Güncelleme Tarihi:
İlk olarak 90’lı yılların başında ortaya çıkmış ve son dönemlerde Avrupa ve ABD’de gittikçe yaygınlaşan bir kavram: Helikopter ebeveyn! Aşırı koruyucu ailelerin çocuklar üzerindeki etiklerini Uzman Klinik Psikolog Fulya Kaya Tezel anlattı.
Aşırı koruyucu aileleri tarif etmek için kullanılıyor bu kavram. Adeta bir helikopter gibi çocuklarının etrafında dönen, pervane olmuş anneler ve babalar...
Helikopter annelerin aşırı koruyucu tutumu çocuğun doğumuyla başlar. Çocuğun her hareketine müdahale eden, onu mütemadiyen kollamaya çalışan ve yönlendiren, tercihlerine karışan kaygılı annelerden bahsediyorum. Farkında ya da değil ancak hepsinin kendine göre bir nedeni var elbet. Kimi kendi çocukluğunda maruz kaldığı ihmali telafi etmeye çalışır, amacı sadece iyi anne olmaktır. Kimi geçirdiği travmalar (ilk çocuğun kaybı, ailece atlatılan felaketler vb.) nedeniyle tehlikelerden kaçınmaya çalışır, kimi evliliğindeki boşluğu çocuğu ile doldurmaya çalışır, kiminin hayatta kontrol edebildiği tek şey çocuğudur, onu kontrol ederek hayatının kontrolünü elinde tutmaya çalışır. Bazı annelerde ise belirli psikolojik bozuklukların dışa vurumu olarak ortaya çıkar aşırı koruyuculuk. Kişiden kişiye değişse de tüm nedenler tek bir ortak nokta üzerine temellenir: Endişe ve evham...
Onu korumazsam hata yapabilir!
Eğer onu koruyup kollamazsam “hata yapabilir”, “istediğim gibi bir çocuk olmayabilir”, “hastalanabilir”, “kaza geçirebilir”, “başına kötü birşey gelebilir”, ve nihayetinde “onu kaybedebilirim”. Sonuç olarak “onu hep koruyup kollamalıyım”. İşte endişelerin bu şekilde dallanıp budaklandığı anneler bu işin dozunu fazlasıyla kaçırır ve ortaya kapana kısılmış çocuklar ve çevrelerinde gezinen helikopter anneler çıkar. Üstelik bu helikopterin yakıtı asla bitmez yani çocuk büyüdükçe koruyuculuk azalmaz. Çocuk yetişkinliğe eriştiğinde, iş güç sahibi olduğunda hatta evlenip yeni bir aile kurduğunda da devam eder. Çocuğunu koruyup kollamak adına üniversite hocalarının kapısını arşınlayanlardan, iş görüşmelerine refakatçilik edenlere kadar çok çeşitli örnekler sunmak mümkün bu noktada.
Oysa çocuğunu tehlikelerden koruduğunu sanan anne, bu şekilde davranarak çocuğuna kalıcı zararlar verir. Her şeyin fazlası zarar genellemesinin bu noktada oldukça özetleyici ve açıklayıcı olduğunu, bazılarına klişe gelen bu sözde derin bir hikmet olduğunu düşünüyorum. Evet; sevginin, ilginin, mutluluğun bile fazlası zarar. Çocukların korunmaya ve ilgiye ihtiyaçları vardır ama çok fazla verirseniz onların da kişilikleri ölür. Pasif, ürkek ve bağımlı bireylere dönüşürler.
Çocukları savunmasız bırakmayın!
Gelişimsel açıdan hazır olduğu halde aman düşmesin diye elini bırakmazsanız, korkmasın diye yalnız uyutmazsanız, düşük not alır diye ödevlerini siz yaparsanız, temiz olmaz diye yıkanmasına izin vermezseniz ve kötü muamele gördüğü arkadaşlarını siz cezalandırırsanız onu korumuş olmazsınız. Aksine onu hayat karşısında savunmasız bırakırsınız. Karşılaştığı problemleri başkasının desteği olmadan çözemez hale gelir. Hep korunmaya alıştığından kendini savunmayı bilmez. Kendi gücünden bihaberdir aşırı korunan çocuk. Hatta kendi bedeninden bile bihaberdir. Kendi fizyolojik duyumlarına bile güvenemez. Acaba gerçekten üşümüş müdür, hırkasını giymeli midir yoksa bu çok uygunsuz bir hareket mi olur. Bu tip, küçük, günlük seçim ve eylemlerinde bile kararsız ve çekingen olurlar.
Anneler ise korumakla, bağımsız bırakmak arasında gidip gelirler sürekli olarak. Bu durum anneliğin beraberinde getirdiği en ikircikli durumlardan biridir. Çünkü çocuğunuz vücudunuzdan kopan bir parçadır. İçinizde taşıdığınız, canınızdan can olan bir parça. Çocuğunuzu tehlikelerden koruma içgüdüsünü her daim taşıyabilirsiniz. Ancak annelik fiziksel yakınlığın doruk noktasından ayrılığa doğru ilerleyen uzun bir yolculuktur. Çocuk büyüdükçe anneden kopacak, ayrılacak ve bireyselleşecektir. İşte bu gerçekliği en başından kabul etmek, atmanız gereken ilk adımdır. Unutmayın, çocuğunuz ancak sizden koptukça ayağa kalkacak, ancak ayağa kalktıkça yürüyüp ilerleyebilecek ve ilerledikçe insan olacak ve kendine özgü varoluşuyla sizi büyülemeye devam edecektir. Üstelik bu yolculuğun olumlu yönlerine odaklanıp onun tadını çıkarmak, bu ayrılma sürecini en güzel, en anlamlı şekilde geçirmek sizin elinizde.