Güncelleme Tarihi:
Yıllardır oyunculuk yapan Taner Ergör, bir türlü komediden vazgeçemiyor ve şu an dramatik dizi Kalbim 4 Mevsim’de bile canlandırdığı karakterle evlerimize neşe getiriyor. Her daim yüzünden gülümsemeyi eksik etmeyen oyuncumuz özel hayatı ve kariyerine dair her şeyi Hürriyet Aile’ye anlattı.
Çoğunlukla komedide yer alan Taner Ergör, Müjdat Gezen Sanat Merkezi Tiyatro Bölümü ve Maltepe Üniversitesi Radyo, Tv ve Sinema Bölümü mezunu. O dönemden sonra birçok tiyatro ve dizide yer alan oyuncumuzu özellikle “Laf Ebeleri” programından çok iyi tanıyanlarınız olacaktır. Ama “Taner Ergör’ü daha yakından tanımak istiyorum” diyorsanız buyrun sohbetimize…
Öncelikle şunu çok merak ediyorum. Tabii ki genç bir oyuncusun ama 37 yaşında da hiç göstermiyorsun. Ekranlara ilk çıktığın günden bu yana hiçbir değişiklik yok. Bu nasıl oluyor acaba?
Evet, herkes bu duruma çok şaşırıyor gerçekten (Gülüyor). Herhalde her şeye gülüp geçtiğim için çabuk yaşlanmıyorum. Hayata pozitif bakıyorum. Kötü şeyleri kafama pek takmıyorum bundan dolayı yaşlanmıyorum sanırım.
Oyunculuğa nasıl başladın, tiyatro merakı nereden geliyor?
Lise zamanından geliyor aslında. O zamanlar küçük bir amatör kameramız vardı. Kendim skeç yazıp, oynardım. Bazen ağabeyimi de buna dahil ederdim. Birkaç peruk, bıyık falan bile ayarlardım. Sonrasında Müjdat Gezen’de tanıdığım bir hoca vardı ve o ön ayak oldu. Sınavlara hazırlandım ve kazandım.
Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nden çıkan herkes neden bu kadar başarılı acaba?
MSM’den çıkan %80 öğrenci başarılı yapımlarda yer alıyor gerçekten. Eğitim alırken öğrenciler çok özgür bırakılıyor. Bunun neticesine kalıplaşmış ve birbirine benzeyen oyunculuklar çıkmıyor ortaya. Başarıda bunların etkisi olabilir. Ama oradan mezun olduktan sonra birçok oyuncu herhangi bir ajansa yazılıyor ve bireysel olarak kariyerine devam ediyor.
Laf Ebeleri adlı televizyon programı ile tanıdım ben seni aslında. O ekipten herkes şu an çok iyi işlerde yer alıyor. Ne düşünüyorsun?
O programın en güzel yanı 6 kişi yani hepimiz Müjdat Gezen’den mezunuz, tanışıyorduk zaten. Birçok anımız ve paylaşımımız vardı. Prova, metin yoktu, bütün oyunlar doğaçlamaydı o programda. Programdan 1,5 saat önce buluşuyorduk ve üzerinde duracağımız konular hakkında konuşuyorduk. İzleyicilerin sevmesinin sebebi o doğallığı ve sıcaklığıydı sanırım. Ekip çok uyumluydu, aynı çekirdek kadrodan çıkmaydı herkes. Her biri çok başarılı arkadaşım.
Bu doğaçlama tarzı sizinle mi başlamıştı?
Mahşer-i Cümbüş vardı bizden önce. Onlar devam ederken biz başladık. Biz başladıktan sonra bir sürü muadili çıktı.
Tolga Çevik’in programı Komedi Dükkanı benzemiyor mu?
Evet, o da doğaçlama. O açıdan benziyor ama bu işi yapmak çok zor gerçekten çok büyük bir başarı.
“HALUK BİLGİNER’LE KOMİK BİR ANIMIZ VAR”
Daha önce yer aldığın televizyon projelerini biraz hatırlatır mısın?
Öncelikle unuttuklarım olabilir onu belirtmek isterim. İlk dizim Olgun Şimşek ile rol aldığımız Sihirli Ceket’ti. Yasemince’de Sürahi Nine’nin torunu Taci, Mehmet Ali Erbil ile Büyümüş de Küçülmüş, Laf Ebeleri programı, Gökhan Özen’in rol aldığı Yalan Dünya, Esra Akkaya ile çocuk programı Elma Şekeri, Zoraki Başkan, Haluk Bilginer ile hatırlayacağınız Tatlı Hayat ve kısa bir süre de Benim Annem Bir Melek’te yer almıştım. Şu an ise Star’da yayınlanan Kalbim Dört Mevsim’de rol alıyorum.
Çok iyi projelerde yer aldın, unutamadığın bir anın var mı peki?
Çok vardır elbet ama Haluk Bilginer’le yaşadığımız bir olay geldi aklıma. Tatlı Hayat dizisine bölüm oyuncusu olarak gitmiştim. Haluk Bilginer’in kuru temizlemesinde yanında çalışan yardımcısını oynuyordum. Biraz saf, salak bir çocuk rolündeydim. Orada komik bir gülüşüm vardı. Haluk Bilginer de buna takılmıştı ve o sahneyi 37 kere arka arkaya çekmiştik. Sonra yapımcıyla görüşüp “Bu çocuk kesinlikle bu dizide olmalı, onu burada görmeyi çok istiyorum” demiş. Ben de öylece ara ara oynamaya başlamıştım.
