Güncelleme Tarihi:
Kalp hastalığı ve felç, günümüzde giderek artan sağlık sorunları arasında yer alıyor. Genellikle yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, sigara kullanımı ve düzensiz yaşam tarzı gibi risk faktörleriyle ilişkili olan kalp hastalıkları; kalp krizi, kalp yetmezliği ve diğer kardiyovasküler problemlerin sıklığının artmasına neden oluyor.
Aynı zamanda, kalp hastalığı geçiren bireylerin felç riskleri de giderek yükseliyor. Çünkü kalp hastalıkları, kan akışını etkileyerek, beyne giden oksijenli kanın azalmasına neden oluyor. Bu da felç geçirme riskini artırıyor.
Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ise kalp damar hastalıkları Türkiye’de en yüksek ölüm nedenleri arasında yer alıyor. Ayrıca, obezite oranının artması ve düzensiz beslenme alışkanlıkları da kalp hastalıkları riskini ve felci artırıyor.
30 YILDIR YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMA BİLİM İNSANLARINI ŞAŞIRTTI
Günümüzde uzmanlar, bir kişinin çeşitli kalp sorunlarına yatkın olup olmadığını belirlemek için genellikle LDL kolesterol (kötü kolesterol) testi yapıyorlar. Ancak 30 yılı aşkın bir süre boyunca yürütülen çığır açıcı yeni bir çalışmada bilim insanları, kanda iki ek biyobelirteç daha test ettiler: Karaciğer tarafından üretilen ve iltihaplanmaya yanıt olarak artan bir protein olan ‘CRP’ ve vücuttaki bir yağ türü olan ‘lipoprotein(a)’.
KADINLARIN KARDİYOVASKÜLER SORUN YAŞAMA RİSKİNİN YÜZDE 33 DAHA FAZLA OLDUĞU GÖRÜLDÜ
The New England Journal of Medicine’de yayımlanan çalışmada 30 yıl boyunca yaklaşık 30 bin Amerikalıda kan testi yapılarak üç ayrı biyobelirteç incelendi. Çalışma 1990’ların ortasında başladığında, katılımcıların ortalama yaşı 55’di. Sonraki 30 yıl boyunca gönüllülerin yüzde 13’ü kalp krizi veya felç gibi sorunlar yaşadı.
Çalışmanın başlangıcında lipoprotein(a) seviyesi en yüksek olan kadınların kardiyovasküler sorun yaşama riskinin yüzde 33 daha fazla olduğu görüldü. Ayrıca CRP seviyesi en yüksek olanların risk altında olma oranı da yüzde 70’ten fazlaydı.
Tüm veriler kolesterolle birlikte test edildiğinde ise üç kategoride de en yüksek seviyelere sahip olanların kalp hastalığı geliştirme olasılığının üç kat daha fazla olduğu görüldü.
KALP SAĞLIĞINDA DEVRİM YARATACAK
Çalışmanın baş yazarı Dr. Paul Ridker NBC News’e yaptığı açıklamada “Üç biyobelirteç de farklı biyolojik süreçleri temsil ediyor. Bu da bize kişinin ne kadar risk altında olduğunu gösteriyor. Yaptığımız çalışmada bu üç test, hastanın kalp sağlığı hakkında daha doğru ve ayrıntılı bir resim veriyor. Bu da hastalığa karşı koruyucu olmada devrim yaratacak bir adım…” ifadelerini kullandı.
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Yıldız ise “Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en sık ölüm nedeni kalp ve damar hastalıklarına bağlı. Dolayısıyla kimlerin risk altında olduğunun önceden belirlenmesi çok önemli. Buna yönelik yapılan yakın zamanlı çalışmalarda en önemli risk faktörlerinden birinin kolesterol yüksekliği olduğu da ortaya çıktı” dedi ve ekledi:
“Örneğin LDL kolesterol, ‘düşük yoğunluklu lipoprotein’ anlamına gelir. Halk arasında ‘kötü kolesterol’ olarak adlandırılır. Ayrıca bu test kalp sağlığı risklerini değerlendirmede yıllardır kullandığımız önemli bir parametredir. Şimdi buna ek olarak iki testin pozitif sonuçlar vermesi oldukça önemli…”
Normalde bazı testlerin 10 yıllık kalp ve damar hastalıkları riskini öngördüğüne değinen Prof. Dr. Yıldız, “Bu çalışmayı önemli kılan nokta geniş hasta kitlesinde 30 yıllık takibin yapılmış olması. 30 yıl çok ciddi bir süre. Sonuç olarak, LDL kolesterol, CRP ve Lp(a) gibi kan testleri, sağlıklı kişilerin kalp ve damar hastalıklarına yatkınlığını yıllar öncesinden belirlemede çok kıymetli. Bu testler kalp hastalıklarını 20-25 yıl önceden kesin olarak öngöremese bile risk seviyesini belirlemede kullanılabilir” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Yıldız, araştırmada üzerinde durulan CRP ve Lipoprotein(a) testleriyle ilgili de şu önemli bilgilerin altını çizdi.
