Güncelleme Tarihi:
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaşlanma psikolojisi ve yalnızlık konusunda değerlendirmelerde bulundu.
İleri yaşın en büyük sorunu: Yalnızlık
Günümüzde insan ömrünün uzadığını artık özellikle 65-75 yaş üzeri döneme yaşlılık değil “geç erişkinlik” denildiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu dönemi Dünya Sağlık Örgütü yaşlılığın başladığı yaş olarak kabul ediyor. İleri yaşta olan kişilerin en büyük psikososyal sorunu yalnızlıktır. Etrafında torunların, komşuların, çocukların olması gerekir. İnsan ilişkisel bir varlıktır. Tek başına yaşamaya kodlanmamıştır. İnsan tek başına kaldığı zaman daha hızlı yaşlanır ve ümitsizlik, karamsarlık oluşur” dedi.
İleri yaşlarda ümit duygusu çok önemli
Yaşlılıkta kaybedilen yetilerin olmasına karşın hayat tecrübesinin paylaşılmasının ileri yaştaki kişileri mutlu ettiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“İleri yaştakileri en çok mutlu edecek şey, kendisinin tecrübelerinden faydalanılacak soruların sorulmasıdır. Bu zihinsel ve ruhsal beslenme anlamına gelmektedir. ‘Anne/baba şu nasıl olmalı?’ diye sormak onları inanılmaz mutlu eder. Alman basınına yansıyan çocuklu ve ileri yaşta bir çift vardı. Doğalgazı açıp hayatlarına son vermişler. Çocukları olduğu halde çocukları da kendi hayatlarına dalmışlar. Komşuluk zaten iyice zayıflamış. Şu an böyle yaşıyoruz. ‘5-10 sene daha böyle yaşasak da zaten öleceğiz’ diye düşünüp hayatlarına son vermişler. Böyle bir mantıkla hareket ediyorlar. Yaşlılarda ümit duygusu çok önemli. Yaşlılıkta en önemli süreç dindarlaşma sürecidir. Bu, yaşlılığı ayakta tutan bir süreçtir. Psikolojik savunma olarak hayatı, var oluşu sorgulayan bir durumdur. Yaşam felsefesi çok önemli. Kişinin yaşam felsefesi doğruysa iyi, yeterli ve mutlu bir yaşlılık ortaya çıkıyor. Batı’nın reçeteleri bu konuda çözüm üretmiyor. Batı’nın reçetesi kapitalizmdir. Kapitalizm de çıkarcılıkla kirlenmiştir. Sosyalist devrimden sonra bu durum azaldı.”
Kendi reçetemizi kendimiz oluşturmalıyız
“Batı’nın çözümü çözüm değil” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bizim kendi reçetemizi kendimiz oluşturmamız gerekiyor. Almanya’da yaşlıları bir araya toplayacak projeler üretiliyor ama yaşlıları alıp çok güzel bir yere koymak onları mutlu etmiyor. Onları mutlu edecek şey yakınlarıyla olan ilişkileri. Batı’da bu kültür yok oldu. Durkheim, sosyolojide ciddi bir hata yaptı. Toplumu Tanrısallaştırdı. ‘Ahlakın ve yardımlaşmanın öğretilmesine gerek yok’ anlayışı ortaya çıktı. Nietzsche de öyle diyor. Yardımlaşma işletme maliyetini arttırır. Bunun sonrasında hayvanları gözlemlediler. Hep çekirdek aile modeli vardı. Hayvanlarda böyle bizde de böyle olmalı diyerek geniş aileyi dağıttılar” diye konuştu.
Türkiye, kendi çözümünü üretiyor
Türkiye olarak bu konuda kendi çözümümüzü ürettiğimizi belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şu anda apartmanlarda herkesin dairesi ayrı ama bütün akrabalar aynı yerde durabiliyor. Buna geniş çekirdek aile diyebiliriz. Komşuluk ilişkisi şeklinde aile ilişkisi devam ediyor. Bu durumla ilgili kendi çözümlerimizi üretmeye devam etmemiz gerekiyor. Üretemezsek Batı’nın şu anda yaşlılarda yaşadığı sorunu biz de yaşayacağız. Kendi kültürel yapımıza uygun çözümler geliştirmemiz gerekiyor. Kültürel uyum olursa sosyal kabul ortaya çıkıyor” dedi.
Dede-torun ilişkisi çocuğun sosyalleşmesine katkı sağlıyor
Nesiller arası birlikteliğin gençlere de büyük katkı sağladığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Dede ile torun ilişkisi çok meşhurdur. Çünkü aile büyükleri anlatma ihtiyacı içindedir. Torunlar da sorup öğrenme ihtiyacındadır. İkisinin ihtiyacı örtüştüğü için çok iyi anlaşırlar. Anne babalar genelde hep meşguldür ama aile büyükleri belki de bir hikâyeyi beş kere anlatırlar. Bu olay çocuğun sosyalleşmesine katkı sağlar. Aynı evde kalınmasa bile çocukların aile büyükleriyle birlikte zaman geçirmesine fırsat verilmelidir. Bu hem de aile bağlarını güçlendiriyor” dedi.
