Güncelleme Tarihi:
Jamaikan’nın gizli hazinelerinden biri Coral Spring Plajı’ydı. Karayip’teki bu adanın kuzey kıyısındaki plaj, bembeyaz eşsiz bir kumsaldı. Fakat 2008’de bir sabah, yakınlarda otel inşa eden firma acayip bir şey ile karşılaştı. Tüm kum gitmişti.
Hırsızlar gece 500 kamyon dolusu kumu çalıp götürmüşlerdi. Kum, dünyanın pek çok yerinde çok da değerli değildir. Ama demek ki Jamaika’da durum farklı. Peki, bu suçu kim işlemişti? Rakip bir turizm işletmesi kumu kendi plajına mı taşıdı; yoksa bir inşaat şirketi kumu inşaat malzemesi olarak kullanmak üzere mi taşıdı? Sebep ne olursa olsun, bir şey çok açık:
Birileri büyük çabalar sarf edip kumu ele geçirmiş - yani birini kumu almaya teşvik ettiren sebepler varmış. İktisat tarihinin bizlere öğrettiği en önemli derslerden biri teşvikin gücüdür. İklim değişikliğini yavaşlatabilmek için bu teşvikin herkes için, yani trilyonlarca dolar harcayan milyonlarca firma ve milyarlarca insan için geçerli olması, mevcut fosil yakıt tüketimi yerine düşük karbonlu faaliyetleri teşvik etmesi gerekir. En etkin teşvik ise karbona yüksek fiyat koymaktır. Karbon fiyatını yükseltmek aslında dört farklı hedefe hizmet etmektedir.
Bunlardan ilki, tüketicilere hangi mal ve hizmetlerin karbon açısından yoğun olduğunu ve bu nedenle daha az kullanılması gerektiğini gösterir. İkincisi, üreticilere hangi girdilerin karbon yoğun olduğunu (kömür ve petrol vb.) ve hangilerinin daha az karbon kullandığını (doğalgaz, rüzgar ya da güneş enerjisi gibi) gösterir ve böylece şirketleri düşük karbonlu teknolojilere geçmeye teşvik eder. Üçüncüsü ise, mucitleri, yeni ürün geliştiricilerini ve yatırım bankacılarını piyasada düşük karbonlu yeni ürünler ve süreçler yaratmaları, bunları fonlayıp geliştirmeleri ve tanıtmaları konusunda teşvik eder. Ve son olarak, karbon fiyatı, tüm bunları yapmak için kişinin bilmesi gereken bilgi miktarını düşürür.
Şimdi bir de gelin bu konunun haricinde 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları arasındaki bağlantılar ile birlikte bu amaçların tamamının iklim krizi ile arasında ki bağlantısına kısa bir göz atalım.
Birleşmiş Milletler 2000 yılında yayınlamış olduğu ve 2015 yılına kadar yerine getirilmesini planladığı 8 hedeften oluşan bin yıl kalkınma hedeflerinin kapsamını 2015 yılında genişleterek 2030 yılına kadar yerine getirilmesini planladığı 17 çatı amaçtan ve alt kırılımları ile toplam 169 amaçtan oluşan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı yayınladı.
Bilmeyenler için bu amaçlar;
1) Yoksulluğa Son,
2) Açlığa Son,
3) Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam,
4) Nitelikli Eğitim,
5) Toplumsal Cinsiyet Eşitliği,
6) Temiz Su ve Sanitasyon,
7) Erişilebilir ve Temiz Enerji,
8) İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme,
9) Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı,
10) Eşitsizliklerin Azaltılması,
11) Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar,
12) Sorumlu Tüketim ve Üretim,
13) İklim Eylemi,
14) Sudaki Yaşam,
15) Karasal Yaşam,
16) Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar,
17) Amaçlar için Ortaklıklar.
Bu amaçların her birinin açıklamasını ve alt kırılımlarını ise https://www.kureselamaclar.org linkine tıklayarak bulabilirsiniz.
Birleşmiş Milletler bu amaçların gerçekleştirilebilmesi için öncelikle 3. amaç olan sağlıklı bireylere erişmeyi bunun için de sürdürülebilir tarımla 2. amaç olan açlığı sıfırlamamız gerektiğine odaklanıyor. Fakat açlığın sıfırlandığında ise insanların iaşe ile değil kendi onurlarıyla bu varlığa sahip olmaları için 1. amaç olan yoksulluğa da son verilmesi gerekiyor. Bunun için ise 8. amaç olan insana yakışır iş ve ekonomik büyüme ortamı doğurmamız gerekiyor.
Ekonomik büyüme dediğimiz zaman ise bir firmanın daha fazla üretmesinden ya da tüketmesinden çok farklı farklı türev ekonomileri üretmesi gerekiyor. O yüzden ekonomik büyümeyi 9. amaç olan sanayi, yenilikçilik ve altyapıyla elde etmemiz gerekiyor. Peki bu büyüme gerçekleştiği zaman neye ihtiyacımız var? Bu büyümeyi karşılayabilecek 7. amaç olan erişilebilir ve temiz enerjiye ihtiyacımız var. Tüm bu inovasyonel yaklaşımın ve altyapının oluşumu içinse 4. amaç olan nitelikli eğitime ihtiyaç var. Yani geleceğe yönelik olarak insanın eğitiminden çok eğitimin renovasyonuna ihtiyaç duyulmasından bahsediyoruz. Bu eğitim ise kimden alınacak diye soracak olursak, dünyanın yarısı kadın, aslında istihdamın ve tüketimin yarısı kadın.
Bu yüzden 5. amaç olan toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve bununda din, dil, ırk ve yönelim ayrımı yapılmadan 10. amaç olan eşitsizliklerin azaltılması ile sağlanması gerekiyor. Peki bunları sağladığımız zaman ne olması gerekiyor sorusuna ise insanların sürdürülebilir bir yaşam alanına sahip olması gerektiği ön plana çıkıyor ve bu da 11. amaç olan sürdürülebilir şehirler ve topluluklar odağında sağlanması gerekiyor.
Bu şehirlerin ve toplulukların ise ilk ihtiyacının 6. amaç olan temiz su, hijyen ve halk sağlığı koşullarına erişimin olduğu aşikar. Bütün bu onbir amacın hepsini birden elde tutmanın yolu ise 12. amaç olan sorumlu tüketim ve üretimden geçiyor. Bütün bu oniki amacın hepsi birden ise aslında küresel kalkınmanın mihenk taşını oluşturan amaç olan 13. amaç iklim eylemine bağlı.
İklim eyleminde hedeflerin yakalanamaması ile birlikte 12 amacın hepsi çöküyor. İklim eylemini çözdüğümüz zaman ise 14. amaç olan sudaki yaşamı ve 15. amaç olan karasal yaşamı güvence altına almış oluyoruz. Fakat ne olmadığı takdirde bütün bu amaçları güvence altına alabiliyoruz sorusuna ise ikiz kulelerin tekrar yıkılmaması durumunda yani 16. amaç olan barış ve adaletin sağlanması ile tüm bu amaçları güvence altına alabiliyoruz. Bütün bu amaçların sağlanması içinse 17. amaç olan amaçlar için ortaklıkların oluşması gerekiyor.
Dünyanın sürdürülebilirlik ekseninde nitelikli ve kapsayıcı bir gelişim kaydedebilmesi adına küresel kalkınmanın mihenk taşını oluşturan iklim eylemi, yukarıda da bahsettiğim kalkınma amaçları için verilen mücadelelerin kısaca işe yaraması için en kritik nokta. Bu sebeple, 2015 yılında kapsamı genişletilerek belirlenen yeni kalkınma amaçlarında 2030 yılına kadar ilerleme kaydedilmesi gereken son 10 yıl içeresine girmiş bulunuyoruz.
Dünyanın gelecekte daha yaşanılabilir bir yer olması içinse; iklim krizine karşı bugün atılması gereken 3 adımın önemi yadsınamaz nitelikte.
Bu adımlar ise;
1) Öncelikle insanların, küresel ısınmanın insan ve doğal yaşam üzerindeki etkilerinin ciddiyetini anlamaları ve kabul etmeleri gerekiyor. Bilim insanlarının, bilimden ekolojiye, ekonomiden uluslararası ilişkilere kadar her konuda yoğun araştırmalara devam etmeleri şart. Gerekli önlemlerin alınması için önümüzde daha çok uzun zaman olduğunu iddia eden kişilerin sözlerine karşı tedbirli olmak gerekiyor.
2) Ülkelerin CO2 ve diğer sera gazı salımlarının fiyatını artıracak politikalar oluşturulması gerekiyor. Bu gibi adımlar dirençle karşılansa da, bu, salımları azaltmak, düşük karbon teknolojilerini teşvik etmek ve dolayısıyla dünyamızı kontrolsüz ısınma tehdidine karşı korumak için oldukça önemli. Daha önemlisi, söz konusu çabaların sadece ulusal değil, global boyutta olmasını da sağlamak gerekiyor. Politikalar yerel de olsa, kendi ülkesi çıkarı sebebiyle ısınmayı yavaşlatmaya yönelik güçlü adımlar karşıt görüşlerle de karşılansa, iklim değişikliğini durdurma çabası koordine edilmiş global bir eylem gerektiriyor.
3) Düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş yapabilmek için enerji sektöründe hızlı teknolojik değişimler yaratmak büyük önem taşıyor. Karbon salımları üzerinde önemli maddi cezalar uygulanmadıkça mevcut düşük karbonlu teknolojiler fosil yakıtların yerini alamaz. Hesaplı düşük karbon teknolojilerinin geliştirilmesi iklim hedeflerimize ulaşma maliyetini düşürecektir. Ayrıca diğer politikalar başarısız olduğu takdirde, düşük karbonlu teknolojiler iklim hedeflerimize ulaşmakta son çare olabilirler. Bu nedenle, devletlerin ve özel sektörün düşük karbonlu, sıfır karbonlu ve hatta negatif karbonlu teknolojileri takip etmesi yadsınamayacak bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Sonuç itibariyle teşvik her zaman olumlu karşılıklar buluyor. Bunu da sorumlu bir gelecek bilinciyle yapmak ise itibarlı bir kalkınma koordinasyonunun temelini oluşturuyor. Bugünün gerçekleriyle geleceğin yok oluşunu engellemek ise geçmişe değil bugüne, ayrımsız, eşitçe, insan kavramına odaklılıkla, çözüme yönelik daha iyi adımlar atmanın yolundan geçiyor.
Sürdürebilirlik Uzmanı/ Çevre Mühendisi Serkan Soyuer