Güncelleme Tarihi:
Füsun Demirel’i ekrandan veya beyazperdeden izlerken, doğal ve kendinden emin tavırlarıyla içimizden biri olarak hissettik. Sinema, televizyon ve tiyatronun yetenekli oyuncusu Füsun Demirel, yaptığı işlerle gündemde olmasına rağmen özel yaşamındaki sadeliğiyle de örnek olabilecek mütevazı bir yaşam tarzına sahip.
Kendisi gibi oyuncu olan ve şimdilerde yayıncılık yapan Nurettin Şen’le birlikte kurdukları yayınevinde, İtalyanca’dan Türkçe’ye eserler çeviren Füsun Demirel ilk olarak 1981 yılında Almanya’da Berlin Kollektiv Theater’de sahnelenen ve Vasıf Öngören’in yazıp yönettiği “Zengin Mutfağı” oyununda sahneye çıktı.
Türkiye’ye gelerek çeşitli tiyatrolarda çalıştı. Atıf Yılmaz’ın Bir Yudum Sevgi filmiyle 1984’te sinemaya geçti. Ardından TV dizilerinde gördük onu. Hafızalarda en çok yer eden “Züğürt Ağa”, “Uçurtmayı Vurmasınlar”, “Mem û Zin” gibi filmleri ve “Sıdıka”, “Şaşıfelek Çıkmazı”, “Fadime” gibi TV dizilerinde üstlendiği her rolün hakkını veren başarılı oyuncu birçok tiyatro oyununu da Türkçe’ye kazandırdı.
Füsun Demirel oyunculuk yaşamında anne rolleri üstlense de özel yaşamında anne olmak için uzun seneler bekledi. Elli yaşında “Tüp Bebek” yöntemiyle hamile kaldı ve birbirinden sevimli ikizlerine sahip oldu.
İleri yaş gebeliği yaşayıp geç anne oldunuz. Bu bir sene içerisinde neler yaşadınız?
Gerçekten bebişlerle paylaştığımız her güne şükrediyorum... Böyle bir mutluluğu ve mucizeyi yaşadığım için. Embriyon olarak anne rahmine düştükleri andan itibaren, bütün o hamilelik süreci dahil her an o mucizeye sürekli şükreden birisiydim.
Küçücük bir çekirdekten bu harika yavruların olması zaten çok heyecan verici. Üstelik size ait olduklarını bilmek daha da heyecan vericiydi. Onların gelişimini, büyümelerini izlemekten daha keyifli bir şey olmadı bu bir yıl içinde.
Keşke daha önce anne olsaydım dediğiniz zamanlar oldu mu?
Onlar geliştikçe yaş farkından dolayı zaman zaman düşündüğüm oluyor. Anne demeye başladılar. Anne lafını duyunca zaten her anne duygulanır. Şöyle de düşünüyorsunuz tabii: Onların büyüdüklerini, üniversiteye gittiklerini görmek, her şeylerine tanık olmak istiyorum gibi...
Belli bir süre var önümüzde... O zaman ‘keşke’ devreye giriyor ama on sene önce bu kararı verseydik bu kadar mutlu olabilir miydim? Onu da bilmiyorum. Gerçekten her anlamda doygunluk yaşadıktan sonra çocuk sahibi oldum. Daha önce olsaydı bunları söyleyebilir miydim gerçekten bilmiyorum.
Bugünkü kadar çocuklarınızla ilgilenemeyebilirdiniz belki de?
Aynen öyle. Şu 18 aylık süreçte sadece onlara odaklı yaşadım, zamanımı onlarla paylaştım. Evet doğduklarından sonra işler çıktı ama daha az iş kabul ettim. Şimdi olabilecek en sağlıklı sistemi kurduğumu düşünüyorum... Evdeki yardımcılarımızla çok koordineli yaşıyoruz... Artık mesleğime, çok özlediğim setlere daha uzun zaman ayırabileceğim...
İşleri seçmeye mi başladınız?
