için devam ettirilmelidir. Doktorlar bunu sağlayabilmek için genelde en azından 3 haftalık periyodlarla 30 dakikalık egzersizler tavsiye eder. Herhangi bir egzersize başlamadan önce bir doktora başvurmak ve önerilen egzersizin güvenli olduğundan emin olmak gerekir.
Vücut kendi kalsiyumunu üretemediği için yüksek kalsiyumlu bir beslenme alışkanlığı gereklidir ve bu kemik kaybının hızını azaltır. D vitamini de kalsiyumun emilimini sağladığı için oldukça önemlidir. Kalsiyum ve zengin D vitamini içeren yemeklerden oluşan bir beslenme kemiklerin ihtiyaç duyduğu kalsiyumu sağlaması için oldukça önemlidir.
Kalsiyum bakımından zengin yiyecekler; yeşil sebzeler, fasulye, baklagiller, balık (özellikle sardalya ve somon), soya ürünleri, tahıl ve fındık, ceviz gibi sert kabuklu çerezler tüketilmelidir. Günlük en az 1000 mg kalsiyum tüketilmelidir. D vitamini bakımından zengin sardalya ve ton balığı ile yumurta ve karaciğer de tüketilmelidir.
Sigara içenler sigarayı bırakmalıdır. Alkol ve kafein alımı (çay, kahve ve kola vb) da sınırlandırılmalıdır.
Kemik erimesini ve kırılma riskini azaltmak için harekete ve günlük aktivitelere önem verilmelidir. Bu, ayakta durma güçlüğü yaşanıyorsa yardımlar, düşmelere neden olabilecek eşyaların kaldırılması ve banyo ve lavabo gibi yerlerde kaymayan hasırlar kullanmak gibi önlemleri içerebilir. Özellikle yaşlılarda kalça gibi Vücudun kırılmaya hassas bölgelerinde yumuşak pedler kullanmak önemlidir.
Düzenli fakat orta derecede güneş ışığına maruz kalmak vücutta D vitamini üretilmesine yardımcı olur. Fakat aşırı güneş ışığı başka zararlar verebilir.
Kalsiyum
Besinlerden kalsiyum alımı yetersizse vücuttaki kalsiyum miktarını artırmak için kalsiyum katkıları kullanılabilir. Günlük 1000 mg doz yeterlidir.
D vitamini
Kemiklere kalsiyum emilimi için D vitamini çok önemli olduğu için çeşitli D vitamini sağlayıcı ilaçlar bulunmaktadır. Bu ilaçlardan bazıları doktor tavsiyesiyle D vitamini takviyesi için alınabilir.
Bu hormonsuz ilaçlar kemik yoğunluğunu artırıp kemik kaybı oranını azaltabilir. Bu ilaçların kırılma oranlarını azaltmada oldukça etkili olduğu görülmüştür. Bu ilaçlar genelde kalsiyum takviyeleriyle beraber bir döngü halinde alınır. Bu ilaçların yan etkileri ise bulantı ve hazımsızlıktır. Bu nedenle bazı insanlarda doktor limitler koyabilir.
Kemik erimesi görülen bazı kadınlarda östrojen içeren hormon değiştirme terapisi önerilebilir. HRT kemik kaybını azaltmakta ve kemik yoğunluğunu artırmaktadır. HRT’ nin kemik erimesi tedavisinde faydalarının yanında son dönemdeki çalışmalarda uzun süreli HRT kullanımının bazı riskler doğurduğu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle hasta için doktor tavsiyesi ve bu terapinin uygunluğunun araştırılması çok önemlidir.
Bu tür ilaçlar kanser tedavisinde kullanıldığı gibi kemik erimesini engellemede de kullanılmaktadır. Bu ilaçlar bel kemiğindeki kırılmaları azaltmada çok etkilidir ve östrojenin kemikler üzerindeki etkisini taklit ederek etkilerini göstermektedirler. Bu nedenle menopoz sonrası kadınlarda azalan kemik yoğunluğunu gidermede bu ilaçlar sıklıkla uygulanmaktadır. Bazı SERM ilaçları ise yan etkilerinden dolayı sınırlandırılmıştır.
Kırılmalar kemik erimesinin en temel sonuçlarıdır. Birçok kişi ameliyata başvurmadan iyileşmeyi tercih ederse de bazı kırıklar için cerrahi müdahale kaçınılmaz hale gelir. Çoğu zaman hastalar beklenmedik bir anda kalça kırıkları ile karşılaşırlar. Bunun yanı sıra el bileği ve omurga da riskli bölgeler arasındadır. Özellikle kalça kırıkları acil tedavi edilmelidir, aksi takdirde ortaya çıkan komplikasyonlar sonucunda hastalar malesef bu nedenle kaybedilebilir.Yeni tedavi yöntemleri ile kalça kırığı yaşayan hastalar erkenden yürüyebilir hale getirilmekte olup eskisi kadar büyük sorunlar yaşanmamaktadır. Önemli olan kırıklı hastanın en kısa sürede yürür hale getirilmesi ve artmış risk altındaki diğer kalçanın tedavisidir.