Güncelleme Tarihi:
1992 yılında Türkiye İkinci Güzeli seçildiğinde ve takip eden günlerde televizyon haberciliğinden tanıdığımız Elif Ilgaz, Nöroloji uzmanı ve doktorluğun yanı sıra CNN Türk’te beş gün “Yaşama Sevinci” adlı sağlık programını hazırlayıp sunuyor.
“Hayata Dair”, “Hayatın İçinden” ve “30’lu 40’lı Yaşlarda Gebelik” adlı üç kitabı olan Elif Ilgaz bu yıl üniversitede Yardımcı Doçent olarak da çalışmaya başladı. Elif Ilgaz’ın, Diş Hekimi Erhan Aydınlar ile olan evliliğinden Alp ve Batu isimli iki çocuğu var. Elif Ilgaz Aydınlar ile kariyerini, geç evliliğini ve ileri yaş gebelikleri süresince yaşadıklarını samimiyetle paylaştık.
Türkiye Güzellik Yarışması’na girdiğinizde tıp öğrencisiydiniz, şimdi ise uzmansınız. Yarışmaya hangi duygularla ve neden girdiniz?
Tıp okumaya karar verdiğimin yanıtı çok kolay, çünkü annem ve babam doktor. Benim tıp okumaktan başka bir alternatifim yokmuş gibi geliyordu. Türkiye Güzellik Yarışması’na girmem o dönemde yaptığım müzik, hobilerim ve devamında daha iyi projelerin karşıma çıkması için yaptığım bir çılgınlıktı. Ama bu çılgınlıkla İstanbul’a gelmiş oldum.
Yarışmadan sonra televizyondan teklif aldım. Bu vesileyle İntörnlüğümü Marmara Üniversitesi’nde yaptım. Hobi imiş gibi görünen televizyon kariyeri ikinci meslek haline geldi. Ben doktorum, sabah hastaneye gidiyorum. Günümün üçte ikisi mesleğimle geçiyor zaten. Televizyonda görünen kısım, günlük yaşantımın çok az bir kısmı. Programımın çekimleri olduğu gün hastanedeki mesaimi kısa tutuyorum, o gün on bölüm birden stok çekiyoruz.
Televizyona 1992 yılında başladım. Önceleri gece haberleri, programlar derken artık yedi yıldır haftada beş gün CNN’de ‘Sağlık Programı’nı yapıyorum. Yani tıptaki birikimimi televizyonda, televizyondaki deneyimimi de tıpta kullanıyorum. Mesleki olarak son bir yıldaki en önemli gelişme Acıbadem Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent olarak kariyere başladım ve bunu da devam ettirmeyi istiyorum.
Aynı anda birden fazla iş yapıyorsunuz, üstelik evli ve iki çocuklusunuz... Başarılı olmanızın altında yatan sihirli formül nedir?
Ben Almanya’da büyüdüm. Alman Kültürü’nün bana kazandırdığı en önemli özellik; saatiyle ve dakikasıyla yaşamak ve planlamış olmak. Yarını ve ondan sonraki günü saat saat bilmem lazım. Plansızlık, hiçbir şey yapamamanıza sebep oluyor. Kariyerimi geliştirmek için az uyuyorum, çocukları yatırdıktan sonra ders çalışıyorum mesela.
Otuz yaşından sonra kadınlar eş seçiminde daha seçici oluyorlar, hele kariyer de yapıyorsa... Siz eşinizle ne zaman ve nasıl tanışıp evlenme kararı verdiniz?
2005 yılında mesleki ortamda tanıştık. Tanıştığım andan itibaren hayat arkadaşımı bulduğumu biliyordum. 2006 yılında da evlendik. Eşim de diş hekimidir.
Çocuk yapmaya ne zaman karar verdiniz?
Okul kariyer, geç evlilik derken otuz yedi yaşında 2007’de Alp’i doğurdum. Bu sene de ikinci çocuğum Batu dünyaya geldi henüz yedi aylık.
Her iki hamileliğiniz de ileri yaş hamileliği değil mi? Sizin orta ve ileri yaş gebeliği için çözüm ve öneriler sunan kitabınız da var. Her ikisi de çok geç hamilelik.
Ben ileri yaş gebesiyim. Gebeliğin ideal yaşları var, bu ideal yaşların dışına çıktım. İlk doğumumda Doç. Dr. Arda Lembet beni takip etti, bu kitabı da beraber yazdık. İkinci doğumumda da Doç. Dr. Özlem Pata. İkisi de riskli gebelikler uzmanı ve mesai arkadaşlarım.
Arda Lembet beni takip ederken, riskli gebeliklerle ilgili kitapları ancak yurtdışından, başka bir dilden yazılmış olarak getirterek okuma fırsatına eriştim. Çünkü Türkiye’de ileri yaş gebeliği ile ilgili kitap yoktu. Arda Beyle konuşurken konu konuyu açtığında, gebeliğim de vesile ve ben de buna motiveyim, “Neden bunu rehber haline getirmiyoruz ki?” dedik ve hazırladık. Ne çok tıbbi, ne çok basit doğru dili yakaladığımıza inandık.
