Kaçtığımız şey gerçekten de hastalık mı?

Güncelleme Tarihi:

Kaçtığımız şey gerçekten de hastalık mı
Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2020 10:42

“Beyninizin sinsi bir numarası vardır ve eğer izin verirseniz sizi kesinlikle deli eder” diyor Mark Manson. Olumsuz bir şey olacağı ihtimali size kaygı verir. Bu kaygı elinizi ayağınızı keser ve neden bu kadar kaygılı olduğunuzu düşünmeye başlarsınız. Artık duyduğunuz kaygı nedeniyle kaygılısınızdır. Bu, sarmal bir döngü şeklinde gitgide büyür.

Haberin Devamı

Kaygılar kimi zaman değişebilir. Bir gün iş yerinde yapılacak bir sunum iken, bir gün çocuğunuzun ateşlenmesi, diğer bir gün ise yüzünüzdeki sivilcenin nasıl kapatılacağı olabilir. Kaygının derecesi ve anlamı sürekli farklılaşabilir.

Bugün neden bu kadar çok insan endişeli? Çok basit; tüm dünya çapında bir salgın hastalık var, pandemi unvanını kazandı ve çok kayıp yaşandı. Daha ne olsun? En kötüsü şu bilinmezlik. Biri çıkıp herkesin içine su serpiyor, bir başkası felaket senaryolarının birinden ötekine atlıyor. Sürekli bir yenisi eklenen açıklamalar var. Bekliyoruz. Sürekli dalgalanıyoruz. İşte bu en yorucu kısım. İyimserlikle kötümserlik arasında gidip geliyoruz ve aslında işin tuhafı bu felaket senaryolarını konuşmaktan garip bir haz alıyoruz.

Gerçekten hastalıktan mı kaçıyoruz?

Haberin Devamı

Sanki birbirimize kenetlenip bütün oluyoruz; bütün o yalnızlığımız ve mutsuzluğumuz bir virüsün arkasında kaybolup gidiyor. Hatta çoğu kişi için muhabbet konusu doğdu. Formalite icabı “bugün ne kadar soğuk hava” ile başlayıp bir türlü ilerleyemeyen muhabbetimsi girişimler artık beslenecek bir kaynağa sahip. Birbirimize daha anlayışlı davranıyoruz. Gitmek istemediğimiz organizasyonlar, görüşmek istemediğimiz insanlar, yapmak istemediğimiz işler için muhteşem bir bahanemiz oldu: Salgın var! Bu salgın bizi nelerden koruyor oturup onu da düşünmek lazım. Kaçtığımız şey gerçekten de hastalık mı acaba? Ya korktuğumuz şey hastalığın kendisi mi? Kendimize itiraf edemiyoruz aslında bu endişemizin asıl nedenini… Bizler ölümden korkuyoruz aslında, virüsten değil. Bilinmezlerin en büyüğü ölümden ya da ölümle karşılaştığımızda kaldırmak durumunda kalacağımız ağır duygusal yüklerden.

Bu çok insani bir korku. Hayatta kalmamızı da sağlayan bir korku aslında. Bedensel olarak muhteşem bir donanıma ve otomatik tepkilere sahibiz tehlike anlarında kullanılacak. Biz yaşam içgüdüsüyle hayata tutunuyoruz. O yüzden bilin ki, eğer ki bu hastalık haberlerinden endişe duyuyorsanız hayatınız kesinlikle yaşamaya değer. Hiçbir amacı, isteği, hayali, sevdiği olmayan bir insan düşünün. Sizce bu kadar endişe duyar mıydı?

Kendinize vakit ayırın, gücünüzü fark edin
 

Haberin Devamı

Sonraki adım endişemizi, korkularımızı kabul edip harekete geçiyoruz. Önlemlerimizi alıyoruz. Hijyene biraz daha dikkat ediyoruz. Bu her on dakikada bir el yıkamak, dezenfektan kullanmak anlamına gelmiyor. Aşırıya kaçtığımız her durumda beynimiz de bunu çeşitli senaryolarla köstekliyor, unutmayın. Buna gerek yok. Mümkün olduğunca kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunmayalım. Evde daha uzun zaman geçirmek, kendi içimize dönmek, durumu biraz sorgulamak için bir fırsat bile olabilir. Salgın ortamını nelerden kaçmak için kullanıyorum? Yüzleşemediklerim, kabullenemediklerim neler?

Bu günler geride kalacak. Hayatta değerli olan her şey negatif deneyimin üstesinden gelmekle kazanılır. Gücünüzü fark kedin.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!