Güncelleme Tarihi:
Her ne kadar bu duygusal deneyimi romantik ilişkilerimizde veya arkadaş ilişkilerimizde yaşayabiliyor olsak da bu duygunun yaşamımızın ilk yıllarında kardeş ilişkilerinde de büyük yer aldığı bir gerçektir. Kardeş ilişkilerinde tehdit altına giren önemli ilişki bizi hem fizyolojik, hem duygusal anlamda besleyen, koruyan, kollayan annemizle olan ilişkimizdir. Kardeşin gelişimsel seviyesine göre, annenin ilgi ve sevgisini kaybetmeye dair endişelerin yanı sıra bu duygu, karşı cins ebeveynin ilgi ve sevgisini kaybetmeye dair bir korku ve kaygıyla da ortaya çıkabilir. Bu açıdan bakıldığında, çoğunlukla büyük kardeşlerin kendilerinden sonra dünyaya gelen küçük kardeşlerini kıskandıkları öne sürülür.
Bunda doğruluk payı vardır; çünkü yeni doğumla birlikte büyük çocuk kendisine daha önceden sunulan ilgi ve dikkati artık ailenin yeni üyesiyle paylaşmak zorundadır. Bir anda büyük çocuk konumuna girmiştir ve bu aslında onun çok da arzu ettiği bir durum değildir. Aile içerisindeki eski hâkimiyetini büyük ölçüde kaybedeceğine inanan büyük çocuk kendisi için bu denli önemli olan ebeveyn ilişkisini tekrar kazanmak adına gelişimsel seviyesine göre tekrar bebek gibi olma, küçük kardeş yokmuş gibi davranma, eskisine göre daha saldırgan veya durgun olma ya da küçük kardeşle ilgili olumsuz sözler sarf etme vb. gibi çeşitli tepkiler gösterebilir.
Bu gibi durumlarda ailelerin oldukça endişelendiğini ve suçluluk duygularına kapıldığını gözlemlenir. Hatta henüz küçük kardeş doğmadan kıskançlık oluşturabilecek tüm durumları bertaraf etmek için yoğun bir çaba içine girdikleri de görülüyor. Bu ebeveynler açısından oldukça doğal bir tutum olsa da aslında işin özü, evrensel olan bu duyguyu ortadan kaldırmaya çalışmanın bir yararının olmayacağıdır.
Kıskançlık doğal bir duygudur ve aslında yaşamın birçok alanında kendini gösterebilir. Zaman zaman kişinin kendindeki eksikleri görmesi kendisi için daha iyisini hedefleyebilmesi, başarmak için çaba göstermesi açısından rekabet içeren durumlar ve bununla bağlantılı duygular destekleyici de olabilir. Önemli olan bu durumun ve bu duygunun nasıl karşılandığı, aile içerisinde nasıl ele alındığıdır. Bu duygunun ortaya çıkmaması için yoğun uğraş sarf etmek, zamanınızın büyük çoğunu küçük çocuğunuzdan ziyade büyük çocuklarla geçirmeye çalışmak vb. davranışlar ebeveynleri vicdanen ve duygusal olarak rahatlatsa da ebeveynler açısından bir şeylerin yolunda gitmediği ve telafi edilmeye çalışıldığı sezgisini daha da kuvvetlendirebilir. Bunun yerine, tıpkı diğer duygular gibi, bu duygunun doğal ve kabul edilebilir bir duygu olduğunu, büyük kardeşin küçük kardeşe ya da o sırada ebeveynlerine karşı olumsuz duygular hissetme hakkının olduğunu, onu anlayabildiğinizi ona göstermeniz ve hissettirebilmeniz büyük çocuğunuz açısından bu süreci daha kolaylaştıracaktır.
Doğru bir yaklaşımla ele alındığında yaşamın ilk yıllarında daha yoğun olan bu hislerin zamanla şiddeti azalır ve yerlerini yavaş yavaş sevgi, şefkat, uyum ve destek olma gibi duygusal deneyimlere bırakmaya başlarken, kardeş ilişkisi de yaşamı ve insan ilişkilerini deneyimlemeye dair en önemli ve kıymetli ilişkilerden biri olma yolunda ilerler. Buradan yola çıkarak ona, "evet kardeşini kıskanabilirsin, bizi de kıskanabilirsin, böyle hissetmek en doğal hakkın, kardeşler zaman zaman böyle hissedebilirler ancak ilerde kardeşinle daha iyi vakit geçirmeyi öğreneceksin" diyebilirsiniz. En az bu sözler kadar önemlisi ise bu süreçte onun da duygularını söze dökmesine alan ve fırsat tanımaktır. Bu durum, büyük çocuk için önemli bir geçiş sürecidir. Onun duygusal adaptasyonu için ona zaman tanımalısınız. Ancak bunu kıskançlığı engellemeye ya da ortadan kaldırmaya çalışarak değil, onun bu duyguyu anlamasına ve baş edebilmesine olanak sağlayarak başarabilirsiniz.
Büyük kardeşlerin kıskançlığı her zaman daha çok ön planda olan bir konu olmasına rağmen gözden kaçan başka bir olgu ise küçük kardeşlerin de aslında kıskançlık hissettiği gerçeğidir. Şaşırtıcı gibi görünen bu durum şöyle açıklayabiliriz: Kardeş doğumuyla birlikte her ne kadar büyük kardeşin aile içerisinde deyim yerindeyse "saltanat"ını kaybetmesine odaklanılsa da aslında durum küçük kardeş için de hiç kolay değildir. Büyük kardeş gibi bir kayıp yaşamamasına rağmen, küçük kardeş de büyüğün aile içerisinde çoktan bir prestij ve yer edinmiş olduğu bir dünyaya gelir. Ve özellikle yaşamının ilk yıllarını bu dünyada kendisinden gelişimsel anlamda daha ileride (ör: konuşabilen, yürüyebilen veya okula gidebilen vb.) bir çocuğun varlığında, ona yetişebilme çabalarıyla sürdürür ve bu hiç de kolay bir süreç değildir. Bu anlamda büyük kardeşin duygularına odaklanırken küçüklerin de kıskançlık yaşadığını, onların da ebeveynleri ile en az büyük kardeşler kadar özel ve kaliteli zaman geçirmeye ihtiyaç duydukları unutulmamalıdır.