Kesinlikle öyle. Artık çocuklarıma göre planlar yapıyorum. Önce sadece işimiz vardı. Hayatım işime odaklıydı. Hiçbir şey mesleğimin önüne geçemedi. Oysa şimdi onlarla yaşayacağım ne varsa en kaliteli biçimde yaşamayı istiyorum... Hem işimi eskisi gibi sürdürmek hem anneliğin tadını çıkarmak... Tek arzum bu...
Şimdi bir buçuk yaşında oldular değil mi? İkiz olmaları zorluk yarattı mı hayatınızda?
Evet, on sekiz aylık oldular. Geriye dönüp baktığımda bir buçuk yılın nasıl geçtiğini anlayamadım diyebilirim. Muhteşem yardımcım Melike hanım, sanki anne yarısı oldu. Çocuklar çok düşkünler, bu benim hayatımı çok kolaylaştırdı... Aslı’da İlkem de çok uysal çocuklar oldular. Bu büyük bir şans. Evi kreşe çevirdik... Zorluk muhakkak var, hiç olmuyor demiyorum. Ayaklanmaya başladılar, ne bulsalar ağızlarına götürüyorlar. Sabit iki yardımcı dışında, yakınlarımız da yardımcı oluyor. Çok neşeli ve koloni gibi yaşıyoruz.
İkizlerin uyku ve yemek yeme alışkanlıkları nasıl?
Çok sağlıklı uyuyorlar. On iki saat deliksiz uykularını alıyorlar. İştahları da iyi. Yemeyi seviyorlar. Diş çıkarma dönemlerinde iştahsızlıkları olabiliyor. Dönem dönem çocuk hastalıkları oluyor. Tabii bunlar normal durumlar.
Bir buçuk sene içerisinde yeni kitap çevirileri yapabildiniz mi?
Gerçekten yapamadım. Tüm işlerimi devam ettireceğim tabii. Belki daha çok heyecan verecek. Bundan sonraki tüm üretimlerimi sadece çocuklar için yapacağım diye bir heyecan yaşıyorum.
Yaptığım işler daha bir anlam kazandı mı diyorsunuz?
Anlam kazandı kesinlikle. Biz eskiden de çocuklar için masallar yazar, tiyatro oyunları, çevriler yapardık. Çocuklara yönelik üretimlerimiz vardı. Şimdiden sonra kendi çocuklarımız için üretebiliriz.
Yaşadığınız süreçleri; hamilelik, doğum ve sonrası gibi yazmayı düşünüyor musunuz?
Şimdi bilemiyorum... Keşke zaman ayırıp bu tatlı serüveni kalıcı hale getirebileceğim bir şeyleri yazabilsem... Bu gelişim süreçlerini izlemek çok heyecan verici... Anne karnından birlikte oluşuyor ama tamamen farklı karakterler ortaya çıkıyor. İlkem; ağırbaşlı, sakin, kendine has tavrıyla bir prens edasında. Aslı; tamamen farklı, çok dışa dönük, oldukça hareketli ve neşeli. Aralarındaki ilişkiyi gözlemlemek çok ilginç geliyor bana. Şimdilerde oyuncak paylaşamıyorlar, bizi paylaşamıyorlar, kıskançlıklar başladı. Tırmanarak devam edecek biliyoruz. En çok zorlandığım ise; aman birbirlerine zarar vermesinler. Çok tatlı bir serüven.
Tüm kadınlara anne olmayı öneriyor musunuz?
Kesinlikle evet. Otuzlu yaşlarda anne olmak bende saplantıydı. Zaman zaman hüngür hüngür ağladığımı biliyorum. Aslı on sekiz aylık, bakıyorum hiç kimse öğretmedi ama kendi gözlemleriyle eline bebek alıyor, uyutmaya çalışıyor. Sanki küçük anne. Annelik içgüdümüzde var ve önlenemez bir duygu bence. Genç bir kadın eğitimini tamamladıktan sonra bir kariyer ve çocuk yapmalı. Eğitimini tamamlamadan, kariyerini yapmadan, sadece ev kadını olmaları başka bir eksiklik.
Çocuklarınız olmadan önceki aile tanımı ile olduktan sonra ki aile tanımınız arasında fark var mı?
