Güncelleme Tarihi:
Hava kirliliği, hastalıklara ve artan ölüm oranlarına önemli bir katkıda bulunduğunu söyleyen Nihat Mustafayev, “Hava kirleticileri, insanlar ve ekosistem üzerinde olumsuz etkileri olabilen maddelerdir. Havaya karışan birincil gaz kirleticileri sırasıyla Kükürt dioksit, Hidrojen sülfür, Karbon monoksit, Azot oksitler, Karbondioksit, metaller ve partiküler maddelerdir. Hava kirliliğini ölçmek için 1-6 arasında skorlanan Hava Kalitesi indeksi (AQI) kullanılmaktadır. Skorun yükselmesi, yüksek hava kirliliğini göstermektedir” dedi ve konuyla ilgili önemli biligiler verdi.
Havada bulunan oksijen, karbondioksit ve oksijen seviyelerinin normal kabul edilen seviyede olması, insan sağlığının korunması için önemlidir ve beynin oksijen kullanan bir organ olduğunu düşünürsek, bu bileşenlerdeki dengenin bozulması, bedenin ve beynin dengesini de bozmakta hatta kalıcı hasarlara neden olmaktadır. Beyne ve damar sistemine ulaşan bu kirlilik, damarları, beyin hücrelerini, beyin destek hücrelerini ve beyindeki kimyasal düzeni bozmaktadır. Ortaya çıkan tablo ise oldukça vahim; nörolojik hastalıklar ve var olan hastalıkların şiddetinin artması.
Migren hastaları için kritik uyarı
Özellikle son 100 yılda fosil yakıtların aşırı kullanımı, üretim ile tüketimin artması, atmosferdeki sera gazı oranını artırmaya devam ediyor. Sera etkisine neden olan başlıca gazlardan olan karbondioksit değerleri 1880 yılında yaklaşık 291 ppm iken, 2020 yılında bu değer yüzde 43 artarak 415 ppm değerine çıktı. Bu durum insan sağlığı açısından pek çok riski de beraberinde getiriyor. Hava kirliliği insanlarda ciddi hastalıkların, özellikle migren gibi kronik ve nörolojik bir hastalığı bulunan bireyler, bu konunun birincil hedef kitlesinde yer alıyor.
Hava kirliliği ve migren ilişkisine yönelik yapılan bilimsel çalışmaları aktaran Mustafayev, “Hava kirliliği ve migren hastalarına etkisi ile ilgili yapılan araştırmalardan birisi olan ve 2018 yılında ‘‘Environment International’’ dergisinde yayınlanan makalede şu sonuçlara yer veriliyor. Seul şehrinde Migren tanısıyla acile başvuran 18 bin 921 hastadan elde edilen verilerde; artan hava kirliliği oranının migren ataklarında önemli bir etken olduğu bulunmuştur. Artan hava kirliliği, ayrıca hava sıcaklığını da normalin üzerine çıkarmaktadır. Özellikle havada PM2.5, PM10 gibi hava kirletici ince partiküler maddeler, Azot oksit ve Karbon monoksit düzeyinin artması ve bu kirlilik sonucu hava sıcaklığının yükselmesi sinerjik etki yaparak migren atak başvurularının erken dönemde artırdığını göstermiştir. Yine bir başka araştırma olan ‘‘Environmental Health’’ dergisinde 2022 yılında yayınlanan makalede; PM2.5 hava kirleticisinin artması ve Karbon monoksit düzeylerinde yükselmenin, hekime migren başvurularını artırdığı sonucuna ulaşıldı.” dedi.
Migren hastaları hava kirliliğinden nasıl korunmalı?
1. Aracınızın varsa bakımını zamanında yaptırın, trafikte uzun süre geçirmekten kaçının ve kısa mesafelerde bisiklet, elektrikli scooter gibi alternatif ulaşım yöntemlerini tercih edin.
2. Sanayi bölgeleri ve trafiğin yoğun olduğu bölgelerden uzak yerleşim yerlerini seçin.
3. Trafiğin yoğun olduğu saatler yerine sakin saatlerde seyahat etmeyi tercih edin.
4. Yürüyüş, koşu ve bisiklete binme gibi faaliyetleri trafiğin yoğun olduğu ana yolların çevresinde yapmaktan kaçının.
5. İç mekanlarda bir hava temizleyicisinin bulunması, sigara içilmemesi, kişisel olarak vücut direncini yüksek tutacak aktiviteler yapılması da alınabilecek diğer önlemler arasındadır.
Migren tedavi yöntemleri nelerdir?
Migren tedavisi, ilaç ve ilaç dışı tedaviler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ayda 2 defadan az ağrı durumu varsa ağrı kesiciler, bulantı önleyen ilaçlar, triptan grubu ilaçlar kullanılmaktadır. Atakları giderek sıklaşan ve ayda 2 defadan fazla atak geçiren hastalarda ise migren önleyici tedaviler, hekimler tarafından planlanmaktadır. Ayrıca kronik migren hastalarında Sinir Blokajı, Migren Botoksu, Nöralterapi gibi tedavi yöntemleri de kullanılmaktadır. İlaç dışı tedavilerde; özellikle hastanın öyküsünde atak meydana getiren gıdaların tespit edilmesi ve kişinin bunlardan uzak durması önerilmektedir. Gıdalar dışında atakları tetikleyen diğer faktörlerin (susuzluk, açlık, alkol-sigara tüketimi, koku, uyku düzensizliği vb.) azaltılması önemlidir. Hastaların diyet, uyku ve egzersiz programının düzenlenmesi önemli fayda sağlamaktadır.