Güncelleme Tarihi:
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ahmet Faruk Yağcı, öncelikle kanserin ne demek olduğunun anlaşılması gerektiğini ifade etti. Kanserin genel olarak vücuttaki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ve vücudun aleyhine çalışması olarak tanımlayan Yağcı, potansiyel olarak her dokunun ve her hücrenin kanser üretebileceğini vurguladı. Yağcı, kanserin ortaya çıkmasında genetik yatkınlık ve kansorejen denilen faktörlerin önemli rol oynadığının da altını çizdi.
Kanserden koruduğu kesinlikle bilinen veya ispatlanmış herhangi bir şey olmadığını söyleyen Yağcı, tüm veriler ışığında kanser riskini en az düzeye indirmek için gerekli olanları 10 maddede sıraladı.
1-Sigara içmemek: Sigaranın insan sağlığına olan zararları saymakla bitmiyor. Kanser ile olan ilişkisinde ise ölümlerin yüzde 30'undan, akciğer kanseri vakalarının %87'sinden sigara sorumludur. Ayrıca sigara; ağız, gırtlak, yemek borusu, karaciğer, pankreas, mide, böbrek, idrar kesesi kanserine de yol açmaktadır. Sigaranın içinde tanımlanabilmiş 100 civarında kanserojen olduğu bilinmektedir.
2-Alkol almamak: Alkol ağız, boğaz, gırtlak, yemek borusu, karaciğer, kalın bağırsak, pankreas ve meme kanserinin bilinen sebeplerindendir. Özellikle sigara ile beraber alkol almak kanser riskini oldukça artırmaktadır.
3- Ultraviyole ışınlarına maruz kalmayı azaltmak: Güneş ışığına yani ultraviyole B ışınlarına uzun süre maruz kalmak deri kanserine yol açmaktadır. Uzun süre solaryuma girmek de kanser riskini artırmaktadır. Yaz aylarında 11.00- 16.00 saatleri arasında doğrudan güneş ışığından uzak kalınmalı ve koruyucu kremler kullanılmalıdır.
4-Enfeksiyonlardan korunmak: Dünyada tüm kanserlerin 1/5'i kronik enfeksiyonlara bağlıdır. Human Papilloma virüsü rahim ağzı kanserine, Hepatit B virüsü karaciğer kanserine neden olmaktadır. Ayrıca AIDS hastalığı olanlarda birçok kanser daha fazla görülmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken bunların cinsellikle geçen hastalıklar olmasıdır.
5-Sağlıklı beslenmek: Kanser riskini artıran gıdalardan uzak durmak, kısa zamanda yüksek ateşte pişirme gibi yöntemlerden kaçınmak önemlidir. Sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş et ürünlerinden uzak durulmalıdır. Fazla kırmızı et tüketimi, kalın bağırsak kanseri riskini artırdığı için haftada en fazla yarım kilo kırmızı et tüketilmeli, bunun yerine; balık, tavuk, hindi gibi beyaz etler tercih edilmelidir. Bakla, kuru fasulye, nohut, börülce, mercimek gibi bitkisel proteinler sofralardan eksik olmamalıdır. Şeker ve yağ tüketimine de dikkat edilmelidir. Alınan su miktarı iki litre üzerine çekilirken tuz alımı da dört gram sınırı ile olmalıdır.
6-Egzersiz yapmak: Her gün düzenli olarak en az 30 dakika egzersiz yapanlarda; meme, kalın bağırsak, rahim ve prostat kanseri daha az görülmektedir.
7-Kilo dengesini korumak: Aşırı kilolar başta meme kanseri olmak üzere; kalın bağırsak, rahim, yemek borusu, böbrek, pankreas, prostat ve yumurtalık kanseri ile çok yakın ilişkilidir. Kilo vermek ile kanser riski belirgin olarak azalmaktadır.
8-Kanserin erken belirti ve bulgularını bilmek: Açıklanmayan kilo kaybı, ateş, halsizlik, ağrı, deri değişiklikleri, bağırsak ve idrar alışkanlıklarındaki değişiklikler, beklenmedik ve anormal kanamalar ile akıntılar, iyileşmeyen yaralar, vücutta ele gelen kitleler, şişlikler, yutma güçlükleri, hazımsızlık ve ses kısıklığı kanserin belirtileri olabilir. Bu belirtiler fark edildiğinde en kısa zamanda doktora başvurulmalıdır. Tıbbi danışma imkanları olanların erken teşhis ve tam tedavi şansı fazladır.
9-Kanser riskini bilmek ve kanser tarama programlarına girmek: Kişide herhangi bir şikayet olmasa bile, belli yaşlarda yapılan tarama testleri ile kanser erken evrede saptanabilmektedir. Özellikle birinci derece akrabalarda belli kanser türleri olanların bazı tarama testlerini zaman zaman yaptırmaları hayat kurtarıcısıdır. Japon toplumunda yemek borusu kanseri yaygındır ve tarama testleri ile her yıl binlerce kişinin hayatı kurtulmaktadır.
10-Stresle başa çıkmak: Stres, dolaylı olarak kanseri tetikleyebilmektedir. Egzersiz, meditasyon, danışmanlık ve konuşma tedavileri, grup terapileri, sosyal destek, depresyon ve anksiyete giderici ilaçların kullanımı gibi yaklaşımlar stresle başa çıkmak için önemli yöntemlerdir.