Güncelleme Tarihi:
Charlotte Davies, akciğerlerde ve sindirim sisteminde yapışkan mukus birikmesine neden olan kalıtsal bir hastalık olan Kistik Fibrozis (KF) teşhisi konulduğunda henüz üç haftalık bebekti. Yani hayatı en başından beri karmaşıktı.
Charlotte’un durumu akciğer enfeksiyonlarına ve yiyecekleri sindirmede sorunlara neden olabiliyor. Bu nedenle annesi Sam, ebeveyn olmanın yanı sıra tam zamanlı bir bakıcı haline geldi.
Kistik Fibrozis, ter ve mukus üreten bezlerin hücrelerindeki anormallik sonucu akciğer, pankreas ve diğer organlarda yapışkan ve yoğun mukus birikmesine neden olan genetik bir hastalık olarak tanımlanıyor. Bu hastalığa sahip kişilerde, yapışkan, kalın ve yoğun mukus, akciğerleri olumsuz etkiliyor, solunum yollarını tıkıyor ve nefes almayı zorlaştırıyor. Günümüzde tıpta yaşanan ilerlemeler sayesinde bu hastalığa sahip kişiler geçmişe oranla daha iyi bir yaşam kalitesine sahip olabiliyor.
Charlotte’un akciğerlerindeki mukusun temizlenmesine yardımcı olmak için Sam ona fizik tedavi uygulamak ve enfeksiyon kapmaması için sıkı ilaç rejimime uymasını sağlamak zorundaydı. Sam’in çabalarına rağmen Charlotte sık sık intravenöz antibiyotiklere ihtiyaç duyuyordu ve genel olarak yaşına göre oldukça düşük kiloluydu.
Çoğu kişi için bu, küçük bir çocuğun yaşayabileceği çok şey gibi görünebilir. Ama Charlotte asla normal bir hayatı olmayacağını biliyordu. Onun gibi KF'li birinin genellikle 30'lu yaşlarına kadar yaşaması beklenirdi ve Charlotte’un nakil olmadan bunu bile yapamayacağını düşünüyordu. Tedavilerdeki ilerlemeler sayesinde bugün KF teşhisi konan kişilerin en az 56 yaşına kadar yaşamasının bekleniyor.
16 YAŞINA GELİNCE SAĞLIĞI KÖTÜLEŞTİ
Charlotte, “Hayattan alabildiğim kadar zevk almaya kararlıydım. Annem ve üvey babam Patrick ile çıktığımız tatilleri hatırlıyorum. Aile tatilleri ve birlikte geçirdiğimiz zamanlarla bana ellerinden gelen en iyi hayatı sundular” dedi ve yaşadıklarını şöyle anlattı:
Ama sonra 16 yaşıma geldiğimde sağlığım bozuldu. Bir öğleden sonra okulda öğle yemeğinde otururken öksürdüm ve göğsümde bir sıkışma hissettim. Ondan sonra her öksürük beni nefessiz bıraktı. Bir şekilde günü bitirdim ve hatta eve yürüdüm. Ancak eve vardığımda balo elbisemin teslim edildiğini görünce hiç ilgilenmedim. Bunun yerine kendimi yatağa attım ve uykuya daldım. Bir şeylerin yolunda gitmediğinden endişelenen annem ertesi gün beni hastaneye götürdü ve çekilen röntgende akciğerimin çöktüğü görüldü. Bu, akciğerim ile göğüs duvarı arasında hava biriktiği ve nefes almakta zorlandığım anlamına geliyordu.”
ORGAN NAKLİNE İHTİYACI VARDI
Charlotte, acilen Yoğun Bakım Ünitesine kaldırıldı ve ardından ambulansla Londra'daki King's College Hastanesine götürüldü. Doktorlar sıkışan havayı çıkarmak ve oksijenle dolmakta zorlanan akciğerini şişirmek için bir göğüs dreni yerleştirmeye çalıştı.
Üç hafta sonra nihayet taburcu olacaktı. Ancak Charlotte o gün sabah 6'da tuvalete gitti, öksürdü ve tekrar ağrı hissettim. Buna rağmen kimseye bir şey söylemedi. Eve döndüğünde o kadar acı çekiyordu ki genç kızın ambulans çağırmaktan başka çaresi kalmadı. O noktada doktorlar Charlotte’un gelecekte bir gün organ nakline ihtiyacı olabileceğini anladılar.
Charlotte ise bunun gerçekleşebileceğine inanmayı reddetti. Onun için dehşet vericiydi ve bu noktaya geldiğini kabul etmekte zorlanıyordu.
Genç kız şunları söyledi: “Bundan sonra işler daha da zorlaşmaya devam etti. Evde oksijene ihtiyacım vardı, üst kata çıkmak için asansörü olan bir eve taşındık ve okula gitmekte zorlandım. Bunun yerine annem sık sık beni ve küçük kız kardeşim Erryn'i mağaza alışverişine götürüyor, Erryn de tekerlekli sandalyemde kucağımda oturuyordu. Sonra, 2010 Noel arifesinden bir gün önce, nakil listesine alındığımı bildiren bir telefon aldım. Artık tek yapabileceğim aramayı beklemekti.”
BÜTÜN ÖZEL GÜNLER GEÇİYORDU AMA NAKİL İÇİN SES ÇIKMIYORDU
O sene Noel, Charlotte ve ailesi için pek keyifli geçmedi. Tatile gidemediler çünkü genç kız nakil listesinde alt sıralara düşecekti. Anne ve babası Noel boyunca tek bir kadeh dahi içmediler çünkü çağrı geldiğinde üç saat içinde hastaneye ulaşabilmemiz gerekiyordu.
Ancak Noel, yeni yıl Sevgililer Günü ve benzer günlerin hepsi çıt çıkmadan gelip geçti. Tüm bu süre boyunca Charlotte’un yaşam kalitesi de kötüleşmeye devam etti.
HAYATINI KURTARACAK TELEFONU NEREDEYSE REDDEDİYORDU
Beklenen haber, hiç ummadıkları bir saatte geldi. Gece geç saatte telefonunun çalma sesiyle uyanan Charlotte, o anları şu sözlerle anlattı:
“17 Ekim 2011 günü saat 1.15'te telefonumun çalma sesiyle uyandım. Yarı uykulu bir halde ekrandaki 'arayan kimliği yok' yazısını seçebiliyordum ve şöyle düşündüğümü hatırlıyorum: 'Bu saatte kim arıyor olabilir ki? Buna cevap vermeyeceğim! Ancak parmağım 'reddet' düğmesinin üzerinde gezinirken durakladım. Bu saatte telefon almamın tek bir nedeni vardı ve o da birinin hayatımı değiştirmek üzere olmasıydı.
Sonunda cevap verdiğimde hemşire 'Sizin için yeni akciğerlerimiz var. Onları istiyor musunuz?’ dedi. ‘Anne, telefon geldi,’ diye fısıldadım yatak odası olan zifiri karanlık hiçliğe. Annem saniyeler içinde yatakta dimdik oturuyordu, yüzünde panik dolu bir ifade vardı.”
Hemşireden gelen telefonun ardından Charlotte ve ailesi hemen evden çıktılar. Araba yolculuğu ve onu takip eden saatler bulanıktı. Öğleden sonra 2'de Charlotte, annesi yanındayken tekerlekli sandalyeyle ameliyathaneye götürüldü. Ve sonra uyudu.
‘ALDIĞIM İLK NEFES İNANILMAZDI’
“Beş saat sonra uyandığımda her tarafımda tüpler vardı ve kendimi inanılmaz derecede ağrılı hissediyordum. Ama solunum cihazından aldığım o ilk nefes inanılmazdı” diyen Charlotte ekledi:
“Daha sonra cerrahın anneme eski akciğerlerimin o kadar hasar gördüğünü ve o yıl Noel'e ulaşmamın pek mümkün olmadığını söylediğini öğrendim. İyileşmediğimi biliyordum ama kendimi hiç olmadığım kadar iyi hissediyordum. Ondan sonra her şey iyileşmekle ilgiliydi. Yüksek Bağımlılık Ünitesi'nde üç hafta geçirdikten sonra taburcu edildim. Düzenli kontroller ve ilaçlarla gittikçe güçlendim. Ardından, günlük ilaç tedavim dışında hayatımı neredeyse tamamen kendi şartlarımla yaşamakta özgürdüm.”
Charlotte, iyileştikten sonra doğduğundan beri ilk kez hayatını kendi istediği gibi yaşama şansına sahip oldu. Üniversiteye gitti ve sosyal hizmet alanında yüksek lisans yapmadan önce televizyon yapımcılığında bir iş buldu. Ayrıca gemi seyahatlerine çıkarak, kamp yaparak ve Disneyland'e giderek hayatı dolu dolu yaşamaya çalıştı.
Charlotte 38 yaşındayken ise şimdiki sevgilisi ile tanıştı. Çift, geçtiğimiz yıl ise birlikte yaşamaya başladı.
ORGAN BAĞIŞI OLMASAYDI HAYATTA OLMAYACAKTI
Hayatının şu anda nakil öncesinden çok farklı olduğunu söyleyen Charlotte, “Hayatı dolu dolu yaşıyorum ve tüm bunları organ bağışçısı kaydına kaydolmuş 36 yaşında bir kadın olduğunu bildiğim donörüme borçluyum. Organ bağışı olmasaydı, hayatımın son 13 yılı olmayacaktı. O olmasaydı muhtemelen 17 yaşında ölmüş olacaktım. Bu nedenle her yıl organ naklimin yıldönümünde bir mum yakıyorum ve ne zaman bir şey yapsam, ister Noel'i kutlamak, ister paraşütle atlamak, hatta sadece işe gitmek olsun onu düşünüyorum. O bana bir insanın verebileceği en güzel hediyeyi verdi, bana hayatta ikinci bir şans verdi. Bu borcumu asla ödeyemeyeceğim ama her gün minnettarlığımı göstermek için elimden geleni yapıyorum” dedi.
Metro.UK’in ‘I almost declined the phone call that saved my life’ başlıklı haberinden derlenmiştir.