Güncelleme Tarihi:
Grip, her yıl 3 ila 5 milyon kişiyi etkileyen, influenza virüsünün yol açtığı bir enfeksiyon hastalığı.
Soğuk kış aylarında insanların en büyük sorunlarının başında gelen grip, solunum ve dolaşım sistemini etkilemesinin yanı sıra tüm organlarda zarara da neden olabiliyor. Özellikle ileri yaşlarda, yeni doğanlarda, bağışıklık sisteminin zayıfladığı kronik hastalıklarda, dolaşım ve solunum sistemi hastalıklarında son derece ağır sonuçlar ortaya çıkarabiliyor.
Ülkemizde de havaların bir anda soğuması şiddetli bir grip sezonunu beraberinde getirdi. Uzmanlar bu yıl gribin geçtiğimiz birkaç yıla oranla daha ağır geçtiği konusunda uyarılarda bulundu.
'GRİP VAKALARI GEÇEN YILLLARA ORANLA 2-3 KAT ARTTI'
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Mine Işık Arıgün, “Ülkemiz son üç yıldır ilk kez bu kışı koronavirüs pandemisi olmadan geçiriyor. Grip vakalarında ise önceki yıllara göre çok belirgin bir artış var. Hastalarımızı tedaviye karşı inatçı ve iyileşmesi haftalar sürebilen yeni grip salgınına karşı uyarıyoruz. Bu yılki grip vakalarının eskiye göre 2-3 kat arttığını ve hastanelerde ciddi yoğunluk yaşandığını söyleyebilirim” dedi.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Meyha Şahin ise “Burun akıntısı, burun tıkanıklığı ve gözlerde yanmayla birlikte öksürük, son zamanlarda soğuk algınlığı ile başvuran hastalarda karşılaştığımız semptomlar arasında yer alıyor. Bu durum bazen çok ağır bir tabloya sebep olurken bazen de birkaç gün içerisinde geçebiliyor. Fakat her şekilde, günlük hayatta performans ve iş gücü kaybına neden olduğu için önemli bir sorun olarak toplumdaki yerini koruyor” ifadelerini kullandı.
Grip bu kadar güçlüyken ve yayılımını hızla sürdürürken, soğuk algınlığı ve gripten korunmak için neler yapılması gerektiği oldukça önemli…
İngiliz Daily Mail gazetesi de bu konuya dikkat çekerek kış hastalıklarından korunmak için dikkat edilmesi gerekenlere dair bir rehber hazırladı. Rehberde ilk sırada “insan temasından kaçınmak” maddesi yer alıyor.
Bu zaten herkesçe biliniyor ancak bu maddede şöyle bir detay bulunuyor; “Burun akıntısı geçiren biriyle yakın çevrede yaşayan kişiler, çatal bıçak takımı ve bardak gibi ev eşyalarını paylaşmaktan kaçınmalı…”
Peki, gerçekten de bu tip eşyalardan enfeksiyon bulaşabiliyor mu? Virüs, nesneler üzerinde ne kadar süre yaşayabiliyor?
Dr. Öğr. Üyesi Meyha Şahin, “Ortak eşya kullanımı ile soğuk algınlığı virüsleri bulaşabilir. Soğuk algınlığı olan kişiler genellikle soğuk algınlığı virüsünü ellerinde taşır. Virüs ciltte canlı kalabilir ve en az iki saat boyunca başka bir kişiye bulaşabilir. Özellikle bazı virüsler; tezgâh üstü, kapı kolu veya telefon gibi yüzeylerde birkaç saat boyunca yaşayabilir” dedi.
Dr. Mine Işık Arıgün de “Aynı ortamda yaşanan kişilerin kullandığı çatal, kaşık veya bardağın kullanılmasından kaçınılmalıdır. Hasta kişinin herhangi bir eşyasına dokunmak bile size virüsü getirebilir. Özellikle aynı sofrada ortak eşya asla kullanılmamalı. Bu tür eşyaların kullanım sonrası temizliği yapılıyor ise kullanılmasında bir sakınca yoktur" ifadelerini kullandı.
Londra’da pratisyen hekim olan Dr. Hana Patel, Daily Mail’e yaptığı açıklamada “Virüsle temasa geçmeniz durumunda gözlerinize veya burnunuza dokunmaktan kaçının; virüs vücuda bu şekilde çok çabuk bulaşabilir” ifadelerini kullandı.
Peki, virüs gözler ve burundan nasıl yayılabiliyor?
“Ağız, burun ve gözler konjuktiva dediğimiz nemli vücut alanları olup viral etkenlerin yaşaması için uygun alanlardır” diyen Dr. Mine Işık Arıgün, “Salgın zamanlarında, ellerimizi burun, ağız ve gözlere dokundurmadan önce mutlaka yıkamalıyız. Ellerimiz gün boyu o kadar çok yere temas eder ki bunu takip etmek neredeyse imkansızdır. Bu nedenle sık sık el yıkamalı veya alkol bazlı el dezenfektanı kullanmalıyız" dedi.
“Tırnaklara, parmak aralarına ve bileklere çok dikkat edilmeli” diye uyaran Dr. Öğr. Üyesi Meyha Şahin ise “En az yüzde 60 alkol içeren ürünler kullanılmalı. El losyonları; ellerin, parmakların ve bileklerin tüm yüzeyine kuruyana kadar uygulanmalı. Bu losyonlar cilt tahrişi olmadan tekrar tekrar kullanılabilir” ifadelerini kullandı.
