Güncelleme Tarihi:
Atatürk öncülüğünde Türk kadınlarına verilen seçme ve seçilme hakkını da çoğu ülkeden önce almanın haklı gururunu yaşıyoruz.
"Hakları ihlal edilen kadınlarda stres bozukluğu, anksiyete bozukluğu, alkol madde bağımlılığı ve depresyon görülebiliyor"
Uzman Klinik Psikolog Buse Akçil: Günümüzde Türkiye’de kadınların başlıca sorunları arasında aile içi şiddete maruz kalmak, toplumsal ve kültürel baskı, eğitim ve öğretim imkanlarından yoksun bırakılmak, çalışma hakkından yoksun bırakılmak, iş yerinde ayrımcılık ve gelir adaletsizliği olarak görülmektedir. Kadınlar sadece fiziksel şiddete maruz kalmıyorlar; ekonomik, cinsel ve duygusal şiddet yaşayabiliyorlar. Kadınların en çok maruz kaldığı duygusal şiddet olarak tanımladığımız davranışlar eleştirilmek, tehdit edilmek, aşağılanmak, utandırılmak, yalan söylenmesi, görmezden gelinmek gibi davranışlar olduğu görülmektedir.
Çocukluk döneminde ailesi tarafından sürekli eleştiriye maruz kaldığı için yetersizlik duygusu yaşayan, durumlar karşısında özgüven eksikliğinden dolayı pasif, kendinden şüphe duyan, boyun eğen, yalnız hisseden, aşağılık duygusu yaşayan kadınların çoğunluğunun ailesi tarafından sevilmeyen, görülmeyen, güvenilmeyen, değersizleştiren kadınlar ekonomik, cinsel, fiziksel ve duygusal şiddete maruz kalıyor ve katlanıyor. Şiddete maruz kalan kadınlarda suçluluk, yalnızlık, korku, çaresizlik, kendine güvensizlik, gerginlik, huzursuzluk duyguları yaşıyor. Bu duyguları yaşayan hakları ihlal edilen kadınlarda stres bozukluğu, anksiyete bozukluğu, alkol madde bağımlılığı ve depresyon görülebiliyor.
Hakları ihlal edilen kadınlarımızı toplumumuza kazandırmalıyız. Maddi güçleri ellerinde olmadığı için daha önce hiç çalışma hayatı olmayan kadınlar yaşadıkları şiddete katlanmak zorunda hissediyor. Birey olarak başarabileceği duygusunu ve güvende hissetmeleri için iş hayatında kadın çalışanlara daha fazla yer verilmelidir. Günümüzde çoğu kadın maddi gücü ve mesleki unvanı olmadığı için başarısızlık duygusu yaşıyor. Kendilerini ifade etme alanları açılmalı, eğitim konusunda desteklenmeli. Bağımsız bireyler olarak hayatlarını devam edebilecekleri konusunda özgüvenleri desteklenmeli. Kırsal bölgelerimizde yaşayan kadınlarımız başta olmak üzere tüm kadınlarımızın eğitimlerini tamamlaması, mesleki beceriler kazanmaları için teknik ve mesleki beceriler kazandıran eğitimlere katılmaları ve başarabilecekleri konusunda özgüvenleri desteklenmelidir. Kadınlara haklarını koruma konusunda farkındalık kazandıran projeler artırılmalı her bir kadını bu konuda birey olarak desteklemeliyiz.
Günümüzde kadına ve erkeğe yüklenen toplumsal roller vardır. Kadın ev işleri ve çocuğun bakımından sorumluyken erkek evine ve eşinin maddi ihtiyaçlarını karşılamaktan sorumludur. Sosyal kalıp yargılar gereği yüklenen toplumsal rolleri değiştirerek çocuklarımıza sadece kadını değil erkeği de mutfakta yemek yaparken, ev temizliğine yardım ederken kadını da fatura öderken göstererek kadın ve erkeğin eşit olduğunu yansıtan ebeveynler olmalıyız.
Anneler, geleceğin anne adayları, kadınlar ve babalar, geleceğin baba adayları, erkekler kadın hakları konusunda farkındalığı sadece kadınlara değil erkeklere de kazandırmalıyız. Cinsiyet fark etmeksizin çocuklara kadın erkek eşitliğini aşılamalı, eşlerinize sevgi cümlelerini çocuklarınızın yanında kurmalısınız. Çocuklarınızın yanında birbirinize sevginizi yansıtın ki çocuklarınızın sizlerden sevginin paylaşılan, gösterilen, utanılan bir şey olmadığını görmeli. Çocuklar sizlerden şiddeti değil sevmeyi ve sevilmeyi öğrenmeli. Çocuklarınıza kendini ifade etme alanları açarak onları dinlemelisiniz. O büyük onun dediği olur demek yerine senin fikrini ve düşünceni önemsiyorum demeli, duygu ve düşüncelerini rahatlıkla ifade etmeyi öğretmeliyiz ki ileride sorunla karşılaştıklarında bunu dile getirmekten çekinmeyen, haklarını savunabilen yetişkinler olsunlar.
Kadınlarının hakları konusunda farkındalığı ve bu farkındalık düzeyleriyle tutumlarına yansıtma şekli gelecek kuşaklara ayna niteliğindedir. Atatürk ‘’Bu millet esas eğitimini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki, her dönemin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha yüksek kuşaklar yetiştirmeye yeteneklidir.’’ diyerek aile tutumlarının öneminin ve çocuklarımıza yansıtma şeklimizin gelecek kuşaklara olan en değerli yatırım olduğunu vurgulamıştır.