“FARKLI ROLLERLE SEYİRCİ KARŞISINA ÇIKMAK İSTİYORUM”
Seni genelde komedide görüyoruz ve çok yakıştırıyoruz. Sen kendini buna mı daha yakın hissediyorsun?
Evet, gülmeyi çok seviyorum özel hayatımda da. Bu roller bana çok keyif veriyor, komediyi seviyorum ama farklı bir rol de çok istiyorum açıkçası. Şu an oynadığım dizi bir dram ama benim rolüm gene biraz daha komediye yakın.
Kalbim 4 Mevsim dizisinden, rolünden biraz bahseder misin?
Dizi tam anlamıyla bir dram. Ben dizide bir yetimi canlandırıyorum. Bülent Emin Yarar çorbacı dükkanının sahibi, beni yanına alıyor. Yemeğimi orada yiyorum, orada yatıyorum. Sonra orada çalışan bir hanımın kızına aşık oluyorum. Evliliğe giden bir süreç başlıyor. Önümüzdeki bölümde ise evleniyoruz. Dizi dram ama bizim saf ilişkimiz ve aşkımız diziye biraz eğlence katıyor. Dizide yaşanan o entrikaların içinde biraz komiklik oluyor ve saf bir aşkı da görmüş oluyoruz. Artık dizilerde sürekli dram seyirciyi sıkıyor. İnşallah dizimiz uzun soluklu olur.
Bu kadar fazla dizi varken seni bu diziye çeken ne oldu?
Ayça Varlıer benim çok yakın arkadaşım. Teklif geldiğinde önce beraber konuştuk. Bülent Emin Yarar’ı çok beğenirim. Ilgaz Giritlioğlu bu işin sahibi ve ondan teklif gelince direkt kabul ettim.
Tiyatro ya da sinema projeleri var mı peki?
Tatlı Kaçık adında yeni bir tiyatro oyununu bitirdik. İstanbul’da az oynadık, çoğunlukla turneye gidiyorduk. Bu diziye başladığım için o oyunu bitirmek zorunda kaldık. Tiyatro hayatımdan hiçbir zaman çıkmadı. En fazla 1 sene ara vermişimdir. Yaza doğru bir sinema projesi olabilir ama şu an netleşmiş bir şey yok.
“BABA OLMA YAŞIM GELDİ”
Biraz da özel hayatından bahsedelim. Şu an sevgilin var mı, evliliğe nasıl bakıyorsun?
İlişkim yeni bitti, bir birlikteliğim yok şu sıralar. Aslında önümüzdeki sene evlensem güzel olur çünkü artık çocuk sahibi olmayı çok istiyorum. Baba olma yaşım geldi, her ne kadar göstermesem de (Gülüyor). İnanılmaz derecede kız çocuğu istiyorum. Bizim ailede kız çocuğu hiç yok. İnsan tabii kendi çocuğunu güzel ister o yüzden şirin ve güzel bir kız çocuğu istiyorum.
Daha önce çocuklarla ilgili yaptığın programdan alışkınsındır, çocuklarla aran nasıl?
Çocukları çok seviyorum ama bir o kadar da şımarık çocuğa tahammülüm yok. Çocuk programı sunarken aslında çocukların hiç de düşündüğüm gibi olmadıklarını anladım (Gülüyor). Kızdığım anlar çok olmuştur. Aksi, sevimsiz çocuklar beni delirtiyor.
Son olarak başka uğraşların var mı peki?
Aslında benim mimari yönüm de var. Üniversitede radyo, tv, sinema okurken iç mimariye de büyük ilgim oldu. Amatör çizim, tasarım yapıyordum. Mimarlık bölümündeki arkadaşlarımın ödevlerini, maketlerini tasarlıyordum. Sonra kendi evimi yaptım. Ajans patronum Tümay Özokur da evimi bir dekorasyon dergisine çıkarttı. Daha sonra birkaç dergide daha çıktı evim. Şu anda ise üniversiteden mimarlık bölümünden mezun bir arkadaşımla Kisha Mimarlık adında bir şirket kurduk. Daha önce Sevinç Erbulak’ın evini yaptık, şu an ise Alper Kul’un evini yapıyoruz. Mimarlık dışında peyzajla da uğraşıyorum, botanik bahçe düzenlemesini seviyorum. Bayağı bir koşuşturma oluyor tabii ama oyunculukta bazen uzun süren işsizlik süreçleri olabiliyor bu yüzden bir iş daha istiyordum her zaman.
Sevinç Erbulak'ın evi Alper Kul'un evi
Konuşurken gözlerinin içi gülen Taner Ergör’le Paşabahçe’de deniz kenarında, şahane bir kafede röportajımızı gerçekleştirdik. Kendisine bu keyifli sohbet için çok teşekkür ediyoruz.
Röportaj: Nilay Uzun
Fotoğraf: Merve Hazinedaroğlu