Güncelleme Tarihi:
Stres kelime anlamı olarak Latince’de ‘estrictia’ kelimesinden gelir, anlamı zorlanma ve baskıdır. Nesnelere, kişiye, organa ve ruhsal yapıya yönelik olarak yaşanan güç, baskı ve zorluktur. Stres, nesnenin ve kişinin bu tür güçlerin etkisi ile biçiminin bozulmasına, çarpıtılmasına karşı bir direnç anlamında kullanılmaktadır.
Stres, vücudumuzda fiziksel, bilişsel ve duygusal etkilere yol açar. Bu etkilerden en önemlisi hastanın bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkileyerek hastayı savunmasız kılmasıdır. Ayrıca;
• Huzursuzluk,
• Ağrı,
• Gerginlik,
• Karamsarlık,
• Aşırı hassasiyet,
• Saldırganlık,
• Dikkat dağınıklığı,
• Uyku problemleri de stresin vücut üzerinde yarattığı diğer olumsuz sonuçlardır.
Yapılan araştırmalar, kanser ile stres arasında çok güçlü bağ olduğunu kanıtlıyor. Kanserin oluşmasında ve sonrasında kansere karşı yaşanan mücadelede stres, belirleyici bir rol üstleniyor. Konuyla ilgili yürütülen deneyler de gürültülü ve stresli ortamların tümörlerin daha hızlı büyümesine neden olduğunu göstermektedir.
Kişilik tipleri ve stresi yönetebilme kabiliyeti doğru orantılı olarak ilerler. Konuyu bir araştırma konusuyla açıklamak çok daha net olarak anlamamızı kolaylaştırır. Şöyle ki, strese maruz kalmanın kişilik tipiyle ilgili olduğunu ortaya koymak için bir araştırma yapılmıştır. Kişilik tipleri A ve B olarak ikiye ayrılmıştır. Araştırmacılar A tipi kişilik özellikleri taşıyanların strese yatkın olduğunu bildirmişledir.
A tipi kişilik özelliği; aşırı mükemmeliyetçi, zamanla yarışan, aceleci, beklemeye tahammül edemeyen, dinleme güçlüğü yaşayan, telaşlı, sabırsız, rekabetçi ve aynı anda birden çok iş yapamayan kişilerdir. B tipi gurubunda yer alan kişiler ise tam tersi özellikler göstermektedir. Yapılan çalışmalarda baş etme becerileri yüksek, iyimser ve kendine güvenen kanser hastaları ile çöküntüye uğrayan kanser hastaları karşılaştırıldığında birinci gruptaki hastaların daha uzun yaşadığı bulunmuştur. Hastalara verilen sosyal desteğin kanser tedavi sürecini olumlu etkilediği görülmüştür.
Kanser tanısı alan hastalar; duygusal, bilişsel ve fiziksel olarak dağılma, korku, çaresizlik gibi duygular yaşar. Dışarıdan gelen etkilere duyarlıdır. Bu nedenle hekim, hemşire ve bütün sağlık personeli önemli bir etki gücüne sahiptir.
Kanser hastalarına tedavide kemoterapi, radyoterapi, cerrahi tedavi ve hormon tedavisi uygulanmaktadır. Uygulanan tedavilere bağlı olarak kardiak, nörolojik, böbrek, akciğer ve diğer organlarda fonksiyonel bozukluk gelişir. Hastalar, bu yan etkilerle uğraşmak zorunda kalır. Yaşam aktivitelerinde kısıtlamalar yaşarlar. Örneğin; banyo yapmak, yemek yemek, yürüyüş yapmakta zorlanmak gibi… Hastaların %65’i yürüme veya ayakta kalma güçlüğü çeker. Tedaviler sırasında iş değişikliği yapmak zorunda kalma veya iş kaybı yaşar.
Umut, kanser tanısı alan ve tedavi gören bireylerin hastalıkla baş etme gücünün geliştirilmesinde önemli rol oynar. Umut, kanser hastalarının tedaviye devam etmelerini ve kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan bir kaynaktır. Kendilerine amaç belirleyen hastaların, belirlemeyenlere göre daha iyi uyum sağladıkları görülmüştür.
• Yaşama bakış açımızı geliştirecek olayları olumlu tarafından da görebilmek gerekir. Hayır demeyi öğrenmeliyiz. İstemediğiniz, size yük getirecek sorun oluşturan, sizi zorlayacak durumlardan kaçının.
• Düzenli spor ve egzersiz yapmalısınız. Spor yaptığınızda salgılanan noradrenalin hormonu, stres sırasında salgılanan adrenalin hormonunun etkilerini azaltır.
• Gevşeme egzersizlerini öğrenmek ve uygulamak çok yararlıdır.
• Sağlıklı beslenme hayatın en önemli kuralı hale getirilmelidir. Bol bol sebze ve meyve tüketin. Bitkisel yağları tercih edin Az yağlı süt, peynir ve evde mayalanmış yoğurdu tercih edin. Fazla şeker ve tuz tüketimine kısıtlama getirin. Hazır gıdaları kullanmaktan kaçının. Kahve ve çay gibi strese neden olan içecekler yerine ıhlamur gibi bitkisel çayları tüketin.
• Uyku düzenine çok dikkat edin.
• Sosyal destek almaktan çekinmeyin, hobi edinin ve hayatınızda mizaha bol bol yer verin.
[fotogaleri=4479,4015,2858]