Güncelleme Tarihi:
“Eyvah yoksa çocuğum olmayacak mı? Bir ay daha bekliyeyim sonra yumurta takibimi yaptırsam! Tam da gününde ilişkiye giriyoruz, cep telefonuma yüklediğim programa göre, yumurta çatlama günümü geçirmeden ilişkiye giriyoruz… Offff, niye olmuyor. Yok yok öyle 6 ay 1 yıl falan bekleyemem, en iyisi yumurtalama takibi yaptırmak, gelecek ay başlıyorum.”
“Yumurtlama takibi de yaptırdım, çatlama iğnesi verildi, tam 36-38. saatte ilişkiye de girdik yine olmadı… Acaba başka bir problem mi var? Bir ay daha deneyelim.”
“Dört ay geçti hala gebe kalamıyorum. Yok yok olmayacak bu iş en iyisi aşılama yaptırmak, yoksa direkt tüp bebek mi yaptırsak acaba…
Her ay hüsrana uğramak istemiyorum. Bu iş bir an önce hallolmalı, bu stres beni öldürüyor.”
Doktorun önerisiyle ilk aşılama yapılır. 2-3 hafta sonra kadın adet görür. Hayal kırıklığı ‘yine olmadı salya sümük ağlamalar… Doktora gidilir. Doktor, zaten aşılamanın çok başarı sağlayan bir işlem olmadığını, bir kadının bir ayda gebe kalma şansının % 15 olduğunu ve aşılama ile bu oran yüzde 25 en fazla yüzde 30’lara çıkarılabildiğini söyler. Moral bozulmaya devam eder. Yapacak başka bir şey yok, aşılamalara devam.. İkinci ay da yumurta takibi, her gidişte yumurtaların eni boyu ölçülür, her şey güzel. Yumurta 20 mm oldu, rahim duvarı güzel kalınlaşıyor, çatlatma iğnesi yapıldı. Tam zamanında şehrin en iyi hastanelerinden biri, en iyi laboratuvarlarda hazırlanan spermler içeriye verildi. Evet artık bu sefer olması lazım ve yine adet görülür, yine düş kırıklığı… En baştan beri internette takip edilen yazılar, sosyal proje adı altında kurulan kadınların dertlerini, yiten umutlarını paylaştıkları sitelerde gezinmeler. Acaba doktorlar dışında alternatif yöntemlerden fayda görür müyüm? Aktarlardan alınan otlar, çeşitli besinler, özel hazırlatılan sıvılar, yiyecekler, akupunktur, nefes egzersizleri. Oradan oraya koşturmalar. Üçüncü aşılamaya geçsek mi yoksa direkt tüp bebek mi yaptırsak? Hem zaman hem de çok para gidiyor bu işe... Bu doktor da iyi değil, sanki başka doktora mı gitsek. Akraba arkadaşlardan tavsiyeler, öneriler... Başka doktor arayışları. Umut dolu gözlerle gidilen doktorlara bir süre sonra bakışların yerini sinirli, yargılayıcı, değerlendirici, şüpheli gözler alır. Doktoru baştan aşağı süzer. Her mimik, hareket ve konuşmalarından onu değerlendirmeye çalışır. Yaaa bu doktora ısınamadım. Ha tamam bu doktor iyi, beni çok rahatlattı. Sonra tekrar bazı şüpheler. Yine başarısız bir tedavi, yine hayatı zindan etmeler.
BUNA ARTIK BİR SON VERİN! Doktor dolaşmadan önce kendinizi bir dinleyin, vücudunuzu, ruhunuzu bir süre dinlendirin.
SAKİN, SABIRSIZLANMADAN… Derin bir nefes alın. Gerçekten çevrenizde neler olup bitiyor bir gözlemleyin.
EĞER YAŞINIZ GEÇMİYORSA, YUMURTA SAYISI HENÜZ İYİYSE, ERKEN MENOPOZ GİBİ BİR SIKINTI YOKSA LÜTFEN DURUN!
Kocanızla en son ne zaman sinemaya gittiniz, romantik bir gece geçirdiniz gün hesaplamadan?
Tekrar derin bir nefes alın. Nefes egzersizlerine, yaşam koçlarına, terapilere koşturmadan önce bir durup düşünün, kendinizi gözlemleyin. Yargılamayın, eleştirmeyin, ne kendinizi ne başkasını suçlamayın. Şimdi sadece DURUN. Aynaya bir bakın ne hale geldiğinizi görün. Yüz kasları nasıl kasılmış, bakışlarınız ne hale gelmiş, gözlerinizdeki ışık nereye gitmiş!
