Güncelleme Tarihi:
Hem modacı hem koreograf hem de jüri üyesi… Eğlenceli ve renkli kişiliği ile ekranlarda görmeye alıştığımız Uğurkan Erez, aslında geleneksel bir baba olduğunu ve kendi gibi modacı olan kızı Billur Erez ile nasıl bir ilişkisi olduğundan, jüri üyesi olduğu programlara kadar merak edilenleri Hürriyet Aile’ye anlattı.
“Huysuzla Dans Eder misin?” ve “Bugün Ne Giysem” projelerinde bulunmaya nasıl karar verdiniz?
“Huysuzla Dans Eder misin?” yarışması televizyon dünyasında marka olmuş bir program. Uzun yıllar sonra tekrar yayınlanmasına rağmen büyük ilgi gördü. Bunda da başta Seyfi Dursunoğlu olmakla birlikte benim, Yonca Evcimik’in ve tüm ekibin büyük emeği var. Aynı ekibe on yıl sonra davet alsam, sağlığım müsaitse koşa koşa gelirim. İşin ekonomik boyutu hiç önemli değil çünkü çok severek yaptığım en doğru projelerden biri.
“Bugün Ne Giysem” ise yeni bir konsept ve yeni bir heyecan. Daha önce tekrarı olmamış bir proje ve direk mesleğimle ilgili. Her iki projeyi de ayrı nedenlerle çok seviyorum ve içinde bulunmaktan çok mutluyum.
Yarışmada sürekli atıştığınız Seyfi Dursunoğlu ile aranız nasıldır yarışma dışında?
Seyfi Dursunoğlu örnek bir insan ve mesleğin duayenidir. Onun olması programın başarısı demektir. Kendisi ile aramız çok iyi. Özel hayatımızda da sık sık görüşürüz. Bana teklif edilen her projede, kendisine mutlaka danışır, fikrini alırım.
İki yarışmaya birden nasıl zaman ayırıyorsunuz?
Zaman planlaması hayatımın en önemli parçası. Ne kadar yoğun da olsanız, eğer bir işi severek yapıyorsanız “Yoruldum ve vaktim yok” demezsiniz.
Bugün Ne Giysem yarışmasından bahsedelim. Konsept gereği ne giydiklerine karışamıyorsunuz ama “Bu da ne giymiş böyle Allahım!” dediğiniz oluyor mu?
Tabii ki oluyordu. Yarışmanın konsepti de bu zaten. Katılımcılar kendi kıyafetleri ve doğal halleri ile hiçbir profesyonel yardım almadan jüri önüne çıkıyorlar. Ben de onlara olabildiğince katkıda bulunmaya çalışıyorum. Önümüzdeki süreç çok daha heyecanlı olacak.
Türkiye’deki kadınlar nasıl giyiniyorlar?
Göz önündekiler, dünya standartlarının üzerinde, iyi giyiniyorlar. Zaten iyi - kötü giyinmekten daha ziyade yakışanı giymek önemli.
Türkiye’nin en güzel giyinen 3 kadını kimler sizce?
Zor bir soru. Birinci Huysuz, kimse onunla yarışamaz.
İktisat bölümünden mezun olup bu mesleği icra etmeye nasıl karar verdiniz?
Hayat sürprizlerle dolu. İktisat, finans derken kendimi tekstil ve moda dünyasının içinde buldum. Gerçek şu ki; içimde hep bir aşk vardı.
Bir modelde bulunması gereken vasıflar nelerdir?
Mankenlik, sporcu olmak gibidir. Disiplinli ve düzenli hayat yaşamak gerekir. Mankenlik, süresi kısa gibi gözükse de eğer çok çalışır ve mesleğinize önem verirseniz, uzun yıllar podyumlarda istikrar ve başarı sağlayabilirsiniz.
İşiniz aile yaşamını nasıl etkiliyor?
Çok fazla etkiledi. Ağırlıklı olarak gece çalışan meslek gurupları evden uzak kalmaya mahkumlar. Böyle olunca da eve ve aileye vakit ayırmak çok daha zor oluyor. Son yıllarda hiç etkisi yok çünkü kızım büyüdü ve beraber çalışıyoruz.
Kızınız Billur Erez’in moda tasarımı okumasında sizin etkiniz oldu mu?
Tamamen kendi seçimi. Hatta önce Halkla İlişkiler sonra Moda Tasarımı bölümünde okudu. Küçükken hep yoğunluğumdan şikayet ederdi. Şimdi ise tam ortasına düştü.
Kızınızla birlikte çalışırken zıt düştüğünüz zamanlar oluyor mu?
Sadece kızımla değil, tüm ekibimle zıtlaştığım oluyor. Herkesi dinlerim, çok demokratiğimdir ama sonunda benim dediğim olur :)
Günlük hayatta kızınızla nasıl bir ilişkiniz var?
Çok iyi. Aslında ikiye ayırmak lazım; çocuk ve büyüme çağında daha az görülen ve anlaşılamayan baba ile büyüyüp aile kurulunca, çok sevilen fedakar baba var ortada. Ama yine de beraber çalışmanın bizi daha yakınlaştırdığı kesin.
Otoriter bir baba mısınızdır? Kızınızın yaşamında en çok nelere müdahale edersiniz?
Otoriter değilim ama eski tip babayımdır. Türk örf, adet ve geleneklerine bağlı, eğitimci bir ailede yetiştiğimden bizim için aile kavramı önemlidir. İş hayatında müdahalem elbette olur çünkü patronuyum. Özel hayatına ise artık kocası karışır, ben değil.
Değerli paylaşımlarından ötürü Sayın Uğurkan Erez’e teşekkür ederiz.
Röportaj: Merve Hazinedaroğlu