Çocukluk hatıralarının çok önemli olduğunu belirten Tarhan, “Evlenen bir genç eşinin anne babasını kabul etmiyorsa bir müddet sonra eşi de onun ailesi hakkında öyle düşünecek ve iletişim kopacak. Böyle durumlarda yetiştiren kişi rolleri de çok önemli. Aile büyükleri ile kurulan bağ, çocuğun psikolojik doyumu ve zihinsel beslenmesi, yalnızlık duygusunu gidermesi için çok önemli. Bunlar çocuğun gelişen ruhunda iz bırakan şeyler. Anne babalar çocuklarına fedakârlık yaptılar, şu anda da torunlarına bakarak yapıyorlar. Burada büyük bir tecrübe aktarımı var. Çocuğun büyüklerin tecrübelerinden faydalanmaları gerekiyor. Böyle durumlarda çocuklar duygu yönetimini, doyum erteleme becerisini öğrenirler. Bunlar ileri yaştaki kişilerden daha iyi öğreniliyor. Gençlerin enerjisi vardır ileri yaştaki kişilerin bilgiliği ve hayat tecrübesi vardır” dedi.
İyi çocuk yetiştirmenin beşik kültürü ailedir
Aile büyüklerinden öğrenilecek bilginin hiçbir yerde bulunamayacağını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Eğitimsiz bir ordu düşünün. Karşı tarafta da çok iyi eğitilmiş bir ordu var. On bin kişilik eğitimli ordu, yüz bin kişilik eğitimsiz orduyu dağıtır. Tıpkı bu benzetmede olduğu gibi eğitimli ve bilge insanlar da böyledirler. O bilgiler genç çocuğun darmadağın enerjisini toparlayıp dizginlemesini sağlar. Çocukta iç disiplin gelişir, duygu regülasyonunu öğrenir. Bütün bunların hepsi yaşantılamayla öğrenilecek olan kavramlardır. Bunlar okulda öğretilmiyor. Orada sosyalleşme öğretiliyor. Bunun kültürü ailedir. İyi çocuk yetiştirmenin beşik kültürü de ailedir. İleri yaştaki kişilerin aileyle bağlarını koparmamak bu noktada çok önemlidir” diye konuştu.
Kuşak çatışmasının doğal olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kuşak çatışması az ya da çok muhakkak olur. Çünkü o kuşağın doğrularıyla diğer kuşağın doğruları aynı değildir. Ailede çatışma olduğu zaman çatışmayı çözme yöntemleri vardır. Bunlar öğrenilebilir. Örneğin bir evde devamlı anne baba anlaşmazlık yaşıyor, bağırıp çağırıyor. Çocuklar hep tedirginler. Eve anneanne geliyor. İki tarafa da bir şey söylüyor. Eğitimli insanların halledemediği konuyu birden hallediyor. Evde birden bire huzur ortamı oluşuyor. Bu duygusal zekâdır. Duygusal zekâ ileri yaşta gelişiyor. Olgunlaştıkça duygusal zekâ genişler. Bunlar psikolojik olgunlukladır. Psikolojik olgunluk duygusal zekâ ile eş anlamlı kullanılıyor” dedi.
Ailede pozitif iletişim en önemli anahtar kelime
Ailede anahtar kelimenin pozitif iletişim olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kusurları düzeltmeye çalışmak yanlış. Bunu ileri yaştaki insanlar, kendi çocuklarına yapıyor ve torunlar da bunlardan etkileniyor. Böyle olunca olumlu cümleler kurup dikkat odaklarını değiştirebilirler. Bu durum şirketlerde de böyledir. Pozitif liderlik varsa negatifle savaşarak iş ortamı iyi hale getirilebilir. Bunu yaptığınız zaman sorunlar kendiliğinden çözülüyor. Psikiyatride olduğu gibi çocukluk travmalarını getirip önüne açtığınız zaman anne babaya düşman çocuk ortaya çıkabiliyor. Bunun yerine kullandığımız metot o kişinin güçlü ve zayıf yönlerine bakıp güçlü yönlerini ortaya çıkarmak oluyor. Hangilerini daha çok öne çıkarırsak o kişinin psikolojik bağışıklığı güçlenir. Bu dokulara saygılı hekimliktir. Bu aile içerisinde, yaşlılarla ve çocuklarla ilişkilerde pozitif liderlik çok önemlidir” diye konuştu.