Önce kendinizi toplayın, toparlanın. Her gün uzun uzun aynaya bakın ve kendinizi gözlemleyin.
‘Çocuğum olsun bak nasıl her şey düzelecek. Benim düzelmem için tekrar eski neşeli, enerjik, hayat dolu halime dönmem için derdime derman lazım, çoğumun olması lazım.’
Peki soruyorum, bu ruh halinizi düzeltmeden nasıl çocuğunuz olacak, nasıl hamile kalacaksınız?
‘Beni bu hale getiren çocuğumun olmaması, yoksa başka hiçbir derdim yok, ben gayet iyiyim.’
Doğrudur, tamam. Ama bu halde nasıl çocuk sahibi olabilirsiniz, beyinden salınan hormonların, enzimlerin nasıl düzgün çalışmasını bekliyorsunuz. Beyin vücut kimyası bozulduktan sonra nasıl her şeyin yolunda gitmesini düşünebiliyorsunuz.
Her şeyi çocuk olduktan sonraya bırakmayın. Önce kendinizi iyileştirin. Bunu sizin bir başkası yapamaz. Antidepresan ilaçları kullanırken de gebe kalamazsınız. Uzun psikoterapiler belki yarar sağlar ama sonuçta iş kendinizde bitiyor. Zaten bu terapiler de sorunlarınızı kendinizin çözebilmenizde yardımcı olur, kişinin kendisinin çözüm yolu bulmasını sağlar. Yani sonuçta bu işi yapacak kişi sizsiniz.
Aşırı umut, heves veya tam tersine umutsuzluk, üzüntü vücut kimyasını bozar. Lütfen durun. Bu koşuşturmaya bir son verin. Hele ki İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayan, bu trafikte oradan oraya koşuşturmalar sizi daha çok yorar.
‘Eeeee peki ne yapacağız, bak iki yıl geçti hala gebe kalamadım!’
HİÇBİR DOKTORUN ELİNDE SİHİRLİ DEĞNEĞİ YOK
Dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız, çok yoruldunuz, kendiliğinden olmuyor diye düşünüyorsunuz, tamam belki haklısınız. Ama lütfen doktorların tıbbi olarak size bu konuda yardım edebilmesi için sizin vücudunuzun, beyninizin bunu kabul ediyor hale gelmesi gerekiyor. Panik yapmadan kendinizi üzmeden, hırpalamadan derin bir nefes alıp sakin sakin tekrar başlayın. Ama olmuyor, olmayacak veya bu sefer kesin olacak düşüncesini beyninizden atın. Beyninizi kilitlemeyin. Kilitleri açın. Her şeye açık olun. En önemlisi de kendinizi tanıyın. Hiçbir doktorun elinde sihirli değneği yok. Tüp bebek tedavisine geçmeden düşünün, kendinizi dinleyin. Tüp bebek tedavisinde de dünyanın hiçbir yerinde başarı yüzde yüz değil. En yüksek gebelik %60- 70’ler. Ne yazık ki kalan %30 40 gebelik olmamasının nedenini henüz tıp bilmiyor. Sağlıklı bir ruh hali, buna bağlı sağlıklı bir vücutla bu orana bizler de yardımcı olabiliriz.
Belki biraz moral bozucu silkeleyici bir yazı oldu, ama birilerinin sizi uyarması gerekiyor artık. Arkadaş, aile herkes sizin derdinize çare bulmak adına çeşitli çözümler öneriyor. Şu doktora git filancaya git. Hepsi iyi niyetli, yardım etmeye çalışıyorlar. Sevgiyle dinleyin, teşekkür edin ama önce kendinizi iyi edin. İyi bir moralle atılan her adım başarılı olacaktır emin olun. Elinizden geleni yaptınız, herkes de yapmaya çalışıyor, tabi ki devam edeceksiniz bu yolda, amacınıza ulaşana kadar. Ama umutsuzlukla veya aşırı heyecan ve istekle değil, sakin.
Size başarılar dilemiyorum, sadece mutluluklar, güzel günler diliyorum, zaten başarı ardından gelecektir. Sabah aynada kendinize sevgiyle gözlerinizin içine bakarak gülümseyin. Bol bol kahkaha atın. Neye güldüğünüzün hiç önemi yok, gerisi gelir merak etmeyin.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Filiz Tosun Çataklı