Güncelleme Tarihi:
Meme kanseri dünyada kadınlar arasında en sık görülen malign tümördür. İstatistiklere göre her on dört kadından birinde memede kist gelişmekte. Bu kistlerin %50’si tekrarlayan hücrelerdir. 30 yaşından sonra risk artmakla birlikte menopoza giriş evresi olan 45-55 yaşları arasında artış oranında bir duraklama görülse de 55 yaşından sonra sıklığı hızla artıyor.
Meme kanseri kendini en çok bu belirtilerle gösteriyor; memede veya koltuk altında ele gelen sertlik ya da şişlik, meme başında akıntı, meme başında içe doğru çekilme, çökülme veya şekil bozuklukları, meme başı derisinde değişiklikler, meme cildinde yara veya kızarıklık, meme cildinde ödem, şişlik ve içe doğru çekintiler olması(portakal kabuğu görünümü) memede büyüme, şekil bozukluğu veya asimetri ya da renginde değişiklik(kızarıklık vb.) şeklinde sıralanabilir. Bu noktada tedavi için en önemli adım bu şikayetleri doğru yorumlamak ve erken teşhis fırsatının önünü açmaktır.
Vajina duvarlarında ve içinde bulunan, rahim ağzındaki bezelerden salgılanan sıvılar kadının sağlığı açısından gerekli olan ıslaklığı sağlar. Bu sıvılarda artış ya da değişiklik oluştuğunda vajinal akıntı rahatsızlığı görülebilir. Normal vajinal akıntı berraktır ve sıvı yumurta akını andırır, koku yapmaz. Bu tür akıntılara fizyolojik akıntı denir. Fakat yeni ortaya çıkmış, koyu sarı, yeşil, kahverengi, kanlı, köpüklenen, kötü kokulu, idrar yaparken ve cinsel birliktelikler sırasında ağrı ve yanma, normal dışı kanama gibi belirtileri olan akıntılara enfeksiyona bağlı akıntılar denir. Enfeksiyonların tedavileri ilaç ve vajinal tabletlerle yapılır.
Değişen alışkanlıklarımız ve yaşam biçimlerimiz yeni hastalıkları da beraberinde getiriyor. Bu hastalıkların başında da polikistik over sendromu görülüyor. Her 10 kadından 1’inde görülen polikistik over sendromu korkutan istatistik değerleriyle karşımıza çıkıyor.
Polikistik over sendromunu yakından tanımak gerekirse; yumurtalıklarda irileşme ve birçok küçük kist oluşumu ile karakterize olup kişide bir takım hormonal problemlere zemin hazırlayan ve günümüzde nedeni kesin olarak bilinmeyen bir hastalıktır. Polikistik over sendromu kadınlarda en sık görülen hormonal bozukluktur. Üreme çağındaki kadınların %15-20’sinde görülür.
Erkek tipi tüylenme, kilo, yağlanma, adet düzensizlikleri ile kendini gösteren hastalığın belli tedavisi olmamakla birlikte gösterdiği belirtileri kontrol altına almak mümkündür.
Adet düzensizliği; adetlerin sıklığında, kanamanın miktarında ve süresinde normal olan 28 günlük adet döngüsünden farklı olmasıdır. Yani, adet sıklığının 21 günden az olması, 35 günden fazla olması ya da adet süresinin 2 günden az olması, 7 günden fazla olması durumlarında adet düzensizliği teşhisi konulabilir.
Bu hastalıklar; polikistik over senromu, rahim-yumurtalık hastalıkları, troid hastalığı vb. Bu anlamda görülen adet düzensizlikleri önemsenmeli ve tedavi edilmelidir. Tedavi aşaması ise şu şekilde ilerler: Problemin kaynağını ortaya koymak için sırasıyla jinekolojik muayene, ultrasonografik muayene ve aynı anda yumurtalıktan ve vücudun diğer bölgelerinden (salgılanan hormonların ölçümü gerekir. Hormonal ölçüm yaparken adet döngüsünün belirli dönemlerinin tercih edildiği unutulmamalıdır.(adet döngüsünün 2-4. günleri)
Adet kanaması sırasında ağrı hissedilmesine "dismenore" denmektedir. Adet sancısı alt karın bölgesine lokalize olup, bele, sırta ve bacaklara da yayılabilir. Ağrı genellikle adet başlamadan bir gün önce başlar. Adetin özellikle ilk günü çok şiddetlidir ve en çok 2-3 gün sürer. Adet sancısı olan kadınlarda aynı zamanda bulantı, baş ağrısı, kabızlık veya ishal gibi yakınmalar da izlenebilir.
• Rahmin en iç tabakasının rahmin dış tabakalarında veya rahim dışı bir bölgede de bulunması,
• Rahim tümörleri,
• Rahim ağzında darlık,
• Rahmin farklı pozisyonlarda olması,
• Rahim iltihabı,
Adet sancısı ile yumurtlama arasında yakın bir ilişki vardır. Ağrı kesicilere cevap vermeyen durumlarda doğum kontrol hapları ile yumurtlamanın ortadan kaldırılması, adet sancısını da sorun olmaktan çıkarabilir. Ancak bu tedavi yöntemi etkili olmuyorsa daha detaylı bir inceleme gerekir. Bunun için hekim tarafından laparoskopi adı verilen yöntemle karın boşluğu incelenir. Bu yöntemde genellikle endometriozis saptanır ve tedavisi daha farklıdır.
Seksüel disfonksiyon veya cinsel işlev bozukluğu hem kadın hem erkekleri yoğun olarak etkileyen bir problemdir. Kadınlarda cinsel fonksiyon bozuklukları, cinsel isteğin azalması ya da kaybolması, kadın ve erkeğin ilişki arzusu arasında zamansal uyuşmazlık, orgazm bozuklukları, vajinismus, disparoni (ilişkide ağrı) ve erkeğin cinsel davranışlarından memnun olmaması şeklinde kendini gösterir.
• Kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluklarının sebepleri:
Fiziksel nedenler: Birçok fiziksel ve/veya tıbbi koşul cinsel işlev sorunlarına neden olabilir. Bu koşullar arasında diyabet, kalp hastalığı, nörolojik hastalıklar, hormonal dengesizlikler, menopoz, böbrek hastalığı veya karaciğer yetmezliği gibi kronik hastalıklar, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı vardır. Buna ek olarak, bazı antidepresan ilaçlar da dahil bazı ilaçlar cinsel isteği ya da işlevi etkileyebilir.
Psikolojik nedenler: Bunlar, işe bağlı stres ve kaygı, cinsel performans hakkında endişe, evlilik veya ilişki sorunları, depresyon, suçluluk duygusu veya geçmişteki bir cinsel travmanın etkileri olabilir.
Kadınlarda cinsel bozukluğun tedavisi için ideal yaklaşım, kadın, doktor ve eğitimli terapistler arasında bir ekip çalışmasıdır. Cinsel sorunların çoğu, temelinde yatan fiziksel veya psikolojik sorunların tedavisiyle düzeltilebilir.