Güncelleme Tarihi:
Kadınlar yapıları gereği erkeklere göre depresyon ve tükenmişlik gibi çeşitli psikolojik rahatsızlıklara daha yatkın. Bunun biyolojik temelleri kadar sosyopolitik nedenleri de var. Kadınlar, çalışma hayatının yanında evdeki işlerin sorumluluğunu da üstlenmeleri, emek-ücret dengesizliği, çalışma hayatında yükselme olanaklarının daha az olması ve kendilerini yeterince ifade edememelerinin bunun en önemli nedenleri arasında. Bir de kadınların kendi elleriyle yaptıkları bazı hatalar var ki mutlu olmalarını engelliyor.
Çoğu kadın için mükemmel olmak vazgeçilmez bir istek olarak karşımıza çıkıyor. Mükemmelliğe giden yolu arayan kadınlar, kendilerini mükemmel görmedikleri ve hissetmedikleri için de yine kendilerini suçlayıp duruyorlar. Halbuki mükemmellik ‘olmayan’ bir kavram! Dünya bile mükemmel değilken bir insanın mükemmel olabilmesinin herhangi bir yolu yok. Daha güzel, daha başarılı, daha zayıf, daha iyi anne olmak yerine yapabileceğiniz ve olabileceğiniz kadarın farkında olmanız önemli.
Birçok kadın çocukluğundan itibaren azla yetinmesi öğretildiği ve kendini sevmesi aşılanmadığı için kendini yeterince değerli bulmuyor. Kendini sevmek kişisel gelişim kitapları okuyarak halledilebilecek bir konu değil. Gelişim ve kendini sevmek bir ömür boyu sürüyor. Bunlar; kadının kendini farkındalığı ile başlıyor. Farkındalığı artan kadınların seslerini yükseltmeleri hem kendilerine hem birbirlerine değer vermeleri anlamına geliyor. Bu neden kendinize değer vermeyi öğrenin. Kimse sizi, sizin kadar düşünmez. Başkalarını kırmamak adına kırılan hep siz olursunuz. Üstesinden gelemeyeceğiniz ya da üstesinden gelseniz bile sizi tüketecek görev ve sorumluluklara gerektiğinde hayır deyin.
Kadınlar, genellikle ‘öğrenilmiş çaresizlik’ duygusuyla kendilerini yeterince güçlü bulmuyorlar. Karar vermekten, hata yapmaktan fazlasıyla korkabiliyorlar. Korunmak ve kollanmak istiyorlar. Bu istekler zamanla bir kadının kendini muhtaç gibi hissetmesine neden olabiliyor. Bir hayatın sorumluluğunu üstlenmek ve kararlarının arkasında durmak sadece erkekler için değil herkes için bir gelişim görevi. Kendinizi yetersiz ve çaresiz olarak görmeyin. Sorun odaklı düşünmek yerine çözüm odaklı düşünmeye çalışın. Hayatta başımıza gelenlerin çoğu bakış açımızla ilgili. Kendinizi bir kurban olarak görürseniz, hayatı da bir zalim olarak algılar ve yaşarsınız.
Kadın kadının kurdudur derler, sakın bu söze inanmayın! Kadınsal rekabet kadınları ataerkil sistem içinde daha zayıf hale getiriyor. Birbirlerini rakip olarak algıladıkları için özellikle iş ortamlarında birbirlerini negatif yönde etkiliyorlar. Oysa kadın dayanışması ve kadınların biribirini kabul etmesi, bir kadın için sosyal destek kaynaklarının en değerlisi. Ataerkil sistem içinde bu dayanışma olmaksızın hak kazanabilmek son derece zor. İş arkadaşlarınızı rakip ya da sinir bozucu insanlar olarak görmek yerine, beraber ne yapabiliriz diye düşünmek, onları anlamaya çalışmak sizi de zamanla mutlu edecek.
Kadınlar, bir ilişki bittiğinde ya da aldatıldıklarında ‘neyim eksik’ diye kendilerini sorguluyorlar. Çoğunlukla da kendilerini suçluyorlar. Sık terkedilen kadınlar, sevilmeye değmeyeceklerini bile düşünebiliyor. Oysa belki de sorun sizde değil partnerinizde. Kadınlar özellikle aldatıldıklarında bunu yapan partnerinden ziyade diğer kadını "iffetsizlikle" suçluyorlar. Ayrıca kendi ile bir kıyaslama yapabilmek için de diğer kadını merak ediyorlar. Halbuki bir ihanet söz konusu olduğunda, bu öteki kadının kötülüğünden ziyade iki kişilik bir eylemdir.
Kadınlar bir ilişki içerisinde olduklarında daha çok emek veren, daha çok ilişki için çabalayan taraf oluyorlar. Oysa genelde bir erkeği hayatının merkezine koyup tüm hayatını ona göre şekillendirmek, yıllar içinde kadında geçmeyen bir kırgınlık hissine ve incinmişliğe dönüşüyor. Hayatınızdaki insanı sevin ama asla kendinizi yok saymayın.