Doğru insanı bulamadığınız için mi, veya kariyer yapmak için mi evlilik kararını otuz beş yaşından sonra verdiniz?
Doğru insanı bulmadığım için. Kariyer yapan bir insan olarak etrafa bakacak durumum da pek yoktu. Aslında kariyer yaşantım çok zor geçti. Dönüp baktığım zaman ‘koşulları bu kadar çok zorlamasaydım’ dediğim oldu.
İki mesleği aynı anda götürmek şu demekti: Sabah 07’de kalkıp hastaneye gidiyorsun. Çıkıp televizyona gidiyorsun gece haberlerini sunuyorsun, gece 02’de evine dönüp yatıyorsun. Eşimle erken yaşta karşılaşsaydım, o yaşta da evlenirdim. Gördüğüm anda böyle düşündüm, şimdi de böyle düşünüyorum.
Doğru insan olduğu için mi hemen çocuk yapmayı düşündünüz? Ya da ‘yaşım ilerliyor artık çocuğum da olmalı’ mı diye düşündünüz?
İkimiz için de düşünecek bir şey yoktu artık. Gebeliğim boyunca çok endişeliydim. Çok kitap okuma ihtiyacı hissetmem de, endişelerimden kaynaklandı. İleri yaş gebesi olmak dezavantajdır. Risk çok olabilir ama tıbbi olarak bu bir dezavantajsa, nasıl avantaja dönüştürürüm? Nasıl kötünün iyisi bir durum yaşayabilirimi düşündüm.
Birincisi kendimi bu konuda iyi takip edecek bir hekime emanet etmeliydim. İkincisi bana verilen görevlere harfiyen uymalıydım.
Bunlar; sağlıklı beslenme, tıbbi takibin aksatılmaması, düzenli spor yapıp, kan şekerimi, metabolizmamı ve kilomu normal düzeyde tutmak gibi... Bu süreçte amniosentez uygulandı, kolay bir işlem değildi.
Amniosentezden çok, sonucu beklemek zor geldi. Sonuç olumsuz gelirse ne yapacağım sorusuna yanıt vermek çok zordu. Biliyorsun ki Down Sendromu riski çok yükseliyor ileri yaş gebeliğinde. Tek tek test sonuçlarını beklemek... Bu olursa ne yapacağız? Şu olursa nasıl bir karar veririz? Tüm bunları her iki gebeliğimde de mütemadiyen düşündüm.
İlk gebeliğinizde mütemadiyen düşünmüş ve sıkıntılar da yaşamış olsanız ikinci gebeliği göze almışsınız.
(Gülüyor) Başka bir şey bu... İçgüdüler... Bazen içgüdülere engel olamıyorsun. Ama şunu söyleyebilirim. Aynı anda iki çocuğu büyütmek ikiz büyütmek kadar zor. Birisi iki buçuk yaşında, biri de bütün ihtiyaçlarıyla ortada olan yedi aylık bir bebek.
Batu için çok beklemek istemememizin nedeni bir iki yıl daha öteleyerek riski daha da yükseltmemek. Alp, zaten hemen hayatımıza girdi. Batu’nun gelişini, belki daha genç yaşlarda olsaydım birkaç yıl erteleyebilirdik.
Çalışan annelerin birçoğundan suçluluk duygusu hissettiklerini duyuyoruz. Çocuklarınıza ayırdığınız saatler sizce yeterli mi?
Bana göre hiç değil. Ne kadar başkalarına danışsam da, kaliteli zaman geçiriyorum desem de, her zaman suçluluk duygusuyla işe gidiyorum. Suçluluk duygusuyla işten dönüyorum. Ben de çalışan bir annenin çocuğuyum.
Çok ilginç bir şey söyleyeceğim; bence oturup evlerimizde çocuklarımıza bakalım. İçimden geçen bu... Ben yapabiliyor muyum? Hayır yapamıyorum. Çünkü giden bir yol var ve kararı bu şekilde verirsem o yola bir daha girmek istersem, giremeyeceğimi biliyorum. Televizyon ikinci mesleğim ama doktorluğa dönemem. Dolayısıyla mesleki koşullarım devamı zorluyor. Ama biliyorum ki, çocuklarımın anneye çok ihtiyaçları var.
İki çocukla gününüzü nasıl planlıyorsunuz? Hamilelik dönemlerinizde ne tür planlar yaptınız?
İkisi birbirinden farklı. Hamilelik daha kolaydı. Planlarken ilk hamileliğin ne kadar kolay olduğunu düşünüyorum. Çünkü bebeğini yanında taşıyorsunuz bütün gün. Bazı ayların getirdiği bulantı, bazı ayların getirdiği ödemlerle uğraşıyorsun ama onun dışında eski hayatına devam ediyorsun.
Ben iki gebeliğimi de çok rahat geçirdim. Yatarak geçirenler için koşullar çok farklı tabii. Doğumdan sonraki zamanı titizlikle planlamak gerekiyor. Çünkü sana çok ihtiyacı olan bir varlık var. Artık eski sen değilsin, sen O’sun. Bir yandan da kendi ihtiyaçların var.
Küçük bir mola vermek, spor yapmak işe gidip gelmek. Ama o dengeyi bocalayarak buluyorsun. Benim için ilk dört, beş ay arayışlarla ve bocalayarak geçti. İkinci çocuğumda düzeni tutturmak bana daha zor geldi, onları aynı anda mutlu ederek.
Çocuklarınızı emzirebildiniz mi? İkisinin emzirme süreleri arasında fark oldu mu?
İlk çocuğumu on dört ay emzirdim. İkinci çocuğumu sadece altı ay emzirebildim.
Neden ikinci çocukta emzirme süresi kısa sürdü? Bu durum vicdanınızı rahatsız mı etti?
Sütüm bitti. Çok kötü bir vicdan duygusu hem de...
Spordan sıklıkla bahsettiniz. Planlamanın önemini vurguladınız. Tüm gününüzü nasıl planladığınızı öğrenmek istiyorum. Güne saat kaçta başlıyorsunuz?
Her günü aynı geçirmiyorum. Sabah 05.30 da uyanıyorum ve günü saat 01’de bitiriyorum. Günüm erken başlıyor. 05.30 – 06’da uyanan bir bebeğim var. Büyükte 07’de uyanıyor. Evimiz sabah erkenden şenleniyor. İkisi de bezlenen bebekler, kahvaltıları, bizim kahvaltımız, giyinmem derken sekiz buçukta evden çıkıyorum.
Gece uykularınız nasıldır? Bazı annelerden duyuyoruz, sabah zinde olabilmek için gece anne sütünü biberonla yardımcısına veya eşine verdirenler de var.
Annenin dinlenmesi, bedenine ve çocuğa çok faydalı olabilecek bir durum ama, ben bunu hiç yapmadım, yapmak istemedim. Çalışan bir anne olarak gece temasını sürdürmek istedim.
Bunun bedeli beş kere uyanmaksa da, anne memesinin orijinal halini yaşamasını istedim. Elimde tek sermayem gece var, onu da iyi kullanmazsam kendime göre hata etmiş olurdum. Gündüz çocuğumun yanında geçirebilseydim, belki ben de gece uykumun kalitesini yükseltmek için öyle formüller bulabilirdim.
Hafta sonlarını nasıl geçirirsiniz? Eşinizle ve kendinizle ilgilenmeye zaman kalıyor mu? Mesela birlikte en son ne zaman sinemaya veya yemeğe gittiniz?
Mesela bu akşam sinemaya gideceğiz. Hafta sonlarını tamamen eşimle ve çocuklarımla birlikte geçiririm. Eşimle haftada bir akşamımız var, çocukları bırakıp çıkabileceğimiz. Her hafta yapamazsak bile mutlaka iki haftada bir baş başa bir program yapmaya çalışıyoruz. Bize çok iyi geliyor. Özellikle ben iple çekiyorum o günleri
Hangi çocuğunuzla daha çok ilgileniyorsunuz? ‘İkisini de aynı anda aynı ilgiyi gösteriyorum’ diyebilir misiniz?
Çok güzel bir soru. Tecrübeli bir anne olduğunuz belli. İki çocuklu bir arkadaşımın bana dediği bir söz vardı. “İlk çocuğuna vakit ayır. Çünkü onun farkındalığı çok yüksek daha fazla vakit ayırman lazım. Zannedersin ki, küçük bebek çok ihtiyaç duyuyor.
Onun temel ihtiyaçları var ama, asıl rekabet duygusunu yaşayan ve terk edilmiş duygusunu hissedecek olan büyük çocuk ona eğilmen lazım” demişti. Dolayısıyla ben de kendi içimde muhasebe yaptığımda; küçüğün temel ihtiyaçlarını organize edip, anne temasını çok da azaltmadan büyükle ilgilenmeye çalışıyorum.
Şuanda onlara ayırdığım zamanın üçte ikisini büyük, üçte birini ufaklık alıyor. “Kendini iyi hissediyor musun derseniz?” hayır. Ben yarı yarıya olmasını tercih ederdim. Çok sorunları olamayan, ortalama iki çocuğum var. Pedagoglara da gidiyorum ve görüyorum ki küçük müdahalelerle bir takım krizleri önlüyorsunuz.
Kitaplarınızı ne zaman yazdınız?
Kitaplarımın üçü de ilk hamileliğimde yazılmıştır.
Hazırlayan: Hatice Özbay
Elif Ilgaz Aydınlar’a değerli paylaşımlarından dolayı teşekkür ederiz.
Dikkat: Bu röportajın tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Ocak 2010