Bizim seksenli yıllarda başlayan arkadaşlığımız devam ediyor... İlişkilerde dostluğu koruyabilmek daha önemli kanımca... Bazı evliliklerde görüyorum, çocuk doğduktan sonra huzursuzluklar başlıyor, çatışmalar başlıyor eşler arasında. Buna da bir anlam veremiyorum açıkçası. Özellikle genç evlilerde çocuk üstünden çok tartışmalar oluyor. O çiftlerin aralarındaki gerilimi izlerken çocuğa üzülüyorum daha çok... Aslında bebekler hayatımızın en güzel renkleri... Onlar yaşamımızda pastanın kreması gibi oldu...
Hoşunuza giden, gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni projeler var mı?
Zamanım çok... Acelem yok. Belki bir arkadaşımın sinema filminde oynayacağım. Dizilerden teklifler geldi, ne yazık ki bazılarını değerlendiremedim. Pek çoğu İstanbul dışından geldi. Bu bir süreç hiç acele etmiyorum. Nasılsa profesyonel anlamda sonsuza kadar yapabileceğim en asli işim oyunculuk...
Başarılı olma yolunda yaşadıklarınız neler?
Çok şeyler sıralanabilir; özveri, mesleğe tutkuyla bağlanmak, çalışmak, mesleki disiplin, yaşam disiplini bu böyle sürer gider. Galiba hayatı çok sevmek, dolu dolu, aşkla yaşayabilmek başarıyı arttırıyor.
Sizce başarının olmazsa olmazları nedir?
Belli bir yaşam ve iş disiplini şart başarmak için. Ben çocuk sahibi olamadım, sadece mesleğim ve sorumluluklarım nedeniyle, hep erteledim, erteledim... Bir sevdanın peşinden gitmelisiniz. Bu bir ütopya da olabilir ama sizi kamçılar daima.
Gençlere, gelecekteki yaşamlarında başarılı olmaları konusunda neler önerirsiniz?
Başarıyı insan kendisi yaratır elbette. Başarıya giden yolda yalnızlık zordur ama birbirini destekleyenler bir araya gelince başarı elde etmek daha kolaylaşır. Gençlerin, doğru hedef belirlemeleri gerekiyor. Bir karar verip sonra seçtikleri her neyse ona tutkuyla bağlanmaları gerekiyor.
Oyunculuk mesleği yaşam biçimimdi benim. Her şey ondan sonra geliyordu. Hiç bir şey rasgele olmadı. Hiç bir şey kaşı, gözü, sözü güzel diye de olmadı. Bugün oyunculuğu seçen ya da seçmiş görünenlere bakıyorum da, işleri zor. Çünkü ışıltılı dünya öyle cazip ki, o cazibeye kapılmamak çok zor.
Kalıcı olamayacaklarının farkında mı pek çoğu bilemiyorum. Değerli bir şeyler üretmenin peşinde mi pek çoğu onu da bilemiyorum. Belirleyici olan tek şey şöhret ve para. Bunlar için de başarı gerekmiyor zaten!
Sizce anneliğin tarifi nedir?
Annelik içgüdüm çok güçlü, anaç bir kadınımdır oldum olası. Karşılıksız sevgiyi içinde taşıyan tek canlı ve bence annelik tarif edilemez yaşanır. Babalara ya da erkeklere üzülüyorum, çünkü bu muhteşem duyguları taşıyamıyorlar.
Kendinize ait zamanlarınız var mı?
Elbette eskisi kadar değil… Uyuduklarında falan özgür olabiliyor insan. Benim gibi yirmi sekiz yıl çalışmış bir kadına bir anda ev hali ağır geldi. Fakat planlı olunursa her şey yoluna girer. Bebeklerimle setlere de giderim. Hatta kızım ve oğlum büyüsün daha onlarla diskolara, kulüplere falan gitmeyi planlıyorum. Çok danslar edip zıplayacağız birlikte. Şimdiden müzikle ilişkileri gayet iyi. Ütopyalarım sonsuz, inanılmaz renkli, hareketli, hızlı bir yirmi yıl planlıyorum gelecek için.
Hazırlayan: Hatice Özbay
Füsun Demirel’e değerli paylaşımlarından dolayı teşekkür ederiz.
Dikkat: Bu röportajın tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Ocak 2010