Güncelleme Tarihi:
Migren, ağırlıklı olarak kadınlarda görülen bir hastalıktır. Sürekli olarak ve nöbetler halinde baş ağrıları oluşturur. Tedavi, öncelikle birçok baş ağrısı çeşidi içerisinden doğru tanıyla başlamalıdır. Migren atakları horman düzeylerindeki dengesizliklerden, özellikle östrojen hormon düzeylerinden etkilenir. Gebelik sırasında östrojen seviyeleri normalin yaklaşık 100 katı artış gösterir. İlk aşamada azalan progesteron seviyeleri de gebeliğin sonlarına doğru yeniden yükselir. Bu dengesizlik, diğer dönemlerdeki gibi kısa süreler içinde seyretmediği için migrene sebep olmaz. Genellikle migren ağrılarını ilaçsız tolere etmek zordur. Gebelikte ilaç kullanılmaması da bu ağrıları daha içinden çıkılmaz bir hale getirebilir.
Hamile kalmayı planlayan, ya da hamileliklerinin çok başındaki migren hastaları; tamamlayıcı tedavi yöntemlerinden faydalanarak migren hastalıklarını kontrol altına alabilir. Bu da ağrısız ve sağlıklı bir gebelik geçirilmesinde büyük rol oynar. Tamamlayıcı tıp yöntemleri hem hamileliğin migren dışında vücuda bindirdiği yükleri daha kolay taşımaya hem de daha rahat bir doğuma yardımcı olur.
“Bioenerji” bunların başında gelir. Bioenerji ile vücudumuzda işlevsel olan hücreler düzenli çalışır ve dirençli hale getirilir. Bağışıklık sistemi güçlenir, bölgesel zafiyet ortadan kalkar. Migren gibi kronik ağrılar, alerjiler, varisler, kabızlık ve benzeri rahatsızlıklar yükselen vücut enerjisi ve direnci ile yoluna girer ve tekrarlanması engellenir. Hatta hücresel fonksiyon bozukluğu bile düzelir. Migreni olan hamilelerin 3-5 seans üst üste bioenerji almaları ve bunu doğuma kadar iki haftada bir yapılan seanslarla devam ettirmeleri süreci çok daha ağrısız ve sakin geçirmelerine yardımcı olur.
Hamileler genellikle ilk trimesterden (ilk üç aylık süreç), üçüncü trimestere kadar migren ataklarında düzelme olduğunu ifade eder. Menstürasyon dönemlerini ağrısız geçiren migren hastalarında oran daha yüksektir. Migren, hamilelik sonuçlarını da etkiler. Migren hastası olan hamileler; damarsal problemler, hamileliğe bağlı hipertansiyon (preeklampsi), inme, miyokart enfarktüsü (kalp krizi), venöz emboli (toplardamar tıkanması) gibi riskler nedeniyle kardiyovasküler riskli hastalar olarak da kabul edilmelidir. Halen devam eden araştırmaların bu konuda daha iyi sonuçlar doğurmasını umuyoruz.
İlk trimesterde migren rahatsızlıklarında düzelme görülmeyen hamilelerin, malesef doğumdan sonrasına uzanan ağrıları olurken; hamilelik sürecinde migreni düzelen hastalarda da ataklar doğumu takip eden haftalarda yeniden başlar. Bunun sebebi östrojen ve endorfinlerin (ağrı kesici hormanların) ani düşüşüdür. Hamilelik, bazı migren hastalarında tetikleyici güç de olabilir. Bu tip hastalarda migren 1 .trimesterde oluşur ve genelde auralı tiptir. Her ne kadar medikal desteğe ihtiyaç duyulsa da, hamilelik sürecinde ilaç kullanımı pek mümkün değildir. Akut tedavilerde kullanılan parasetamol türü ilaçların işe yaramadığı durumlarda sumatriptanlar (migren ilaçları) çok nadir olarak doktor kontrolünde kullanılabilse de; bu tür ilaçlar özellikle 1.ve 3.trimesterde ciddi riskler taşır.
Tamamlayıcı tedavi yöntemlerine yönelmeli veya ilaçların yerine magnezyum, riboflavin (B2 vitamini), ko-enzim Q10 tercih edilmelidir. Koruma amaçlı ilaçlar (beta blokerler ve kalsiyum kanal blokerleri) ise çok ileri derecedeki hastalarda ve mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır.