Güncelleme Tarihi:
Yapılan bilimsel çalışmalar ile algılama kapasitesi insandan çok fazla olan hayvanların depremin ürettiği elektromanyetik alanı daha deprem olmadan birkaç gün önceden irkilttiği bilinen bir gerçek.
1996 yılında Osaka Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri laboratuvarında yapılan bir deneyde suni olarak oluşturulan elektromanyetik bir alana alınmış hayvanların tepkileri incelendiğinde panik halinde kaçışları ve huzursuzlukları, hayvanların depremi önceden hissettiğini kanıtlamıştır. Bu noktada tarih boyunca araştırmacıların da ilgisini çeken ‘hayvanların tepkisi depremin habercisi olabilir mi?’ sorusu, İstanbul’da meydana gelen 5,8 şiddetindeki depremden sonra yeniden gündeme geldi.
Yaşanan tüm büyük depremlerin hepsinde, hayvanlarda deprem oluşmadan birkaç gün evvelinde başlayan garip hareketler kaydedildiğini belirten Veteriner İç Hastalıklar ve Psikoloji Uzmanı Prof. Dr. H. Tamer Dodurka, “İzmit ve Bolu depremleri öncesinde de binlerce insanımız hayvanlardaki bu garip davranışlara şahit oldular. 17 Ağustos depreminden sonra yapılan araştırmalarda, deprem öncesi birçok sıra dışı olaydan bahsedildi ve bunların neredeyse yarısı hayvanlarla ilgiliydi. Hangi hayvan türünün daha fazla tepki verdiği bilimsel olarak izah edilememiştir. Balık ve sürüngenlerin daha duyarlı olduğuna dair ip uçları vardır ancak en fazla köpeklerin verdiği tepkiler gündeme taşınmaktadır. Bununda muhtemel nedeni bu hayvanların yakın çevremizde olmalarıdır. Yine de bazı araştırmacılar, köpeği en duyarlı hayvanlar arasında saymaktadırlar. Böyle olunca köpeklerin verdiği tepkilerin deprem habercisi olarak kullanılıp kullanılamayacağı tartışmalarını gündeme getirmektedir” dedi.
Köpeklerin böyle bir durumda kendilerini nasıl hissettiklerine dair bilgiler veren Veteriner İç Hastalıklar ve Psikoloji Uzmanı Prof. Dr. H. Tamer Dodurka şunları kaydetti:
“Düşük frekanslı sesler, yer kabuğu titreşimleri, yer çekim anormallikleri, yer eğimindeki değişimler ve sismik dalgalar, deprem öncesi açığa çıkan çeşitli gazların kokuları, havadaki iyonizasyon değişimleri, özellikle elektromanyetik alan değişimleri gibi depremle alakalı doğa olaylarını gerek bizden daha gelişmiş duyu organları ve gerekse açıklanamayan diğer algılama yetenekleri ile hissedebiliyorlar. Hatta bu elektromanyetik alan değişimlerinin onları rahatsız ettiği ve huzursuzlaştırdığı ileri sürülüyor. Ancak her deprem aynı özellikleri taşımadığı için, örneğin bazı depremlerde bu elektromanyetik dalgaların yoğunluğu düşük olduğu için tepkisiz kalabiliyorlar. Çok uzak mesafelerden dahi koku alabilme yeteneğine sahip olan köpeğin, deprem sırasında veya deprem olmadan evvel toprak altında oluşan birtakım hareketler sırasında ortaya çıkan gaz veya benzeri kokuları duyması zor görünmüyor. Atalarından gelen deneyimler sayesinde, köpek böyle bir koku duyduğunda arkasından tehlike geldiğine iyice şartlanmış olabilir. Köpeklerin 20 bin – 80 bin titreşim/saniye olan sesleri rahatça duyabildiğini biliyoruz. O halde, yer altındaki titreşimler henüz insanları sarsacak boyutlara ulaşmadan, köpekler tarafından duyuluyorsa, pek şaşmamak gerekir.”
“Özellikle esas sarsıcı dalgalar oluşmadan önce yayıldığı bilinen düşük yoğunluktaki dalgaları insanların hissetmesi mümkün değil ama köpeklerin hissetmesi zor gözükmüyor” diyen Prof. Dr. H. Tamer Dodurka, “Suda yaşayan hayvanlar, sudaki kimyasal değişikliklere son derece hassas olduğu için depremi önceden kolayca hissettikleri düşünüyor” ifadelerini kullandı.
Deprem tahmin merkezlerinde hayvan davranışlarından nasıl faydalanıldığına dair de bilgi veren Prof. Dr. Dodurka, “Genellikle iki yöntem kullanılıyor, birincisi mobil ağlar sayesinde doğadaki verileri ileten bir gözlemciler ağı kurmak, ikincisi ise kontrollü şartlar altında tutulan hayvanların davranışlarını izlemek... Bu çalışmalar arasında en iyi örneğe Çin’de rastlamaktayız. Çin Devleti 1970 yılından itibaren muhtemel bir depreme karşı kitlesel bir hazırlık programı başlattı. 1974 yılında deprem beklentisi iyice artması üzerine, binden fazla gözlemci, hayvan davranışları, su kaynakları, hava ve suyun ısısı, bitkiler gibi depremin muhtemel habercilerini gözlemeyle görevlendirildi. 1974 yılının aralık ayında hayvan hareketlerinde görülen anormallikler üzerine yerleşim alanları boşaltıldı ve oluşan 7.3’lük deprem sonucunda kimseye bir şey olmadı ve 10 milyon kişi, mutlak bir ölümden kurtuldular. Ancak daha sonraki depremlerde hayvanlar aynı performansı göstermediler” diye konuştu.
‘Bu davranışlara deprem habercisi olarak güvenebilir miyiz?’ sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Dodurka şu yanıtı verdi:
“Tek bir hayvanın tepkilerine asla güvenemeyiz. Çünkü; depremlerin özellikleri de hayvanların depreme olan tepkileri de standart değildir, Bazı hayvanlar hiçbir depreme tepki vermeyebilir, bazıları ise bir depreme tepki verirken diğerine vermeyebilir. Gözlemler hayvan davranışı konusunda deneyimsiz ve ön yargılı kişiler tarafından yapılabilmektedir. Bu hatalı yorumlara neden olabilir. Verilen tepkiler depreme özgü olmayabilir. Yani hayvanlar benzeri tepkiyi meteorolojik olaylara da verebilmektedir.”
DEPREMİN NE ZAMAN OLACAĞINI ANLAMAK MÜMKÜN MÜ?
“Hayvan davranışlarını izleyerek depremin tam olarak zamanını anlamak mümkün değildir. Ama, depremin yaklaşmasına dair sinyalleri alabilmek mümkündür” diyen Dodurka, “Geniş bir alanda yaşayan hayvanların çoğunda, aniden ortaya çıkan ait garip davranışların deneyimli kişiler tarafından gözlenmesi ve jeofizikçilerin bu verileri deprem öncesi yaşanan diğer doğa olayları ile değerlendirmesi sonucunda deprem oluşacağına dair bulgular çoğalmış olacaktır. Henüz güvenilir bir deprem habercisi olmadığına göre bu veriler mutlaka değerlendirilmelidir” açıklamasında bulundu.
DHA