Vakit geçirilen odaların havalandırılmasına da çok dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Mine Işık Arıgün, “Kış aylarında uygun oda sıcaklığı 20-22 derece seviyesindedir. Bu seviyedeki ısınma ve havalandırma vücut ısısını dengeleme ve düşürme yönünden etkili bir yöntem olacaktır. Odanın yarım saatte bir havalandırılması yeterlidir” ifadelerini kullandı.
BİTKİ ÇAYLARI İŞE YARIYOR MU?
Bitli çayları grip ve benzeri hastalıklardan korunmak için bu dönemde sıklıkla tüketiliyor. Bu çayların hastalıkları önlemede etkileri var mı?
Bu soruma Dr. Mine Işık Arıgün, “Bunların kullanımında çok dikkatli olunmalı” cevabını verdi ve şu bilgilerin altını çizdi:
“Bitki çayları viral enfeksiyonlarda oldukça fazla tercih ediliyor. Nane, adaçayı, zencefil, ıhlamur, kekik, papatya vb. çaylar en popülerleri. Fakat bu çayları tüketirken dikkat etmek gerekiyor. Bu çayların tansiyon değişiklikleri, sütü azaltma, safra üretimini artırma gibi yan etkileri olabilir. Özellikle tansiyon hastaları, gebeler, emziren anneler, diyabetik hastalar doktora danışmadan asla kullanmamalı. Bu tür bitkilerin çayları, hastalığı önlemeden çok mevcut semptomların azaltılmasında etkilidir.”
‘BAL VE SICAK ÇORBA ÇOK ETKİLİ’
Bu dönemde bağışıklığı güçlendirmek ve hastalıkları daha hafif geçirmek için hangi besinleri tüketmek gerekir?
Dr. Öğr. Üyesi Meyha Şahin, “Bağışıklık sistemi; akut enfeksiyonun geçirildiği dönemde güçlendirilebilecek bir mekanizma değildir. Sağlıklı beslenmeyi ve düzenli uyumayı yaşam tarzı haline getirmek gerekir. Fakat yine de akut enfeksiyon evresinde semptomları hafifletmeye yönelik birtakım tedbirler alınabilir” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Şahin, şöyle devam etti:
“Üzerine çalışma yapılan gıdalardan balın, çocuklarda öksürükle birlikte görülen üst solunum yolu enfeksiyonu semptomlarının iyileştirilmesinde faydalı olduğu ve yetişkinlerde semptomları hafiflettiği gösterilmiştir. Ayrıca sıcak çay veya çorba içmek de öksürük, hapşırık, boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı gibi semptomları hafifleterek kişileri rahatlatmaktadır. Bol su içilmesi ve meyve sularının tüketilmesi de sıvı açığının kapanmasını ve kişilerin rahatlamasını sağlamaktadır."
Dr. Mine Işık Arıgün de probiyotik içeren yiyeceklere dikkat çekerek, "Şalgam, ev turşusu, lahana, ıspanak ve kereviz gibi sebzeleri bu dönemde bolca tüketmek faydalı olacaktır" dedi.
Son yıllarda vitamin takviyesi alanların sayısı oldukça fazla… Peki vitamin takviyeleri grip salgının pik yaptığı dönemlerde kullanılmalı mı?
Dr. Öğr. Üyesi Meyha Şahin, “C vitamini sıklıkla soğuk algınlığı için doğal bir ilaç olarak algılanır. Yapılan çalışmalar, düzenli olarak C vitamini takviyesi (günde en az 200 miligram) alan yetişkinlerde soğuk algınlığı semptomlarının süresinde küçük ama anlamlı bir azalma olduğunu göstermiştir” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Şahin diğer vitaminlere dair de şu bilgileri paylaştı:
“Yine çalışmalarda, D vitamininin üst solunum yolu enfeksiyonlarının önlenmesinde rolü olduğu ortaya kondu. Soğuk algınlığının önlenmesinde E vitamini kullanımının etkili olduğuna dair olumlu bir çalışma ise bulunmuyor. Sonuç olarak düzenli C vitamini takviyesi almış olmak ve D vitamini eksikliğinin olmaması soğuk algınlığına karşı koruyucu olmaktadır. Ancak yine de viral enfeksiyonların sıklığının arttığı dönemde bu vitaminleri almanın etkili olduğu gibi bir anlam çıkarmamak gerekiyor. Gerekli takviyeler düzenli bir şekilde yapılmalı...”
REÇETESİZ İLAÇLARDAN UZAK DURUN!
Soğuk algınlığına karşı reçetesiz satılan pek çok ilaç bulunuyor. Bu ilaçları hasta olmadan kullanmak faydalı olur mu?
Dr. Mine Işık Arıgün, “Reçetesiz satılan birçok ilaç, viral üst solunum yolu enfeksiyonlarında önerilmez. Bu ilaçların hastalık olmadan hastalığı önleyici etkisi ise kesinlikle yoktur. 8 saatlik düzenli gece uykusu, sağlıklı beslenme, düzenli spor veya açık hava yürüyüşleri, stresi yönetebilme tüm hastalıkların engellenmesinde en etkili yollardır” ifadelerini kullandı.
Fotoğraflar: iStock