Güncelleme Tarihi:
“Solunum yollarında tekrarlayıcı öksürük, hırıltı, hışıltı ve nefes darlığı ile karakterize bir akciğer hastalığı olan astım, modernleşmenin bir sonucudur” diyen Prof. Dr. Emin Özkaya, Dünya Astım Günü çerçevesinde önemli açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. Emin Özkaya, “Günümüzde gizli bir astım hastalığı salgını var. Astımın salgın boyutunda görülme sıklığının artmasını sadece genetik nedenlere dayandırmak doğru olmaz. Astım; yaygın plastik ürün, deterjan ve temizlik malzemesi kullanımı, hızlı şehirleşme ve sanayileşmeyle birlikte artan çevre ve hava kirliliği, hazır gıda tüketiminin artması, fast food tarzı beslenmenin artması, yaşam alanlarındaki yetersiz havalandırma, hareketsiz yaşam, sezaryen doğumların artması, aşırı antibiyotik kullanımı gibi birçok nedeninin bir yansımasıdır. Bazı sayılar vermek gerekirse; özellikle gelişmişlik düzeyi yüksek batı ülkelerinde toplumun yüzde 30-35’i (her 3 kişiden biri) astım hastasıdır. 2000 yılında İstanbul’da çocuklarda astım sıklığı yüzde 9,8 iken, 2015 yılında yüzde 22’ye ulaşmış, yani son 15 yılda iki kat artış göstermiştir. Bu da demek oluyor ki, İstanbul’da her 5 çocuktan biri astım hastası… Öte yandan Ankara’da 2000’li yıllarda astım hastalığının görülme sıklığı yüzde 7 iken, 2015 yılında yüzde 18’e ulaşarak 3 katına çıktı. Yine 2015 yılında Mersin’de yüzde 40 olan oran, İzmir yüzde 42 ve Van’da yüzde 7 olarak bulunmuştur” diye konuştu.
Prof. Dr. Emin Özkaya, “Hava kirliliği, astımın en önemli 3 tetikleyicisinden belki de en önemlisidir. Egzoz gazlarının özellikle dizel partiküllerinin yoğunluğu ile astım sıklığı ve astım şikâyetleri arasında doğrudan bir ilişki bilimsel olarak da ispatlanmıştır. Bundan dolayıdır ki bazı Avrupa ülkeleri, artık dizel yakıt kullanımını yasaklamıştır. Aşırı hava kirliliği, astım için hem doğrudan (gaz partiküllerine bağlı) hem de dolaylı olarak (polen ve hayvan tüyleri için taşıyıcı görevi yaparak) önemli bir risk faktörüdür. Ancak büyükşehirlerdeki hava kirliliği kadar astım hastaları için risk oluşturan bir başka konu başlığı da ev içerisinde maruz kalınan kimyasallardır. Bunlar; oda parfümleri ve kokuları, çamaşır ve bulaşık makinesi deterjanları ile yumuşatıcıları, çamaşır suyu ve diğer temizlik malzemeleri, boya ve cilalar, böcek ve sinek kovucu spreylerin yanı sıra ev döşemesinde kullanılan sentetik kumaşlar, muşambalar, yer döşemeleri ve mobilyalardır. Astım hastalığının artışına neden olan bir diğer neden ise plastik kullanımının artması oldu. Gıda ve içeceklerin paketlenmesinde kullanılan plastikler, beslenme esnasında solunum yoluna nüfuz ediyor, bu da beraberinde alerji ve astım gibi hastalıkları meydana getiriyor” dedi.
“Astım tedavi edilebilir bir hastalıktır” diyen Prof. Dr. Emin Özkaya, “Çocukluk çağı astımı, erişkin astımından çok farklıdır. Çocukluk çağındaki astımlı hastalarımızın yaklaşık yüzde 70-80’i, ergenlik döneminde hastalığı atlatabilmektedir” dedi ve astım tedavisinin detaylarına ilişkin şunları söyledi:
“Astım tedavisinde kullanılan ilaçların çok büyük kısmı kortizon içeriyor. Bu durum ailelerde tedirginlik yaratabiliyor. Ancak bu ilaçlar, usulüne uygun olarak, uygun doz ve süre ile verildiklerinde, tedavide çok faydalı olup hayat kalitesini yükseltiyor. Sprey ya da toz halindeki bu ilaçlar, bronşlara ve küçük havayollarına giderek etki yapmakta, ancak vücudun diğer organlarına gitmediği veya çok düşük oranda kana karıştığı için yan etki ihtimali azalmaktadır. Çocukluk çağı astımında, alerji aşılarının uygulanması da bir tedavi seçeneği olup vücutta alerjik reaksiyonlara neden olan maddelerin belirli zaman aralıkları ile verilmesi esasına dayanır. Ancak bu aşı uygulaması, bu konunun eğitimini almış alerji uzmanları tarafından yapılmalıdır.”