"Psikolojik şiddet de mağdura önemli zararlar verebilir "
Avukat Emel Korkut: Kadın haklarını güvence altına alan en önemli uluslararası belgelerden biri Türkiye’nin de taraf olduğu Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’dir. Söz konusu sözleşmeyi imzalamakla taraf devletler kadınlara karşı her türlü ayrımı kınama ve kadınlara karşı ayrımı ortadan kaldırıcı bir politika izlemeyi taahhüt etmiştir. Anayasamıza göre usulüne uygun yürürlüğe giren uluslararası sözleşmeler ise kanun hükmünde olduğundan bağlayıcıdır. Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olması Anayasamız ile de güvence altına alınmakla beraber devletin de bu eşitliği hayata geçirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Nitekim bu doğrultuda Türk Medeni Kanun’unda, İş Kanun’unda, Türk Borçlar Kanun’unda eşitliği sağlayıcı ve ayrımcılığı ortadan kaldırıcı çeşitli hükümler getirilmiştir. Örneğin, 2001 yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ile eski Medeni Kanunda yer alan ‘karı ve koca’ ifadeleri yerin ‘eş’ ifadesine bırakmış; kocanın aile birliğinin reisi olması gibi kadın erkek eşitliğine aykırı maddelere yer verilmeyerek, eşlerden her birinin ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini temsil etmesi, aile birliğinin giderlerine eşlerin güçleri oranında katılması, aile konutunu birlikte seçmeleri, eşlerden birinin diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedememesi gibi ayrımcılığı önleyen düzenlemeler getirilmiştir.
Kadın hakları ile ilgili bir diğer önemli uluslararası belge ise geçtiğimiz günlerde tartışmaların odak noktası haline gelen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’dir. Yani bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi. Kadına yönelik şiddetin temelinde kadınların erkelerle eşit olmadığı, erkeklerin kadınların yaşam şekillerine, kararlarına, bedenlerine, düşüncelerine, davranışlarına karışma ve bunların üzerinde hak iddia etme hakkı olduğu düşüncesi önemli bir yer tutmaktadır. Sözleşmenin 3. maddesiyle de tanımlandığı üzere; ‘Kadınlara yönelik şiddet bir insan hakları ihlali ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi olarak anlaşılmaktadır…’ İşte bu nedenle kadın erkek eşitliğini sağlamak ve kadına karşı her türlü ayrımcılığı önleyebilmek için maalesef ülkemizde sıklıkla görülen kadına yönelik her türlü şiddete karşı kadınların en üst seviyede korunması gerekmektedir.
Kadına karşı şiddete yönelik kanuni düzenlemeler nelerdir?
Şiddet deyince akla ilk fiziksel ve cinsel şiddet gelmekle beraber, psikolojik şiddet de mağdura önemli zararlar verebilir. Türk Ceza Kanun’unda kişiye karşı fiziksel şiddet içeren kasten öldürme, yaralama, fiziksel ve psikolojik şiddet içeren eziyet gibi suçların eşe karşı işlenmesi hali cezanın artırılması nedenlerinden biridir. Bununla beraber cinsel taciz, eşe karşı cinsel saldırı gibi cinsel şiddet içeren suçlar ile aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı kötü muamele gibi hem fiziksel hem de psikolojik şiddet içeren suçlar ve verilecek cezalar da kanunda düzenlenmiştir.
Tüm bunların yanı sıra şiddete uğrayan kadınların korunması ve şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirleri düzenleyen özel bir kanun da bulunmaktadır. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun. Bu kanun ile şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan mağduru koruyucu tedbirler ile şiddet uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişilere karşı önleyici tedbirler düzenlenmiştir. Kanuna göre mülki amir tarafından, barınma sağlama, geçici maddi yardım, psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti, geçici koruma altına alınma, kreş imkanı; hakim tarafından, işyerinin değiştirilmesi, müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi, tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması. kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi ve benzeri şiddet mağdurunu koruyucu tedbirlerin bir veya bir kaçına karar verilebilir. Müşterek konuttan uzaklaştırma, müşterek konutun şiddet mağduru kişiye tahsis edilmesi, şiddet mağdurunun bulunduğu konuta, okula ve işyerine yaklaşmasının, iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmesinin önlenmesi ve kanunda sayılan benzer tedbirler ise şiddet uygulayana karşı uygulanacak önleyici tedbirlerden bazılarıdır.
Şiddete maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan kadın ne yapmalı, nerelere başvurmalı?
Şiddete maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan kadın 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca koruyucu tedbirler ile önleyici tedbirlerin uygulanmasını talep edebilir. Söz konusu tedbirler en kolay ulaşılabilecek yer Aile Mahkemesi Hâkiminden, mülkî amirden ya da kolluk biriminden talep edilmelidir. Tedbir kararı ilk defasında en fazla 6 ay için verilebilecek olmakla beraber şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin devam edeceğinin anlaşıldığı hâllerde tedbirin aynen devam etmesine de karar verilebilir. Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge de aranmaz. Fiziksel, cinsel, psikolojik şiddete maruz kalan kadın, suçlunun yakalanması, hakkında soruşturma başlatılarak cezalandırılabilmesi için doğrudan Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak şikayette bulunabileceği gibi kolluk kuvvetlerine de başvurabilir. Genel kolluk kuvvetlerinden kasıt görev yerlerine göre, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’dır.