-- CRP (C-reaktif protein) vücutta karaciğerde üretilen ve bir inflamasyonun (yangı) olduğunu gösteren protein. Enfeksiyonlarda, travmalarda, romatizmal hastalıklarda ve kanserler gibi birçok durumda yükselebilir. Diğer kan tahlili olan Lipoprotein(a) ise kan dolaşımında bulunan protein olup LDL kolesterol ile benzer bir yapıya sahip. Kanda yüksek düzeyde bulunması damar duvarlarında plak birikimine katkıda bulunarak damar sertliği ve kalp hastalıklarına yol açabilir.
-- Fakat damar sertliği birçok etkene bağlı da gelişen bir hastalık. Genetik yatkınlık, sigara, kan basıncı, kalp hızı, diyabet, stres, beslenme alışkanlığı, yaşam tarzı vb. birçok durumlar da risk üzerinde önemli rol oynar.
KADINLARDA RİSK NEDEN DAHA FAZLA?
Çalışmada en önemli noktalardan biri de lipoprotein(a) seviyesinin en yüksek şekilde kadınlarda görülmesi… Araştırmaya göre kadınların kardiyovasküler sorun yaşama riski ise yüzde 33 daha fazla… Peki bu durumu nasıl yorumlamak gerekiyor?
Bu soruma Prof. Dr. Ahmet Yıldız, “Kalp ve damar hastalıkları ile ilgili çalışmalara ve literatürlere bakıldığında, kadın hasta grubu ayrı olarak tekrar ele alınır. Bunun nedeni de kadınların kalp hastalıklarına yatkınlığının çeşitli faktörlere bağlı (Hormonel faktörler vb.) değişiklik göstermesi” cevabını verdi. Prof. Dr. Yıldız, şöyle devam etti:
-- Çalışmanın ağırlıklı olarak kadınlar üzerinde yapılmış olması, kalp hastalıklarının cinsiyete göre nasıl farklılık gösterdiğine tespit açısından önemli. Genellikle kadınlar, erkeklere göre kalp hastalıklarına daha geç yaşlarda yakalanır. Ancak, menopoz sonrası hormon değişiklikleri nedeniyle kalp hastalıkları riski artar.
-- Diğer taraftan, kadınlarda kalp hastalıklarının belirtileri çok farklı olabilir, bu ise tanının ve dolayısıyla tedavinin gecikmesine yol açabilir. Geçmişte, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kadınlarda en sık ölüm nedeni kanserken, günümüzde kalp ve damar hastalıkları ilk sıraya aldı. Bunun nedeni, sigara içme oranının ve obezitenin artmış olması.
-- Türkiye’deki verilere baktığımızda da kadınlarda kalp hastalıkları giderek artan bir sağlık sorunu olarak görülüyor. İstatiksel verilere göre kadınların yüzde 43.9’u, erkeklerin yüzde 36.4’ü kalp ve damar hastalıklarına bağlı yaşamını kaybediyor. Ayrıca hipertansiyon, diyabet, kolesterol yüksekliği gibi risk faktörlerinin yoluna açan obezite kadınların yüzde 48’inde, erkeklerin ise yüzde 17’sinde görülüyor.
KALP HASTALIKLARINDAN KORUNMAK İÇİN NELERE DİKKAT ETMEK GEREKİYOR?
Bu noktada dikkat edilmesi gerekenlere değinen Prof. Dr. Ahmet Yıldız, 8 maddeye dikkat çekti:
1- Dengeli ve sağlıklı Beslenme: Lif içeriği zengin tahıllar, taze sebze ve meyve tüketilmeli. Hazır ve işlenmiş ürünlerden kaçınılmalı. Zeytin yağı tüketilmeli, haftada 2-3 gün balık tüketilmeli. Tuz ve karbonhidrat (şeker, ekmek, pilav, makarna vb.) alımını kısıtlamak çok önemli.
2- Düzenli fiziksel aktivite: Haftada en az 5 gün 30-45 dakika egzersiz (yürüyüş, yüzme, bisiklet) yapılmalı.
3- Sağlıklı kilo: Kilo kontrolü, kalp hastalıkları riskini azaltır. Sağlıklı bir diyet ve düzenli egzersizle ideal kiloyu yakalamak gerekir.
4- Sigara içmemek: Sigara ve tütün ürünlerinin tüketimi kesinlikle bırakılmalı. Sigara en önemli risk faktörü. Sadece kalp sağlığı için değil kanser gibi birçok hastalık için de risk faktörü.
5- Stresten kaçınma: Stres yönetimi için gerekirse profesyonel destek alınmalı.
6- Düzenli sağlık kontrolleri: Kan basıncı, kolesterol ve şeker seviyeleri düzenli olarak kontrol edilmeli. Eğer bu hastalıklar varsa tedaviyi başlanmalı.
7- Yeterli uyku: Her gece 7-8 saat uyumaya özen gösterilmeli.
8- Genetik faktörleri göz önünde bulundurma: Ailede kalp hastalıkları öyküsü varsa, dikkatli olunmalı ve daha sıkı kontroller yapılmalı.
Fotoğraflar: iStock